Z kuşağı dönem dönem ülkenin gündemine geliyor. Yine son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun SSK genel müdürlüğü dönemine işaret ederek "Z kuşağı bilmiyor. Bunları gençlerimize hatırlatmamız gerekiyor" sözleri üzerine bir kez daha gündeme geldi.

Platon’da Aristo’da neler çekti genç kuşaklardan?

Tarihin her döneminde kuşaklar bir sonraki kuşakları kendilerine benzemediği için eleştirdi. 5 bin yıl önce yazılmış olan Sümer tabletlerinde gençleri anlayamadıklarının yazılması konuyu anlamamıza yardımcı olmuyor ise, M.Ö. yaklaşık 700 yılında yaşamış olan Hesiod’u dinleyelim: “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve Platon’un söylemleri bugünkü ebeveyn görüşünden farklı mı sizce; “Bugünkü çocuklar lükse düşkünler, büyüklerine karşı saygısızlar ve çok fazla konuşuyorlar. Çocuklar evlerinin hizmetkârları değil adeta zorbaları. Büyükleri odaya girdiğinde ayağa kalkmıyorlar. Ebeveynleri ile çatışıyorlar, toplum içinde herkesten önce konuşuyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine kötü davranıyorlar.

Milattan önce 350’de yani bundan 2370 yıl önce Aristo’da bu konu da farklı düşünmüyor: “Gençlerin, coşkulu fikirleri var çünkü henüz hayat boyunlarını bükmedi ve hayatın kısıtlarını görmediler. Dahası, bu umutlu yaratılışları kendilerini önemli şeyler ile eşit görmelerine neden oldu –bu da coşkulu fikirlerini oluşturdu- işe yarar işler yerine soylu işler yapmayı tercih ettiler: Yaşamlarını muhakeme ederek düzenlemek yerine, ahlaklı işler yaparak düzenlediler. Tüm hataları bu işleri abartılı bir şekilde ve şiddetli yapmalarından kaynaklanıyor. Her şeyin aşırısını yaptılar; çok fazla sevdiler, çok fazla nefret ettiler ve her Bu sözü kullanan Aristo, Büyük İskender’in akıl hocasıdır. Bebekliğinden itibaren Büyük İskender’in tüm eğitimiyle bizzat Aristo ilgilenmiştir. Bu durumda öğrencisi dünyayı ordularıyla gezen bir düşünür sizce bu cümleyi düşünmeden kullanmış olabilir mi? Aslında kuşak çatışmalarının temel nedenini bu olay şifreli olarak bile olsa çok güzel özetliyor. Dünyada 3 bin yıl önce yetişkin olanlar kendilerinden sonra gelecek ve bugün itibariyle 2950 yıl önce yetişkin olan bireyler için bu sözü kullanmışlar. Aynı söz bugünde kullanılıyorlar. Büyük bir olasılıkla bir 3 bin yıl daha kullanılacak.

X,Y,Z…

Kuşak tartışması doğum yıllarına göre insanlara belli baskın değerler sistemi atfediyor. Kabaca X kuşağı 60’lı ve 70’li yıllarda, Y kuşağı 80’li ve 90’lı yıllarda, Z kuşağı ise 2000 ve sonrası doğanları tanımlıyor.

Çalışkan X Kuşağı

Kuşak tartışmasında 60’lı ve70’li yıllarda doğan X kuşağının çalışkan ve sorumluluk sahibi olduğuna işaret edilir. Güçlü aidiyetler geliştirirler. Çalışmayı bildikleri ve disiplinli oldukları söylenir. Peki, neden böyle tanımlanır? Söz konusu yıllar kapitalizmin SSCB gölgesinde merkezde Fordist üretimle ve çevrede ithal ikamecilikle biçimlendiği yıllardır. Sosyal refah devleti iktisadi ve siyasal süreçlerde belirleyicidir. İşçi sınıfının önemli bir bölümü görece yüksek ücretlere, güvenceli çalışmaya ve sosyal haklara sahiptir. Bu yıllar sanayileşerek kalkınma, ülkeyi ileri taşıma, tek bir başak tanesini bile evsiz yurtsuz bırakmama gibi değerlerle biçimlenmiştir. Toplumsal sorumluluğun, kamunun, yurtseverliğin kıymetli olduğu yıllardır.
 

Girişimci Y Kuşağı
 

Aynı kuşak tartışması 80’li ve 90’lı yıllarda doğan Y kuşağıysa şöyle tanımlar: Y kuşağı aynı anda birçok şeyle ilgilenir. Çok sık iş değiştirir. Girişimcidir ve risk almayı sever. Esnek çalışmaya açıktır. Çevreden onay ve kabullenme beklentileri yüksektir. “Neden?” sorusu için ise şunlar söylenebilir: 80’ler ve 90’lar bir önceki dönemin politikaların yerini neoliberal siyaset ve ekonomi politikalarına bıraktığı yıllardır. “Yönetişim”,  finansallaşma”, “yerelleşme” gibi terimler yükselirken; “kalkınma”, “kamu”, “kamu hizmeti”, “üretim” gibi kavramların içeriği dönüşmektedir.

Hırslı ve Hızlı Z Kuşağı

Gündemimizde olan Z kuşağı ise 2000 ve sonrası doğanlardır. Yüksek teknoloji kullanma yeteneğine sahiptirler. Maddeler ilişkilerden, somut çıkarlar duygusal kazanımlardan değerlidir. Hırslı ve hızlıdırlar; koşarken basıp ezdiklerine dikkat etmezler. Dikkatlerini uzun süre bir nesne üzerinde yoğunlaştıramazlar. Peki, niçin böyleler? 2000’li yıllar ve sonrası neoliberalizmin iktisadi ve siyasi kriz yıllarıdır. Tablo her geçen gün kararmaktadır. Güvencesiz ve geleceksiz çalışma bir önceki yıllardan devralınmıştır. Derinleşen eşitsizlikler ve adaletsizlikler sermaye örgütlerini bile korkutacak boyutlara varmıştır. Sağ popülizm yükselmekte ve baskıcı uygulamalar artmaktadır. Yüksek teknoloji kullanımı yaşamı şekillendiren ilişkilerin kurulma, yaşanma ve tüketilme hızını artırmıştır.

Marx’a göre kuşaklar

Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın Önsöz’ünde ekonomi politik üzerine çalışmalarının ana eksenini net bir şekilde dile getirir: “Vardığım ve keşfeder keşfetmez çalışmalarıma yol gösteren ilke haline gelen sonuç, kısaca aşağıdaki şekilde formüle edilebilir. İnsanlar hayatlarının toplumsal üretimi içinde belirli ve iradelerinden bağımsız, üretim güçlerinin belirli bir gelişmişlik düzeyine tekabül eden üretim ilişkileri içine girerler. Bu üretim ilişkilerinin tamamı toplumun iktisadi yapısını, üzerinde belli toplumsal bilincin tekabül ettiği bir hukuki ve siyasi üstyapının oluştuğu, gerçek temeli meydana getirir. Maddi hayatın üretilme biçimi, genelde toplumsal, siyasi ve entelektüel hayat süreçlerini belirler.” Dolayısıyla özet olarak diyebiliriz ki yukarıda da formüle ettiğimiz X,Y ve Z kuşaklarının içinde bulundukları tarihsel ve toplumsal koşullar paralelinde üretim ilişkileri içerisinde şekillenirler.

Z kuşağının sandıkla imtihanı

Ülkemizde 19 yıldır iktidarını sürdüren AKP’den başka bir alternatifi bilmeyen Z kuşağının genel olarak bir önceki kuşaklar gibi bir ideolojileri, dünya görüşleri olmasa da, aktif olarak bir partinin üyesi olup siyasetle uğraşmasalar da elbette ülkede olup biten her şeyin farkındalar. Bir önceki seçimde bu kuşaktan 7 milyon kişi seçmendi ve %89’u sandığa giderek oy kullandılar. Erken seçim olmadığı takdirde 2023’de yapılması öngörülen seçimlerde seçmen sayıları 16 milyona çıkacak ve önemli oranda seçimlerde karar verici olacaklar. Dolayısıyla “Bay Kemal”in SSK’yı batırıp batırmamasıyla değil içine doğdukları dönemdeki işsizlik,
pahalılık, yoksulluk, yolsuzluk, anti demokratik uygulamalar ve yaşam tarzlarına yönelik baskıcı müdahaleler gibi sorunlarla daha fazla ilgileniyorlar. Ve tüm bunlara karşı nasıl bir tutum alacaklarını sandık kurulduğunda hep beraber göreceğiz. Ki nasıl bir tutum alacaklarını dair işareti de zaten onların da ağırlıklı olarak destek verdikleri Gezi Direnişi’nde açıkça gördük.