Köşe yazarlarımızdan Utku Şentürk, şair Nazım Hikmet'i ve sinema hayatını seslendirdi. 

Bir şairden daha fazlası olan Nazım Hikmet, "Kimilerine göre devrimci bir yurtsever kimilerine göre ise vatan haini..."

'SİNEMACI NAZIM'

"15 Ocak 1902’de dünyaya gelen ve bu yıl 121. Doğum günü kutlanan sadece ülkemizin değil dünyanın en büyük ozanlarından Nazım Hikmet denince insanın aklında belirli olarak uyanan şeyler vardır. Şair oluşu, Piraye'si, Memed’i, Vera’sı ve kimilerine göre devrimci bir yurtsever kimilerine göre de “vatan haini” oluşu... Birçok insanın da aklına geleceği gibi... Ancak bu videoda farklı bir işle ilgilenen bir Nâzım Hikmet'ten bahsedeceğiz size: Sinemacı Nazım. 19 yaşında gittiği Sovyetler Birliği’nde, Moskova Meydanı’nda izlediği “Açlık… Açlık… Açlık…” adlı belgesel Nâzım Hikmet’i hem sinema ile tanıştırır hem de şiir anlayışının değişmesinde önemli rol oynar. Mayakovski’nin şiirinden de etkilenen Nazım, şiirinde görsel vurgunun belirginleştiği sinemasal bir anlatımı seçer. Moskova’da kaldığı sürece, Doğu Emekçilerinin Komünist Üniversitesi’nde okuyan Nâzım Hikmet, 1924 yılında bu kez Cumhuriyet Türkiye’sine döner.

MUHSİN ERTUĞRUL İLE DOSTLUK

Babası Hikmet Bey’in, Süreyya Sineması’nın işletme müdürü olması sinemaya ilgi duymasına ne kadar etki etmiştir bilemiyoruz, ama asıl olarak Muhsin Ertuğrul’la dostluğu onu sinemayla bağlar. Nazım’dan 10 yaş büyük olan Muhsin Ertuğrul sinema eğitimi için Moskova’ya gider ve orada Nazım’ın sağladığı ilişkilerle, önemli Rus sinemacılarla tanışır ve çok iyi ağırlanır. Bakü’de “Tamilla” ve Moskova’da “Spartaküs” filmlerini çeker. Sinema üzerine yazılar yazan Nâzım, sahici bulmadığı Hollywood sinemasına karşıdır. Tiyatro ve sinemamızın ilk dönemine damga vuran Muhsin Ertuğrul’un 1932 yılında İpek Film için çektiği “Bir Millet Uyanıyor” filminde Nâzım, reji asistanı ve seslendirme yönetmeni olur.

YÖNETMEN NAZIM HİKMET

Nazım Hikmet'in bağımsız olarak hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yaptığı tek film 1937'de gösterilen “Güneşe Doğru” filmidir. Mütareke yıllarında hafızasını yitiren bir gencin hayal dolu dünyasının ele alındığı bu filmin oyuncu kadrosu da senaristi ve yönetmeni kadar dikkate değer kişilerdir: Arif Dino ve Neyzen Tevfik Kolaylı'dır. Nazım Hikmet'in çok geniş çerçeveli bir insan olduğu bir kez daha kanıtlanmış oluyor böylece.

HAPİS YILLARI

Edebiyat ve sinemayla ilgili çalışmaları sürerken Nazım’ın hakkında da yeni davalar açılmıştır ve 1938 yılında tutuklanır. Uzun mahkûmiyet yılları başlamıştır. Buna rağmen İpekçiler ve Muhsin Ertuğrul, Nâzım Hikmet’le ilişkilerini kesmez, senaryo yazdırmayı sürdürürler. 1939 yılında ‘Tosun Paşa’, 1940’ta ‘Şehvet Kurbanı’, 1941’de ‘Kahveci Güzeli’(M. İhsan imzasıyla) ve 1942’de de ‘Kıskanç’ filmleri çekilir Mümtaz Osman imzalı senaryolarla.
Nazım Hikmet, Muhsin Ertuğrul için 1946 yılında Ercüment Er imzasıyla özgün bir senaryo yazar: “Kızılırmak Karakoyun”. Bu Muhsin Ertuğrul ile birlikte son çalışmalarıdır. Filmin konusu ise şöyledir: Anadolu'nun yoksullukla mücadele eden köylerinden birinde para kavramı ezip geçmektedir.

HAPİSTEN ÇIKIŞ

Nazım Hikmet, 1950 affı ile 15 Temmuz 1950’de hapisten çıkar. 1951 yılında yine İpek Film hesabına ‘Barbaros Hayrettin Paşa’ ve ‘Lale Devri’ filmlerinin senaryolarını yazar. Senaryosunu o sıralarda yazdığı ‘Balıkçı Güzeli’ filmi ise, 1953 yılında Baha Gelenbevi tarafından filme çekilir. Bu üç senaryosunda da İhsan Koza imzasını kullanır. Devlet bir türlü yakasını bırakmaz Nâzım’ın. Peşinde sürekli sivil polisler vardır. Askerliğini yapmamış olduğu gerekçesiyle şubeye çağırılır.

'KAYBOLUP GİTTİ'

Biz Nazım'ı nazmıyla tanıdık... İçimizde sızlayan şiirleriyle bildik, dünyanın en büyük şairleri arasında yer alan Nazım Hikmet’i ancak bir de bilinmeyen Nazım vardı; Sinemacı Nazım… Ve ne yazık ki Sinemacı Nazım’ın filmlerinden sadece “Aysel, Bataklı Damın Kızı” filmi kalabildi günümüze. Diğer filmleri çeşitli nedenlerle kaybolup gitti…"