AYM'nin Resmi Gazete'de bugünkü sayısında yayımlanan kararına göre; maaşına yıllık yüzde 5,3 oranında zam yapılan Serap Aslan Acet, iş yerindeki yönetici ve işçilere "Merhabalar, bana verilen zam oranını zarf içinde insan kaynaklarına iade ediyorum. Bu oranı kim ya da kimler belirlediyse aralarında paylaşsınlar, bilgilerinize" diyerek e-posta yolladı. E-posta sonrası Acet, tazminatsız işten çıkarıldı.

Yaşanan olayın ardından Acet, konuyu yargıya taşıdı. İş akdinin haksız feshedildiğini belirten Acet, kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi talebiyle Çatalca 1'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Yerel mahkeme, e-postanın, işverenin ve zam oranını belirleyen işveren vekillerinin onur ve saygınlığına zarar verebilecek örtülü hakaret niteliği taşıdığını öne sürerek "fesih haklı" dedi. Acet'in kıdem ve ihbar tazminatı talebi de reddedildi. 

YÜKSEK MAHKEME İŞÇİYİ HAKLI BULDU

Acet, kararı Yargıtay'a taşıdı. Yargıtay 9'uncu Hukuk Dairesi de kararı onadı. Bunun üzerine Acet, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi, "ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna" karar verdi. Yüksek Mahkeme, Serap Aslan Acet'e 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.

Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararı şöyle:

"Elektronik posta içeriğinde herhangi bir somutlaştırma yapılmadan ve isnatta bulunulmadan başvurucunun maaş zammını düşük bulduğu ve bu durumdan duyduğu rahatsızlığı ilgililerin dikkatine sunmaya çalıştığı anlaşılmıştır. Mahkeme, gerekçesinde ise başvurucunun bu memnuniyetsizliği dile getirdiği yöntem ile işveren ve/veya vekillerinin onur ve saygınlığına zarar verebilecek şekilde örtülü hakarette bulunduğu vurgulayarak iş akdinin haklı sebep ile feshedildiğini kabul etmiş, başvurucunun haksız fesih nedenine dayalı kıdem ve ihbar tazminatı talebini reddetmiştir. Ancak başvurucunun elektronik postada kullandığı eleştirel üslubun işyeri disiplinini, düzenini ve çalışma barışını nasıl olumsuz etkilediğine dair bir değerlendirmede bulunmamıştır.

'ADİL BİR DENGE KURULMADI'

Öte yandan Mahkeme 4857 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan işçinin işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması şeklindeki haklı fesih sebebinin değerlendirilmesine yönelik olarak ihtilafa konu içeriğin niteliğini, kullanıldığı bağlamı ve muhtemel etkilerini kapsamlı ve detaylı bir şekilde incelememiştir. Salt işveren vekillerinin ve diğer işçilerin de elektronik postayı görebilmelerini hakaret olarak değerlendirmiş ve bu durumu iş akdinin haklı sebeple feshedilmesi için yeterli görmüştür.

Aile Bakanlığı'ndan "Dijital Bağımlılık Çalıştayı" ön raporu Aile Bakanlığı'ndan "Dijital Bağımlılık Çalıştayı" ön raporu

Bu durumda başvurucunun iş akdinin haksız olarak feshedildiğinden hareketle açtığı alacak davasını reddeden Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işveren ve/veya işveren vekillerinin şeref ve itibar hakları arasında adil bir denge kurabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işyerinin disiplini, düzeni ve çalışma barışının sağlanması amacı arasında adil bir denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmadığı sonucuna ulaşılmıştır."