Yayınlanan yeni bir raporda yer alan eski tutukluların ifadeleri, polis sorgulamaları sırasında tutuklular üzerinde "kaplan sandalyeler" - ayakları demirli çelik sandalyeler ve vücudu ağrılı pozisyonlarda tutan kelepçeler - kullanıldığını iddia ediyor.

Raporda ayrıca, polis karakollarında dayak, uyku yoksunluğu ve aşırı kalabalığın yaygın olduğu iddia ediliyor. Genellikle yasal gibi görünen davranışlar nedeniyle tutuklanan Uygur Türkleri, sorgulama ve nakil sırasında zincire vurulduklarını da bildirdiler.

HER ŞEY YASAK

Rapora göre, kamplarda tutukluların hiçbir mahremiyeti veya özerkliği yok ve itaatsizlik nedeniyle sert cezalarla karşı karşıya kaldılar. Af Örgütü, bir tutuklunun 72 saat boyunca bir kaplan sandalyesinde hücre arkadaşlarının önünde tutulması sonucu öldüğünü söylüyor.

Görüşmecileraraştırmacılara, kamplarda bulundukları ilk haftalarda, hücrelerinde saatlerce hareketsiz oturmaya veya aynı pozisyonda diz çökmeye zorlandıklarını söyledi. İslam'ı yaşamalarına izin verilmediğini ve ana dillerini kullanmalarının yasak olduğunu söylüyorlar. Ayrıca Mandarin ve Çin Komünist Partisi propagandası okudukları derslere katılmaya zorlandıklarını da iddia ediyorlar.

‘’SORUMLULAR HESABA ÇEKİLSİN’’

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Çinli yetkililer, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde şaşırtıcı ölçekte bir distopik cehennem manzarası yarattılar” diyerek, "Çok sayıda insanın toplama kamplarında beyin yıkamaya, işkenceye ve diğer aşağılayıcı muamelelere maruz kalması, milyonlarca insanın da geniş bir gözetim aygıtının ortasında korku içinde yaşaması insanlığın vicdanını sarsmalı" şeklinde ekledi.

Af Örgütü, Sincan eyaletinde Müslüman ve etnik azınlıkların barındığı tüm kampların kapatılmasını ve BM'nin uluslararası hukuka göre suç işlediğinden şüphelenilenleri soruşturması ve hesaba çekmesini istiyor.

ÇİN: AŞIRILIKLA MÜCADELE EDİYORUZ

Çin, Sincan'daki tüm suçları sürekli olarak reddetti ve kampların Çince dil dersleri ve iş desteği sunmanın yanı sıra dini aşırılıkla mücadele etmek için tasarlandığını söyledi.

Ülke ayrıca, suçlayanları itibarsızlaştırmak, iddiaları ve bulguları reddetmek ve Sincan'ı “harika bir ülke” olarak tanıtmak için bir kampanya yürütüyor. Gazetecilerin ve insan hakları gruplarının bölgeye serbest erişimini reddediyor ve araştırma bulgularını yalan olarak nitelendiriyor.

(Guardian)