Seçime 16 gün kala saha çalışmalarını sürdüren siyasi partiler bir yandan da sandık güvenliğiyle ilgili de konularla ilgileniyor.

Karar'da yer alan habere göre, Sandıkların henüz daha hazırlanmamasına rağmen önemli gözaltılar yaşandı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinden Yeşil Sol Parti’nin Kocaeli Milletvekili Adayı Ayten Dönmez ile Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Mersin Milletvekili Adayı Doç. Hakan Güneş gözaltına alındı. Diyarbakır’daki gözaltılarda ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri de bulunuyor.

Gözaltıların gölgesinde sandık günü yaklaştıkça vatandaşta hakim olan duygu ise sandık güvenliğine ilişkin endişe… Partisinin ve Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu Türkiye’nin 13’üncü cumhurbaşkanı yapmak için çalışan CHP de seçim güvenliği için sandıkları yakın markaja almış durumda. 1983 yılından beri tüm seçimleri yaşayan ve aktif görev alan CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, seçim ve sandık güvenliğine ilişkin karar.com’a değerlendirmelerde bulundu.

'AK PARTİ MİLLETVEKİLİ ADAYI OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR'

1983 genel seçimlerinde seçimi organize ve konsolide etmek; güvenlik ve hukuksal sorun yaşandığında başvurulacak 3 bakanlık olduğunu belirten Tekin, bu bakanlıkların seçimden hemen önce tayin edildiğini söylüyor. Bu bakanlıklar ise İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlığı…

Günümüze gelindiğinde ise seçimin güvenliğini sağlamakla yükümlü olması beklenen ‘bağımsız’ bakanlar, AK Parti’nin milletvekili adayları olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumu ‘taraf’ olmakla açıklayan Tekin, bakanları ise “AK Parti’nin en militan kadroları” olarak değerlendiriyor.

'SIFIR NOKTASINDAYIZ'

Tekin’in ‘seçim orantısı’ olarak belirttiği bir başka sorun ise siyasi partilerin propaganda olanaklarının eşitliği… Ne var ki Türkiye siyaseti ‘seçim orantısı’ndan da bir hayli uzak. Kendisinin CHP İstanbul İl Başkanı olduğu döneme atıfta bulunan Tekin, YSK’nın seçim orantısıyla ilgili sıkıntılı durumlarda rahatlıkla karar alabildiği dönemleri hatırladığını aktarıyor. Tekin, günümüzdeki durumu ise “Sıfır noktasındayız” diyerek tanımlayarak, şunları ifade ediyor:

“Bir taraf devletin bütün kurumlarını, bütün imkanlarını kullanırken; bir taraf devletin imkanlarının hiçbirinden ne yazık ki faydalanamıyor. Hatta zaman zaman miting yapmak istediklerinde de engellerle karşılaşıyorlar.”

'1 OY BİLE ÖNEMLİDİR'

Tekin, konuşmanın sonunda bir kez daha altını çizeceği “Oy verene değil, oy sayana bakacaksınız” cümlesini ise YSK’nın bugünkü başkan ve üyeleri üzerinden “Bugünkü YSK’nın CV’si milyonlarca seçmenin güvenini haketmiş değil” diyerek açıklıyor. Tekin, bu açıklamasına ise ‘mühürsüz oyların geçerli sayıldığı’ seçimleri örnek olarak gösteriyor. Türkiye’nin sıklıkla Batı ülkeleriyle kıyaslandığı denklemlerden farklı olarak Irak’taki seçimlere atıfta bulunan Tekin, “Irak’ta bile mühürsüz oyun geçerli sayılmadığı bir dünyayı tarif ediyorum. 3 milyon mühürsüz oy geçerli sayıldı, bu çok önemli bir orandır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, millet iradesinde 1 oy bile önemlidir. 1 oy ile seçimler kazanılır, seçimler kaybedilir” diyor.

'TEK OYLA MUHTAR SEÇİLİYOR'

Türkiye, Tekin’in de dikkat çektiği ‘1 oy ile seçim kazanma/kaybetme’ durumunu pratik etmiş bir ülke. Bu durumu Gümüşhane’deki bir muhtarlık seçimi üzerinden örneklendiren Tekin, şöyle anlatıyor:

“Gümüşhane’de 3 tane muhtar adayı var. Seçimde bir tanesi 100 küsur oyla, ikincisi 90 küsur oy alıyor. Üçüncüsü sadece 1 oy alıyor. Yasal olarak çok önemli olduğu için seçim kuruluna başvuruyor. Seçim kurulu kurallara uymadığı için diğer 2 adayı iptal ediyor ve tek oyla muhtar seçiliyor. Yasa açık ve net.”

Tekin, Gümüşhane örneğinden yola çıkarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimlerini hatırlatıyor:

“İBB seçimlerinde Ekrem İmamoğlu birinci olmasına rağmen ‘İstanbul, 13 bin 800 oy ile yönetilir mi?’ dediler. Bu seçim iptal edildi ve milletimiz gereğini yaptı. Sayın İmamoğlu, ikinci turda belediye başkanı oldu.”

'1 ASİL 1 YEDEK SANDIK GÖREVLİSİ'

Resmi Gazete’de yayımlanan YSK kararlarına göre, Türkiye yurt içinde 190 bin 736 sandıkta seçimini yapacak. Bu sandıklarda oy kullanacak seçmen sayısı ise 60 milyon 904 bin 499. Yurt dışı seçmeniyle birleşince ise toplam seçmen sayısı 64 milyon 191 bin 285’i buluyor.

Tekin, sandık güvenliğine ilişkin ise kilit bir kelime kullanıyor: Islak imzalı tutanak… “Her vatandaşımızın oyunun sağlıklı sayılabilmesi ve geçmiş dönemlerde yaşadığımız sorunların yaşanmaması için” diyen Tekin, en önemli çözümün sandıkların tamamında ıslak imzalı tutanakları getirebilecek 1 asil, 1 de yedek sandık görevlisi olduğuna işaret ederek, “Bunu mutlaka başarmalıyız” diyor.

YENİ PARTİLERE SANDIK ENGELİ

Kritik 14 Mayıs seçimlerinde önemli bir diğer nokta ise yeni partiler… 2022’nin başlarında konuşulmaya başlanan ve AK Parti tarafından nisanda getirilen yeni seçim yasasıyla seçimlere başka parti listesinden dâhil olacak partiler, sandık kurullarında temsilci bulunduramıyor. Bu durum, ortak liste yöntemiyle seçime girilecek illerden 9’unda İYİ Parti, 7’sinde CHP için de geçerli. Fakat sandık kurullarında olamayacak ve sandıklara temsilci gönderemeyecek siyasi partiler için YSK’nın bir kararı daha bulunuyor. Bu karara göre ise, sandık kurullarında yer alamayacak partiler, müşahit bulundurma yöntemiyle sandık başında oy verme ve sayım işlemlerini takip edebilecek. Müşahitlerin herhangi bir karar alma ya da karara etki etme gibi bir durumu bulunmasa da seçim sürecinde oy verme ve sayım işlemlerini gözlemleyebilecek.

'ÖRNEĞİ YOK'

YSK’nın bu kararı ise en çok Yeşil Sol Parti listelerinden seçime katılan HDP’yi etkiliyor. Doğu ve Güneydoğu’da baskın olan HDP dolayısıyla Yeşil Sol Parti, sandık kurullarında temsilci bulunduramayacak. Tekin de bu durum hakkında “Dünyada hiçbir örneği yok” değerlendirmesinde bulunuyor ve şunları ekliyor:

“Dünyaya baktığımızda seçimin güvenliği devlete aittir. Ama ne yazık ki bizde bu sistem oturmuş değil. Bunun için bizim önlem almamız lazım.”

'YSK'NIN TUTUMU İNCİTİCİ VE ONUR KIRICI'

Bu seçimi diğer seçimlerden farklı yapan tek gösterge anketlerdeki oy oranları değil elbette. Türkiye’yi acı bir enkazın altında bırakan 6 Şubat ve sonrasında meydana gelen depremler, seçim ve sandık güvenliği açısından da hak ihlaline sebebiyet vermiş durumda. Deprem bölgesinde halen barınma ve su gibi temel ihtiyaç sıkıntısı çeken vatandaşlar bir de oy kullanma hakkının peşine düşmek zorunda bırakıldı. Daha enkazların kaldırılmadığı, arama-kurtarma çalışmalarının devam ettiği günlerde YSK, vatandaşlara adres nakli için nüfus müdürlüklerinin yolunu gösterdi. Fakat kayıplarının acısını yaşayan milyonlarca vatandaş adres nakli yapamadı. Buna karşılık iktidar da depremzedelere çözümsüzlüğü dayattı.

YSK’nın depremzedelere olan tutumunu ‘inciti’ ve ‘onur kırıcı’ olarak nitelendiren Tekin, “Yapılması gereken çok basit bir şey var” diyerek çözümü şu sözlerle anlatıyor:

“Evini kaybedenler Türkiye’nin çeşitli yerlerine dağıldılar. Buralarda afet bölgesi sandıkları konulabilirdi. Bu vatandaşlarımız da tıpkı polisler ve devlet görevlileri gibi oyunu kullanabilirdi. YSK, bu olanağı sağlamadı. Meclis’te de bu karar alınabilirdi. Bu konuda çok büyük sorun var.”

YSK’nın ve Meclis’in sağlayamadığı çözümü ise Sivil Toplum Kuruluşları (STK) “Askıda Bilet” kampanyası başlatarak buldu. Kampanyanın destekçileri arasında yer alan Oy ve Ötesi, Türkiye Tanıtım Vakfı, Türkiye Gönüllüleri, Eşitlik ve Dayanışma Derneği ve İhtiyaç Haritası’nın oluşturduğu askidabilet.com adlı site ile depremzedelerin oy kullanacakları yerlere gidebilmesi için bilet desteği sağlanıyor.

Tekin, seçim ve sandık güvenliğine ilişkin son çağrısını ise şu sözlerle yapıyor:

“Heyecanla değişimi bekleyen seçmenlerimiz son derece duyarlı. Vatandaş ne kadar duyarlı olursa olsun itiraz edebileceğimiz ya da seçim kurullarının kabul edebileceğimiz tek şey ıslak imzalı tutanak. Islak imzalı tutanakların getirilmesi konusunda her türlü imkanımızı sağlamak zorundayız. Oy verene değil, oy sayana bakacaksınız.”