Terör örgütü PKK’nin fesih kararı ve silah bırakmasının ardından yürütülecek süreçte gerekli yasal düzenlemeler için TBMM’de kurulan komisyon ilk toplantısını bugün yaptı.

Toplantının ilk gününde, komisyonun adının, çalışma usul ve esaslarının, prensiplerinin belirlenmesi planlanıyor.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un kurulacak komisyonun ilk toplantısı için üye milletvekillerini davet ettiği toplantı TBMM Tören Salonu'nda yapıldı.

Farklı partilerin önerileri tek başlıkta  buluştu: Komisyonun adı belli oldu!
Farklı partilerin önerileri tek başlıkta buluştu: Komisyonun adı belli oldu!
İçeriği Görüntüle

TBMM Başkanı Kurtulmuş komisyonun açılış konuşması sonrasında komisyondaki siyasi parti temsilcilerinin değerlendirmeleri için grubu bulunan siyasi parti temsilcilerine 20’şer dakika, grubu bulunmayan komisyon üyelerine ise 10’ar dakika konuşma süresi verildi.

Komisyona Öcalan ile başladılar

DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, 1921 Anayasası'nın yerinden yönetim, ademi merkeziyetçilik ve çok kültürlüğe dayalı bir ruh taşırken 1924 Anayasası'nın ise bu çoğulcu anlayışı terk ettiği, yerine tekçi anlayışı dayalı bir vatandaşlık tanımı getirildiğini söyleyerek "24 Anayasası'nın 88. maddesinde yer alan ve herkesi tek kimliğe indirgeyen hüküm, Kürt halkının hukuken inkarının ve dışlanmasının başlangıç noktası olmuştur. Ancak komisyonumuz bir Anayasa komisyonu değildir ve bu komisyonun işi de Anayasa yapmak olmadığı için bu tartışmaları derinleştirmeden sadece bir tespitle geçmek istiyorum" dedi.

Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi olmadığını belirten Beştaş, "Kürtlerin Kürt halklarının hukuk kapısından girmesi Türkiye'nin tüm yurttaşlarının demokratik bir hukuk rejimine aynı zamanda kavuşması anlamına gelecektir. Bizce bu komisyonun görevlerinden bir tanesi de mevcut mevzuat hükümlerinin, kanunların uygulanması noktasında irade göstermek ve kararlılığını ortaya koymak olacaktır. Bunu önümüzdeki günlerde daha yoğun çalışacağız. Ama mevcut yasaların uygulanması, Anayasa'nın uygulanması konusunda da çok önemli görevlerimiz olduğu kanaatindeyiz" diye konuştu.

Öcalan'a umut hakkı istediler

Danış Beştaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmadığı bir hukuksal ve siyasal iklimde yaşanıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Herkesin bildiği üzere önceki dönem eş genel başkanlarımız sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016'dan beri cezaevinde ve onlar hakkında iki hatta üç defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 18. maddede ihlal kararı vererek derhal serbest bırakılmaları gerektiği yönünde kararlar verdiler ve bu kararlar aynı zamanda Kobani davasında yargılanan tüm arkadaşlar için de geçerli. Öncelikle bu kararların uygulanması gerekiyor. Tabii ki sadece Demirtaş ve Yüksekdağ değil aynı zamanda yine Mine Özer, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Leyla Güven ve daha yüzlerce siyasi saiklerle içeride olan arkadaşlarımız için de aynı kararlar söz konusu komisyonun bu konuda inisiyatif almasını, irade ortaya koymasının önemli olduğunu vurgulamak isterim. Diğer yandan yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları demişken şu anda çok önemli bir tarihsel olanakla ve sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzun hepimiz farkındayız.

Sayın Öcalan bu konuda azami düzeyde bu sürecin sağlıklı ve başarıyla sonuçlanması için büyük bir çaba içindedir. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarıyla ilgili defalarca taleplerde bulunuldu. Buna dair çalışmalar devam edecek ama ben yasaları anlattığım için ve kararları anlattığım için Umut Hakkı'na atıfta bulunmak isterim. Türkiye'den yapılan başvurularda Abdullah Öcalan davası 18 Mart 2014 tarihinde karar verildi ve Umut Hakkı'nın uygulanması gerektiği aynı zamanda hukuk uygulanmasının bir gereğidir. Bunu da özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum. Diğer çok önemli bir mesele, evet kayyum uygulamaları hakikaten üç dönemdir belediyelerimizde kayyum uygulanıyor ve burada da yine bir Anayasa'ya aykırılık durumu söz konusu anayasanın 38 ve 127. maddelerine aykırı bir şekilde kayyum uygulaması aslında kolektif bir cezalandırma yöntemi olarak ortada duruyor. Bence Türk meselesinin demokratik yollarla çözümü ve demokratik bir toplumu inşa etmenin temel hareket noktalarından bir tanesi de halk iradesine duyulacak saygı ve kayyum uygulamalarının sonlandırılmasıdır."​​

"Komisyon tarihsel bir fırsat sunmaktadır"

DEM Parti adına söz alan DEM Parti Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, eşit yaşamın adil temeller üzerinde kurulması bağlamında ele alınması gerektiğini düşündüklerini belirterek, "Bu bağlamda komisyonumuzun çalışmaları kalıcı, kapsayıcı çözüm yollarının tartışılması, belirlenmesi, çözüm aşamalarının kolaylaştırılması açısından tarihsel bir fırsat sunmaktadır. DEM Parti olarak komisyonun çalışmalarına çoğulcu, eşit yurttaşlara dayalı bir demokratik gelecek inşa etme sorumluluğuyla katkı sunmayı temel bir sorumluluk olarak görüyoruz" dedi.

Kürt sorununun sağlıklı ve yapıcı bir şekilde ele alınması, izlenecek çözüm yollarının belirlenmesi açısından önem taşıdığına dikkat çeken Koçyiğit, "Kürt kimliği başta olmak üzere çoğulculuğun, farklı kimliklerin, inançların reddine ve tekçiliğe dağılık dayalı bir sistemin inşası nedeniyle bu sorun ortaya çıkmış, isyan, çatışma, şiddet sarmalığında kendisini dışa vurarak günümüze kadar güncelliğini koruyarak gelmiştir. Kimlikleri dışlayıcı, tekçi sistem, demokrasinin önünde ciddi sorunlar yaratmış, cumhuriyetin güçlü bir demokrasiyle buluşmasını hak ve adalet temeli eşit yurttaşlık hukukunun oluşturulmasını da engellemiştir. Gelinen noktada Kürt sorunu başta olmak üzere temel sorunlarımızın güvenlikçi yaklaşımlarla demokrasiyi ve özgürlükleri sürekli erteleyen bir anlayışla çözülemeyeceği ortadadır. Bugün ülkemizin halklarımızın bütün toplumsal kesimlerin acil ihtiyacı temel yapısal sorunlarımızın müzakereci bir demokrasi kültürüyle siyasal hukuki kültürel ve ekonomik boyutları da geçeren bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınmasıdır" diye konuştu.

Koçyiğit, Kürt sorununun birçok soruna kaynaklık ettiğini belirterek, "Bugünkü Alevilerin eşit yurttaşlık sorunu da emekçinin alınmadığı hakkını da kadınların eşit yurttaş olmamasını da ve bu ülkenin demokratik teamüllerden uzak olmasını da Kürt sorunundan yani bu ülkenin kök sorunundan bağımsız ele alamayız. Bu vesileyle her meseleye demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir perspektif bakılmasının bugün artık elzem olduğunu belirtmek isteriz. Bu bağlamda bugün çalışmalarını başlatan komisyonumuzun toplumsal siyasal mutabakat zeminini güçlendirmekle birlikte aynı zamanda müzakere yollarının gelişmesine de önemli katkılar sunacağına inanıyoruz" dedi.

"Yön gösterici bir çerçeveyi burada hep beraber tartışacağız"

"Türkiye'nin çözümsüzlük prangalarından sıyrılarak demokratik dönüşüm temelinde yol alabilmesi için parlamentonun tarihsel bir rol ve öneme sahip olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz" diyen Koçyiğit, şunları kaydetti:

"Parlamento zeminde komisyon düzeyinde bu sürecin başlatılması son derece kıymetli bir başlangıçtır. Komisyon toplantımızda çözüm yollarını konuşacağız, hep birlikte tartışacağız. Komisyonu çözümü kolaylaştıran tarihsel ön adımların atılacağı bir zemin olarak görüyoruz. Asıl olan çözüm yollarını belirlerken katılımcılığa, demokratik müzakereye dayalı bir siyasal avukatın oluşmasıdır. Kadınların, gençlerin, sivil toplumun, yerel yönetimlerin dahil olduğu siyasal bir zemin bu süreci en önemli güvencesidir. Çözümün hangi ilkeler temelinde inşa edileceğine dair yön gösterici bir çerçeveyi burada hep beraber tartışacağız. Bu çerçevenin adalet, eşit yurttaşlık, demokratik temsil, yerinden yönetim, kültürel çoğulculuk, toplumsal cinsiyet eşitliği ve barışçıl çözüm gibi evrensel değerler üzerinden şekillenmesi güçlü demokrasi için önem taşımaktadır. Bu komisyonun da barışın dilini ve demokratik siyasetin zeminini güçlendiren bir perspektifle çalışacağına olan inancımızı belirtmek istiyoruz. Bu çerçevede demokratik katılım yalnızca bireysel değil, kolektif hakları ve siyasal temsil imkanlarını da içermelidir. Katılım seçimle sınırlı kalmamalı, karar alma süreçlerine eşit erişim, yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve halkın iradesiyle saygıyı da içermelidir. Bugün halkın iradesiyle seçilen yerel yöneticilerin kayyum politikalarıyla görevden alınması yalnızca Kürt halkının değil, tüm yurttaşların demokratik haklarına haklarını sınırlandıran bir süreçtir.

"Ana dil hakkı varoluşsal bir meseledir"

Aynı şekilde ana dil hakkı da yalnızca pedagojik değil, varoluşsal bir meseledir. Ana dille eğitim, kamu hizmetlerine erişim, kültürel üretim imkanları Kürt halkının eşit yurttaş olarak yaşamasının temelidir. Bu hakların güvence altına alınması kültürel çoğulculuğu esaslan bu nedenle Kürt halkının demokratik siyaset katılımını güçlendirecek yapısal adımların belirlenmesi hem toplumsal barışı hem de anayasal demokrasiyi güçlendirecek. Özgür demokratik toplum, özgür demokratik yaşamın olmazsa olmasıdır. Demokratik toplumun geliştirilmesinden örgütlerime ve siyaset özgürlüğüne varıncaya kadar yürütülecek kapsayıcı açılımlar demokratik düşmüşlüğümü hızlandıracağı gibi buna eşlik eden demokratik entegrasyona da kapı aramayacaktır. Çalışmalar sadece yüz sorunu sonuçları üzerinden yürütülecek tartışmalar da sınırlı kalmamalı. Sorunlu siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik tüm nedenlerini kapsamlı bir biçimde ele alan bir perspektifle yürütülmelidir. Siyasal irade yürütmeyi harekete yetiştirecek somut, pratik adımlara hızla dönüşmelidir. Bu adımlar yalnızca Kürt halkı için değil, Türkiye'de yaşayan tüm halklar için eşit ve demokratik bir geleceğin inşasında demokratik bir geleceğin temelini de oluşturacaktır. Barış bir lütuf değildir."

(ANKA)