Türkler ve Ermeniler arasında geçmişte nasıl bir ilişki vardı? İlişkiler ne zaman gerilmeye başladı?

-1877-78'e gelene kadar Türk-Ermeni ilişkileri çok iyiydi. Hatta batılılar bu ilişkiyi kıskanıyordu. Batılı yöneticiler yöneticilerimizi tahrik ediyorlardı. 
Bize, 'bunlardan size zarar gelir' diyorlardı. Bizimkiler de, 'siz tanımıyorsunuz. Bunlar millet-i sadıkadır. Zarar gelmez. İş yapar, sanat yaparlar' diyorduk. Hatta batılıar Ermeniler için Hristiyanlaşmış Türkler tabirini kullanıyorlardı. Müslüman Türkler hacca giderken evinin anahtarını Ermenilere emanet ediyordu. 1815 Viyana Kongresi'nden sonra Osmanlı hasta ve bölünecek ülke olarak kararlaştırıldı. Özellikle batılı devletler emperyalist hedefleri gereği gayrimüslimleri kullanarak Osmanlı'yı bölmek istiyordu. Bu gayrimüslim toplumlardan biri de Ermenilerdi. -Berlin Anlaşması'ndan sonra Ermeniler bizi bölmek için kullanılmaya başlandı. 1. Dünya Savaşı başladığı zaman isyanlar çıktı. Bunlar dış kaynaklı ve terörist Ermeni gruplardı. Hınçak ve Taşnak gruplarına yaşlı Ermeniler karşı çıkıyordu. Bunlar bile katledildiler. 1. D.S. zamanında Fransa ve Rusya desteğiyle ve bu ülkelerin üniformasıyla acımasızca toplu katliamlar yaptılar. Osmanlı'nın bu kadar hoşgörülü yaklaşımına rağmen bunlar yaşandı. 1. Dünya Savaşı'nda Ermenilerin tavrı üzerine, Osmanlı yönetimi tarihi bir görev üstlenerek savunma amaçlı 1915 yılı tehcir yasasını gündeme getirdi. Bunun dünyada başka örnekleri de vardı. ayrıca bub insanlar sınırdışı da edilmedi. Bu insanlar kendi ülke toprakları içinde sürüldü. 

Prof. Dr. Necati Aksanyar

Tehcir kararı hangi kurum tarafından alındı? Bu tehcirin şartları nelerdi? Burada hayatını kaybedenler oldu mu?

-Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı tarafından karar alındı. Batının ve Amerikan Başkanı'nın almış olduğu tarihi ve hukuku hiçe sayan anlamsız ve suçlayıcı soykırım ifadesi tarihi açıdan yanlış bir ifadedir. 24 nisan aslında Taşnak ve Hınçakların tutuklandığı tarihtir. Bu tarih tehcirle ilgisi olmayan ve terör mensuplarının tutuklandığı tarihtir. Sözde soykırım dedikleri zorunlu göç uygulaması Osmanlı'da yaşayan tüm Ermeniler'e de uygulanmadı. Osmanlı geneline yayılmadı. Burada bir soykırım varsa tüm ülkede uygulanmaz mıydı. Kadın, yaşlı ve çocuklara tehcir uygulanmadı. Gitmek istemeyen ve terör bağlantısı olmayanlara uygulanmadı. Bunların göç sırasında; iaşeleri, güvenlikleri ve malları tespit edilip, bunların dönünce iade edileceği tutanaklarla tespit edilmiştir. Ermeni terör grupları tarafından öldürülen Türk savunmasız nüfus, göç sırasında hastalık ve eşkıya baskınlarında öldürülenlerden daha çoktur. O dönemde Osmanlı'da yaşayan toplam Ermeni nüfus en iyimser rakamla 1.3 milyon. Bu batılı veskaların rakamlarıdır. Bizim belgelerimizden çok bu yabancı ülkelerin verileridir. Şu anda elimizdeki belgelere dayanarak yurt dışına giden Ermeniler 860 bin civarında. 1.5 milyon diye ifade edilen ve sözde soykırıma uğradığı söylenen nüfus sayıları tamamen art niyetli, hayali ve ütopiktir. Şu anda Ermeni tezini destekleyen en önemli belge olan Mavi Kitapın hayal mahsülü olduğunu İngiliz İstihbarat Ajansı açıkladı. Kitabın yazarı da açıkladı. Ermeniler arşivleri açmıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız  Başbakanken dedi ki: İstediğiniz hangi tarihçi varsa sizi savunan, bizim tarihçilerle bir araya gelsinler, belgeleri koysunlar, tarafsız belgelerden soykırım çıkarsa kabul ederiz. Tamam dediler ama gelmediler. Bizim tarihimizde soykırım hiç olmadı. Bu konuda da belgelerle eminiz. Ellerinde bunu ispat edecek belgeleri yok. Amerikan Başkanı, General Harbord'ın hazırladığı raporu biliyor. Ermenilerin Türk insanlarını öldürdüğünü kendi raporunda Amerikan yönetimine sundu.

Türkiye, sözde soykırım dayatması karşısında nasıl bir politika izlemeli? Yalan olduğunu anlatmak için mi, daha büyük katliamlara uğradığımızı anlatmak için mi uğraşmalıyız?

-Biz bunun yalan olduğunu ortaya koyduk. Dünya da biliyor. Tarihi vesikalar soykırım olmadığını da ispatladı. 'Soykırım yoktur' demenin suç sayıldığı siyasi kararlar AİHM tarafından reddedildi. Bunlar ortada olmasına rağmen batı bizi siyaseten kötü etmek istiyor. Şark meselesinin 21. yüzyıldaki devamı olarak Türkiye'yi zor duruma sokmak istiyorlar. Amerikalı bir düşünür, 'Bizim için Türkiye; kurudukça sulanan, dallandıkça budanan bir ülke olmalıdır' dedi. Siyaseten ve de hukuken çok güçlüyüz. Amerika'nın kontrolünde olan devletler de bu karara uyup Türkiye'yi meşgul eder endişesini taşıyoruz. Olayların, olayın yaşandığı ülkede yargılanması gerektiğini söyleyen büyük hukukçular var. Artık belge, tarih, siyaset de önemli değil zaten. Bunlar siyasi çıkar hamleleridir. Bu konudaki mücadeleler bizi oyalayacaktır. Tek kaybımız bu olur.