CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanun Teklifi’nin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda açıklamalarda bulundu.

'ADI, TARİHE ‘24 SAAT DEPREMİ’ OLARAK GEÇECEKTİR'

Adıgüzel, şunları söyledi:

Hem kendiniz gelemediniz hem gelmek isteyen gönüllülere, madencilere, belediyelere engel oldunuz, askeri de alana almadınız. O yüzden, bu depremin adı Maraş depremi değildir, bu depremin adı tarihe ‘24 saat depremi’ olarak geçecektir.

'CİNAYETE SEBEP OLMUYOR MU?'

13 milyon yıldır bu süreç devam ediyor, Arap Yarımadası Anadolu'yu sıkıştırıyor, milyonlarca yıl daha bu iş, bu depremler sürecek, biz bu deprem kuşağında yaşamaya devam edeceğiz. Peki, bunu bile bile bunun önlemini almayan, yapı stokunu ona göre ayarlamayan yönetim bu cinayete sebep olmuş olmuyor mu? Bu, bir toplu katliam olmuş olmuyor mu değerli arkadaşlar?

'SORGULAMAK ZORUNDAYIZ'

Biz bu ülkeyi Kurtuluş Savaşı'nda 37 bin şehitle kurduk, 37 bin şehit. Şu anda Kurtuluş Savaşı'ndan daha fazla can kaybettiğimiz bir olaydan bahsediyoruz, 3 tane Kurtuluş Savaşı kadar kaybımızdan bahsediyoruz… Burada ihmali olanı sorgulamak zorundayız.

'SİYASETİN ZAMANI DEĞİL, TİCARETİN ZAMANI MI?'

İşte ‘Siyasetin zamanı değil.’ E, ticaretin zamanı mı? Kızılay ticaret yapıyor. Patates stoklayan manava ‘vatan haini’ diyenler depremde çadır stoklayıp milletin bağışladığı kanlar üzerinden ticaret yapan adamı da Kızılay’a başkan yapıyor, o da kebapçıyı konteyner kentinin müdürü yapıyor. Deniz Feneri davasından hüküm giymiş adamı Kızılay’ın genel müdürü yapıyor. İşte, burada, belgesiz konuşmam, bunlar Kızılayın sattığı kanların faturası. Kızılay senin bağışladığın kanı ürünlerine ayırıp beş katı fiyata hastanelere satıyor, hastaneler de garip gurebadan park ücreti alıp buradaki Atilla Bey gibi babasına, 467 bin lira kan fatura ediyor; kanser hastası, kaybetti. İşte, buna sebep olan bu sistemi siz yürütüyorsunuz.

'SAYIN ERDOĞAN, BU ARKADAŞA NE DANIŞABİLİR?'

Depremde binalar çöküyor fakat binası çökenler ödüllendiriliyor. İşte, Düzce'de görüyorsunuz, binası çöküp 8 üniversite öğrencisine, 20 vatandaşa mezar olan binanın müteahhidi önce AK Partili İstanbul Belediyesinde hem de imardan sorumlu yapılıyor, daha sonra Darülacezeye başkan yapılıyor, şimdi de Cumhurbaşkanı danışmanı yapılıyor. Sayın Erdoğan bu arkadaşa ne danışabilir ya, hani, böyle bir arkadaşa ne danışabilir. Şimdi, bu ikiz depremde sorumlu olan birçok kimseyi de göreceksiniz, bir sonraki seçimlerde milletvekili, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi yapacaklar; bunu bekliyoruz. O yüzden, zaten ‘Bir yıl verin’ diye söylüyor Sayın Erdoğan.

'PİŞKİN PİŞKİN İFTİHAR EDİYORLAR'

2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı söylüyor, diyor ki: ‘Türkiye'de imara aykırı 13 milyon bina var.’ Tam beş yıl geçmiş arkadaşlar. E, sen bir yıl istiyorsun şimdi. Beş yıldır neredeydin? Kendi Bakanlığın diyor ki: ‘13 milyon bina ruhsata aykırı; uygunsuz, depreme uygun değil.’ On binlerce cenaze var, bir tane kamu görevlisi istifa etmedi arkadaşlar; bir de pişkin pişkin iftihar ediyorlar, ‘Çok iyi çalıştık’ diyorlar. Bunların iftihar ettiği durumlarla Japonlar intihar ediyor. İmar barışı sloganını hatırlıyor musunuz? ‘İmar barışı, çözüm yarışı.’ Maalesef çözüm değil, ölüm yarışı olduğunu bugün anladınız mı?

'HESABINI VERMEYECEK Mİ SAYIN ERDOĞAN?'

Buna ‘kader’ deyip kurtulamazsınız. Sayın Erdoğan da öyle söylüyor. 2003'teki Bingöl depreminden sonra; ‘Bunu 'kader' diye geçiştiremeyiz. Burada çatlayan fay hattı değil, ar damarıdır; hükûmetler sorumludur, şirketler sorumludur’ diyordu. Aradan yirmi yıl geçti… Bugün bu sürecin bir hesabını vermeyecek mi Sayın Erdoğan bu yaptıklarıyla ilgili?

'GİRESUN'UN ÇOTANAK STADI'NDA TEPEDEN AŞAĞI ERDOĞAN POSTERİ VAR'

Şimdi ‘Hükûmet istifa!’ demiş. ‘Neden tribünlerden bu tezahürat yapılmış?’ E, siz daha önce tribünlerde ‘Erdoğan!’ sloganları attırdınız, pankartlar açtınız. Ben size söyleyeyim, şu anda hâlâ öyle; Giresun'un Çotanak Stadı'nda doğu tribününde tepeden aşağı şu anda Recep Tayyip Erdoğan posteri var, gidin, bakın bakalım. O yüzden, eğer statlara, spor alanlarına siyaset girmeyecekse önce bu işin başındakiler yapmayacak. Spor Bakanı, ‘Spora siyaset karışmasın’ diyor hem de kendisi Spor Totoyu yönetiyor, paranın başında. Oradan isim hakkı alıyor kulüpler, onlara aslında ayar çekiyor ha ‘Paranızı vermem’ diyor. Yani eğer sen spora siyaset karıştırmayacaksan, ‘Spor Toto, Türk sporunun kara kutusudur’ dediğimin üzerinden, önce siyasette kullandığınız cemaat ve vakıflara dünya kadar para aktarmayacaktın.

'ÇOCUKLAR ÖLÜRKEN DE Mİ SUSSUN?'

Şimdi, ona ‘Sus’ buna ‘Sus.’ Ne yapacak bu millet? Geçim sıkıntısına bir şey demesin, haksızlığa sussun, adaletsizliğe sussun, işsizliğe sussun, açlık çeksin sussun. Şimdi, çocuklar ölürken de mi sussun? İnsanlar, anası babası ölürken de mi sussun? Bir avuç yeteneksiz, torpille işe alınmış; hiçbir liyakati olmayan bürokrasinin elinde can verirken de mi sussun? Susarsak ölmeye devam edeceğiz. Eğer biz bugün susarsak yarın olacak ölümlerden biz de sorumlu olacağız, o yüzden susmayacağız.

'‘AL, SANA 100 LİRA’ DİYEREK SİZ DEVLETİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜYORSUNUZ' 

Eksikleri söyleyenler devleti küçük düşürmekle, devleti âciz göstermekle suçlanıyor. Bu bir ironi olsa gerek. En sevdiğini, her şeyini kaybetmiş insanlara, ‘Al, sana 10 bin’ diyen, en yakınlarını kaybetmiş deprem travmasındaki çocuklara ‘Al, sana 100 lira’ diyerek siz devleti küçük düşürüyorsunuz. Peki, ya, sivil yardım tırlarının, belediye kamyonlarının üstüne çöreklenerek valilik levhası asanlara ne demeli? Gözlerimle gördüm, Bodrum Belediyesinin tırının üzerine ‘Muğla Valiliği’ yazmış, pankartını geçirmiş. Küçükçekmece Nahit Menteşe Endüstri Meslek Lisesi Hatay Samandağ için 470 soba yapmış orada ısınsınlar diye, Küçükçekmece'nin AK Parti İlçe Başkanı onun üzerine çökmüş hem de onu tutmuş Gaziantep'e yönlendirmiş. İnsanların emeklerinin üzerine çökmeyeceksiniz.

'TOPLANAN 100 MİLYARIN ÜZERİNDEKİ PARANIN NEREYE DAĞITILDIĞINI MİLLET MERAK EDİYOR'

Bu arada, halk adına ve kamu adına soruyorum: Geçen gün toplanan 100 milyarın üzerindeki paranın da nereye dağıtıldığını millet merak ediyor -Yine böyle aynı vakıflar, dernekler üzerinden... Efendim, TÜGVA'yı, TÜRGEV'i, Ensarı, sansarı bunları da takip ediyoruz- insanlar paraların nereye gittiğini bilmek istiyor.

'UYUZ VE BİT SALGINI BAŞLADI'

Evet, deprem bölgesinde şu anda doğru dürüst sağlık hizmeti verilmiyor. Binaların zaten çoğu yıkılmıştı, şimdi ‘sahra hastanesi’ dedikleri yerlerde çok küçük sağlık hizmetleri veriliyor, esas sağlık hizmeti misafir gelen ülkelerin hastanelerinin -İtalyan hastanesinin, İspanyol hastanesinin- olduğu yerlerde götürüyor. Şu anda uyuz ve bit salgını başladı ama komşu ülkede koleradan 25'in üzerinde insan öldü, bakın sınır olduğu için onu da uyarmak istiyorum.”(ANKA)