Yaşam

Usta gazeteci Deniz Zeyrek yazdı: Uç Koca Kartal Dağların Koynunda Koynunda...

Usta gazeteci Deniz Zeyrek'in Nefes Gazetesinde "Uç Koca Kartal Dağların Koynunda Koynunda..." başlıkloı yazısı yayınlandı

Abone Ol

İşte usta gazeteci Deniz Zeyrek'in Nefes Gazetesinde yer alan yazısı:

Gazetecilikte 30 yılı geride bıraktığım şu günlerde iki yazı vardı aklımda...

Biri, yazmak istemediğim, “ne kadar geç olursa o kadar iyi” dediğim, hatta yazmaktan korktuğum bir yazıydı.

Diğeri ise yazmak için can attığım, yazacağım günü sabırsızlıkla beklediğim...

***

Ne yazık ki önce istemediğim, “geç olsun/hiç olmasın” dediğim yazıyı yazmam gerekti.

Neden mi bu yazıyı yazmaktan korkuyordum?

Çünkü, ne “Baba! Her yılbaşında/ sana söyleyecek bir tek/ sözüm var:/ ‘seni ne kadar çok seversem/ o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar...’/

Ne zulüm ne ölüm ne korku başımı eğemez! /Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım/ Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...” diyen Nazım Hikmet gibi kelimelerin efendisiydim...

Ne Can Yücel gibi “Hayatta ben en çok babamı sevdim/ Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk/ Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-/ Nasıl koşarsa ardından bir devin/ O çapkın babamı ben öyle sevdim…” diyecek kadar cesurdum.

Ne de o gün gelip çattığında yaşadığı acıyı Cemal Süreya gibi “Sizin hiç babanız öldü mü? /Benim bir kere öldü, kör oldum/Yıkadılar aldılar götürdüler/Babamdan ummazdım bunu, kör oldum” dizeleriyle ifade edebilecek kadar yetenekliydim.

Dedim ya...

Korktuğum sonunda başıma geldi ve ne yazacağımı bilemedim.

Yaşadığım duyguyu, acıyı derinden hissetsem de doğru sözcükleri bulup ifade etmekte zorlandım. Adeta elim tutuldu.

***

Ben de işin kolayına kaçıp aklımdan, kalbimden geçenleri şairlerin dizelerine, aşıkların deyişlerine yükledim.

Peşi sıra hastane odasında yaşadığımız o anlar gözümde canlandı.

Bastonla yürüyerek geldiği hastanenin bir odasında yerinden kalkamadığını fark edince morali çok bozulmuştu.

Benimle iletişim kurmuyor, gözleri, pencerenin arkasında ve uzakta bir yere odaklanmıştı.

“Baba, baba” diye sesleniyordum ama tepki vermiyordu.

Hemen böyle zamanlarda kullandığım en etkili silahı çektim.

Telefonumdan Aşık Sabri Şimşekoğlu’nun Koca Kartal Türküsünü çaldım:

“Koca Kartal ne gezirsen?

Dağlar koynunda
koynunda

Bala (yavru) gördüm/ Anasının ağlar koynunda koynunda

Niye kalbin kararmış?

Gül üstünü har almış

Şamamalar sararmış/ Tağlar koynunda koynunda

Azaplı yaz dile gelmez

Uçtu bülbül güle gelmez

Geçen geçti ele gelmez/ Çağlar koynunda koynunda.”

***

Sazın sesini duyunca irkildi. Melodiyi duyunca oturduğum tarafa baktı.

Sabri Şimşekoğlu’na eşlik etmeye başladı: “Ne gezirsen dağlar koynunda koynunda?”

Hasta akciğerinin imkân verdiği kadar derin bir nefes çekti içine.

“Offf offf... Çıldırlıdır Sabri Şimşekoğlu. Masamıza oturtmuşluğum, uzun uzun sohbet etmişliğim var” dedi önce.

“Hadi Koca Kartal, toparlan biraz” dedim.

Bana yaslana yaslana ayaklandı. Dik durmasını söyledim.

Bize neredeyse her sohbetimizde verdiği bir öğüt vardı.

Onu tekrarladım:

“Dost var düşman var... Ona göre baba! Buradan yürüyerek çıkacağız.”

Bu sözlerim onu çok etkilemişti.

Bacaklarının ağrısı yüzüne vuruyordu ama var gücüyle yürümeye çalışmıştı.

Kolunun altından geçirdiğim elimi sıkıca tuttu.

Çocukken bizi iki yanına alıp elimizden tutup çarşıya götürdüğü günler geldi aklıma.

Küçükken o bizim alnımızı/sırtımızı nasıl şefkatle okşamışsa ben de öyle saygıyla okşadım alnını/sırtını.

O yıllarda biz ona tutunmuştuk, şimdi O bize tutunuyordu ve ne kadar şanslıydık ki koca hayatımız birbirimize tutunarak geçmişti.

Kıyamadım, iki adım sonra yatağa oturtturdum.

O an fark ettim ki mümkün olsa ömrümden ona ömür vermek için zerre tereddüt etmezdim.

***

Hastaneden dimdik yürüyerek çıktık.

“Dost var düşman var” sözüyle can evinden vurmuş olmalıyım ki evde de bütün yorgunluğuna rağmen ayakta kalmak için direndi.

Güçsüzlüğüne rağmen “Hadi Baba...” diye başlayan hiçbir isteğimizi kırmadı.

Son nefesine kadar direndi.

Küçükken dağ gibi gördüğüm o gövdesini avuçlarımdan kara toprağa bırakırken zihnimde Koca Kartal Türküsünün mısraları dalgalanıyordu:

“Geçen geçti ele gelmez/ Çağlar koynunda koynunda...”

***

Göçtün gittin Koca Kartal!

Uç dağların koynunda koynunda!..

Sana söz: Sen göremedin ama Âşık olduğun bu memlekette hayalini kurduğun güzel günler için sonuna kadar mücadeleye devam.