DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Çorum Esnaf ve Sanatkarlar Odası (ÇESOB) ziyaretinin ardından basın açıklaması yaptı.
Yargının iktidar tarafından sopa olarak kullanıldığını belirten Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kullandığı 'turbun büyüğü' ifadesini örnek verdi.
DEVA Partisi Genel Başkanı, "Maalesef yargı, şu anda iktidar tarafından bir sopa olarak kullanıyor. Bunu nereden biliyoruz. Sayın Erdoğan’ın bilmemesi gereken takip etmemesi gereken yargı süreçleriyle ilgili ifadelerinden anlıyoruz." dedi.
Çorum ziyaretleri kapsamında önce Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’ni ziyaret etti. Ardından Çorum Esnaf ve Sanatkarlar Odası (ÇESOB) ziyaretinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı
"BU ERKEN SEÇİM BASKISI GİTTİKÇE ÇOĞALACAKTIR"
Erken seçim bekliyor musunuz sorusu üzerine Babacan, şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye’de artık seçim konuşulur, çok sık konuşulur erken seçim talebi gittikçe de büyür ama seçimin ne zaman yapılacağıyla ilgili erken seçimle ilgili karar yetkisi biliyorsunuz ya cumhurbaşkanında ya da meclisteki nitelikli bir çoğunlukla ancak erken seçim kararı alınabiliyor. Meclisten erken seçim kararı alınabilmesi için muhalefetle iktidarın beraberce o kararı vermesi gerekiyor.
Şu anda iktidar daha benim iki yılım bile dolmadı niye seçime gideyim de elimdeki gücü tehlikeye atayım diye düşünüyor olabilir. Ama bu seçim baskısı gittikçe çoğalacaktır. Seçimin ne zaman olacağı ne gün olacağını tahmin etmeye çalışmaktansa bizim görevimiz her an seçim olacakmış gibi hazır olmak yani bizim DEVA Partisi olarak her an seçim olacakmış gibi hazır olmak."
"MESELA BU NE DEMEK; DEMEK Kİ BU İŞİ TAKİP EDİYOR"
Muhalefet partilerine uygulanan siyasi baskıya ilişkin soruya yanıt veren Babacan, şunları kaydetti:
"Maalesef yargı, şu anda iktidar tarafından bir sopa olarak kullanıyor. Bunu nereden biliyoruz. Erdoğan’ın bilmemesi gereken takip etmemesi gereken yargı süreçleriyle ilgili ifadelerinden anlıyoruz. Mesela diyor ki; "bekleyin hele turpun büyüğü heybede'. Mesela bu ne demek; demek ki bu işi takip ediyor.
Demek ki bu iş kendi bilgisi dahilinde yürüyor. Yani bunu siyasi konularda getirin bakalım şu dosyaları diye, efendim ben bağımsızım dosyaları göstermeyecek cesarette acaba Türkiye’de yargı mensubu var mı? Onu bırakın, bazı yargı mensupları da üzülerek söylüyorum efendim böyle bir şey var haberiniz olsun sizin için ne yapabiliriz diye kendisine de sunuyor olabilir.
Medya üzerinde de baskı olarak kullanılıyor. Mesela şu anda kaç tane gazetecimiz ev hapsinde kaç tane gazetecimiz kendisine otosansür uygulamaya başladı. İş dünyası yargı yoluyla baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Bugün Türkiye’nin en büyük işletmelerinin temsil edildiği kuruluşun başkanını yüksek istişare başkanını eğer siz polis eşliğinde ifadeye götürürseniz, o zaman iş dünyası derdini dillendiremez. Benim derdim var diyemez. Ya konuşursam benimde halim onlar gibi olur diye düşünür."
"İSRAİL İLE TİCARET YAPANLARIN ŞAHSİ MENFAATLERİNDEN VAZGEÇEMEDİLER"
"İktidarın Gazze politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine Babacan, şunları söyledi:
"Aslına baktığımızda Gazze’de yaşanan zulüm hatta soykırıma varan insanlık suçları savaş suçları Türkiye’deki hükümet tarafından hak ettiği karşılığı bulmadı. Hatırlarsanız burada bir soykırım var diye uluslararası ceza mahkemesine Lahey adalet divanına ilk başvuran ülke Güney Afrika Cumhuriyeti oldu.
Ondan tam 7 ay sonra Türkiye o davaya taraf oldu. 7 ay neyi beklediler? Ben baktım o 7 ay içerisinde 20 bin insan daha ölmüş. Niye ilk Türkiye Cumhuriyeti başvurmadı? Niye ticareti kesmediler? Niye yoğun baskıdan sonra önce kestik dediler sonra kesmedikleri ortaya çıktı.
Dediler ki biz devlet olarak kestik, özel sektör yapıyor ne yapalım dediler. Ya devletin izni olmadan özel sektör dış ticaret yapabilir mi? Devlet talimatı verir bugün itibariyle sevkiyat durur biter çünkü bunların hepsi devlet izniyle yapılır. Yani ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Sonuçta ortaya çıktı ki, burada mesele öyle ülkenin menfaatleri falan değil, İsrail ile ticaret yapanların şahsi menfaatleri, o menfaatlerden bir türlü vazgeçemediler."