İpekyolu Kamu Diplomasisi Teşkilatı Genel Başkanı Dr. Seyfullah Türksoy, kaleme aldığı yazıda Prof. Dr. Kürşad Zorlu'nun Türk dünyasına adanmış hayatını ve AK Parti Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığı görevindeki çalışmalarını değerlendirdi. Türksoy, Zorlu'nun babası Bahri Zorlu'dan aldığı milliyetçilik fikri mirasın, kendisinde bir sadakate dönüştüğünü vurguladı.
Seyfullah Türksoy'un yazısı:
Kürşad Zorlu’yu gençlik yıllarından beri tanırım.
Henüz üniversite yıllarında, Türk dünyası idealine yürekten inanmış, sözünü ölçülü ama düşüncesini cesurca ifade eden bir delikanlıydı.
O yıllardan bugüne dek kendisinde hiç değişmeyen bir özellik var: Türklük fikrine sadakat.
Bu sadakat, tesadüf değildir. Çünkü onun babası, rahmetli Bahri Zorlu, Türk milliyetçiliği düşüncesinin öncü isimlerinden biriydi.
Bahri Bey, ülkücü hareketin içinde olduğu kadar, milli düşüncenin akademik temellerinin güçlenmesi için de ömrünü vermiş bir dava adamıydı.
Kürşad Bey, işte o düşünce terbiyesiyle büyüdü; babasından aldığı fikrî mirası çağın diline tercüme eden bir entelektüel olarak yetişti.
Yıllar içinde yollarımız, Kazakistan’da, Kırgızistan’da ve daha nice Türk yurdunda kesişti. Almatı’dan Astana’ya, Çmkent’ten Türkistan’a birlikte yolculuk yaptık. Hoca Ahmet Yesevi’nin dergahında birlikte duygulu anlar yaşadık. Türkistan bozkırlarında Kazak atlıların Kökbörü ( bozkurt ) oyununun heyecanını hissettik.
Gittiğimiz her coğrafyada onu aynı gayretin içinde gördüm: Türk dünyasını sadece bir “duygu birliği” değil, bir vizyon birliği haline getirme çabasında.
Zorlu’nun bugün geldiği nokta, tesadüf değil; uzun yıllara dayanan bir fikrî hazırlığın, inancın ve istikrarın doğal sonucudur.
Vizyonu sınır tanımıyor
AK Parti Genel Merkezi bünyesinde kurulan Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığı, Türkiye siyasetinde çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Bu görev, sıradan bir “koordinasyon makamı” değil; Türk dünyasının kalbiyle Ankara arasındaki damar hattıdır.
Kürşad Zorlu, bu göreve gelir gelmez büyük bir dinamizm yarattı.
Gece-gündüz demeden çalışıyor; her gün bir STK temsilcisi, bir diplomat, bir akademisyen veya bir gençlik örgütüyle temas halinde.
Kimi zaman Türk Konseyi toplantılarında devlet başkanları düzeyinde görüşmeleri takip ediyor,
kimi zaman Kırgızistan’dan gelen öğrencilerle Ankara’da buluşuyor,
kimi zaman da diaspora teşkilatlarını aynı masa etrafında topluyor.
Kendisini tanıyan herkesin ortak gözlemi şu: O, Türk dünyasıyla ilgili meseleleri görev değil, gönül işi olarak görüyor.
Babadan gelen istikrar, oğulda devlet aklına dönüşüyor
Kürşad Zorlu’nun fikirlerinde babasından gelen bir istikrar vardır.
Bahri Zorlu, döneminin Türk milliyetçisi aydınları arasında fikir derinliğiyle tanınırdı;
oğlu ise bu fikrî geleneği, çağın diliyle ve diplomatik zarafetle harmanlamayı başardı.
Bugün, Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığı çatısı altında yürüttüğü çalışmalar, sadece siyaset düzeyinde değil; akademik, kültürel ve toplumsal birleştiricilik düzeyinde de sonuç veriyor.
Farklı görüşlerden gelen STK’ların, aynı masa etrafında buluştuğu çok sayıda toplantı ilk kez onun döneminde gerçekleşti.
İdeolojik ya da kurumsal farklılıklar bir kenara bırakıldı;
“Türk dünyasına hizmet” ortak paydasında birleşildi.
Bu, Türk dünyası tarihinin belki de en önemli kırılma noktalarından biridir.
Çünkü Kürşad Zorlu’nun öncülüğünde ilk kez “devlet aklı” ile “sivil gönül gücü” aynı hedefe yönelmiştir.
Soydaşlarımız için somut çözümler
Zorlu’nun en hassas olduğu alanlardan biri, kardeş ülkelerden Türkiye’ye gelen soydaşların karşılaştığı vize, oturum ve bürokrasi sorunlarıdır.
Göreve gelir gelmez bu konuda kapsamlı bir çalışma başlattı.
Göç İdaresi, İçişleri Bakanlığı ve YÖK gibi kurumlarla yakın temas kurarak,
Kazakistan’dan, Kırgızistan’dan, Azerbaycan’dan, Türkmenistan’dan gelen soydaşların sorunlarını tek tek ele aldı.
Bugün artık bu meseleler bir “dosya” değil, çözüm planı haline geldi.
Vize kolaylıkları, eğitim denkliği, çalışma izinleri, hatta ikamet sürelerinin düzenlenmesi yönünde önemli ilerlemeler kaydedildi.
Zorlu’nun en büyük farkı, sahayı dinlemesidir.
Bir bürokrat gibi değil, bir dava eri gibi hareket eder.
Soydaşlarla birebir temas kurar, onları yalnızca “yurttaş” değil, “kardeş” olarak görür.
STK’lar arasında köprü değil, gönül bağı
Kürşad Zorlu, Türk dünyasıyla ilgili sivil toplum kuruluşları arasında belki de ilk defa gerçek bir birleştirici rol oynamıştır.
Bugüne kadar birçok kurum kendi kulvarında faaliyet gösterirdi;
ama onun döneminde ilk kez ortak istişare mekanizmaları kuruldu.
İpekyolu Kamu Diplomasisi Teşkilatı, EkoAvrasya Vakfı, Türk Ocakları, Ahmet Yesevi Vakfı gibi onlarca kurum aynı çatı altında buluştu.
Bu tablo, yalnızca bir “koordinasyon başarısı” değil;
bir gönül ittifakıdır.
Zorlu, bu yönüyle Türk dünyasıyla ilgili çalışmalar yürüten herkesin saygısını kazanmıştır.
Bir görev değil, bir misyon
Kürşad Zorlu’nun Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığı, teknik bir makam olmaktan çok öte bir anlam taşır.
O, bu görevi bir memuriyet gibi değil; bir emanet olarak taşımaktadır.
Türk Dünyası için çalışan herkesin ortak hissi şudur:
Kürşad Zorlu, sadece bugünün değil, geleceğin de vizyon insanıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlenmesi, kültürel entegrasyonun derinleşmesi, ortak pazar ve eğitim alanlarının oluşturulması gibi stratejik adımların hepsinde onun da değerli katkıları vardır.
Ve o, tüm bu süreçleri sessiz, tevazu dolu bir zarafetle yürütüyor.