İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Silivri’de tutuklu bulunan Fatih Altaylı’nın Youtube kanalında yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
"Siz ne biliyorsanız ben de onu biliyorum. Çünkü süreç başladığı andan itibaren kapalı kapılar ardında yürütülen bir pazarlıkla günümüze kadar taşındı. Sürecin bir tarafında iktidar var, AK Parti ve MHP var. Bir diğer tarafında DEM, İmralı, Kandil, KCK yapılanmasının yöneticileri var. Bu zamana kadar kapalı kapılar ardında sürdürülen bir süreç Türkiye’ye dayatıldı. Sürecin akıbeti beklentiye karşılık veremeyecek nitelik taşırsa da bir suç ortağı arama ihtiyacı hissedildi. Diğer siyasi partilerin sürece dahil olması yolunda TBMM’de komisyon kurmaya varacak adımlar atıldı. En başından bu sürecin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yöneltilmiş bir kalkışma olduğunu ifade ediyorum. Çünkü terörsüz Türkiye çok güzel ambalajlanmış bir kampanya sloganı. Terörsüz Türkiye’yi istemeyen olmaz ama terörsüz Türkiye diyerek, üniter devlet yapımızın, milli kimliğimizin, vatandaşlık tanımımızın tartışılmasına karşı da dikkatli davranıyoruz.
"Komisyonun hangi görevi yerine getireceğini bilemiyoruz"
Türkiye’nin üniter devlet yapısını ve vatandaşlık tanımını tartışmaya açacak, İmralı’daki cani başının yol göstericiliği ile Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları daha da ağırlaştıracak bir proje. Bu komisyonun hangi görevi yerine getireceğini bilmiyoruz. TBMM Başkanı tarafından bize gönderilmiş bir evrak var. Bir komisyon kuruyorsanız onun amaçlarının, hedeflerinin, kapsamının, sürecinin belli olması gerekir. Bir karar alınacaksa bu nitelikli mi yoksa salt çoğunlukla mı alınıp alınmayacağının belirlenmesi gerekiyor. Bu ayrıntıların hiçbirine yer verilmeden bir komisyon davetinde bulunulmuş. TBMM’de bu komisyonun görevini ifa edebilecek başka komisyonlar var. Siyasi inisiyatif ile kurulmuş bu komisyonun, kapalı kapılar ardında planlanan birtakım işlere meşruiyet kazandırmak amacıyla akıl edildiğini düşünüyorum. Yani çaldıkları minareye kılıf hazırlamak ya da bu zamana kadar tartışılmış bazı konuların meşruiyetini temin etmek üzere bir adım olarak görüyorum.
Öcalan’ın yol göstericiliğinde tanzim edilmiş bir Türkiye’yi düşünmek, terörsüz Türkiye idealinin gerçekleşmesinin yol taşlarının teröristlerin hazırlamış olduğuna inanmak istemiyorum. O sebeple toplum beni sağlam bir kale olarak görsün. Birinin sağlam kalması gerekiyor. Ben, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini ve kazanımlarını terör örgütünün yol göstericiliğinde zaafa uğratılmasına rıza göstermeyeceğim. Bunun için onların arzu ettiği gibi konuşmayacağım. Çünkü PKK eşittir, Abdullah Öcalan. O da eşittir, Kürtler denkleminin inşasına izin vermeyeceğim. Türkiye’nin birliğini, beraberliğini ve kardeşliğini zaafa uğratacak adımların atılmasına da rıza göstermeyeceğim.
"Lozan’ı tartışırsanız Irak’ta ve Suriye’de olup bitenlerin benzerleri ile karşı karşıya kalmak durumunda bırakılırsınız”
Türkiye’nin jeopolitiğinden kaynaklı riskleri var. Bu ülkeyi yönetenlerin görevi, bu dezavantajları doğru devlet yönetimi ile avantaja çevirmektir. Teslim olmak değildir. Suriye’de, Irak’ta olup bitenlere baktığınızda bütün bunlar Türkiye’de neden olmadı sorusunun cevabı; üniter devlet yapısına sahip olmamız ve milli kimlik tanımlamamızdır. Üniter devlet yapısını zaafa uğratacak adımlar atar; vatandaşlık tanımını, Cumhuriyet’i, Lozan’ı tartışırsanız Irak’ta ve Suriye’de olup bitenlerin benzerleri ile karşı karşıya kalmak durumunda bırakılırsınız.
"Bahçeli tecrübesindeki bir insanın bütün bunları bilmemesi mümkün değil"
Bunları kim önerecek? Kürtler ve Aleviler bir yerde kast oluşturup adaylarımız bunlar mı diyecek? Bu son derece saçma, zihinleri bulandırmaya yönelik ve Türkiye’deki mevcut yöneticilerin etnik kökenlerinin tartışılmasına vesile olabilecek maksatlı adımdır. Bunu öneren şahıs, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin cumhurbaşkanı yardımcısının etnik kökenini biliyor mu? TBMM’de başkanvekilliği yapan siyasi şahsiyetlerin etnik kökenini biliyor mu? Bu memleketin kurulmasından bu yana Kürtlerden, Alevilerden başbakanların, cumhurbaşkanlarının, genelkurmay başkanlarının olduğunu biliyor mu? Cumhuriyet’in böyle bir ayrım arayışı yokken bu arayışın etnik bir bölgesel devlete hizmet edebilecek bir adım olarak ortaya çıkmasının uzun vadede çıkaracağı sonuçları biliyor mu? Bahçeli tecrübesindeki bir insanın bütün bunları bilmemesi mümkün değil.
“Benim yaptığım, Kürtler için bir savunma hattı oluşturmak”
Biz Irak’ta ve Suriye’de olduğu gibi farklı etnik kökenlere mensup insanların belli bir bölgede tutulmasına fırsat tanımış bir yönetim anlayışı sergilemedik. Bugün Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Ankara’nın batısında yaşıyor. Eğer siz onları PKK eşittir Öcalan, o da eşittir Kürt denklemi içerisinde tanımlamaya kalkışırsanız; bunun en büyük zararı Kürtlere vereceği endişesini taşıyorum. Benim yaptığım şey, Kürtler için bir savunma hattı oluşturmak anlamına geliyor. Bizim terörle olan mücadelemiz, anadili sadece Türkçe olanlarla verilmedi. Binlerce kilometrelik sınır boylarında, binlerce metre yükseklikteki dağlarda teröre karşı mücadele eden, Kürtçe, Zazaca konuşan çok sayıda insan var. Bugün yaşananlar, teröre karşı ülkemizin bölünmez bütünlüğünü savunmuş bu insanlara yapılmış haksızlıktır. Kürtleri, Öcalan’ın önderliğinde bir araya getirme hedefi Türkiye’nin temeline dinamit koyma amacı taşır.
“Cumhurbaşkanı, başbakan, kaymakam, vali olmak bir imtiyaz değil haktır”
Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes benim kardeşimdir. Kardeşlik hukukunu bin yıldır buraya kadar getirmişiz. Bundan sonra sonsuza kadar yaşatma iradesi sergilemeliyiz. Ben bunun çabası içerisindeyim. İnsanları sınıflandırabilirsiniz. Şu kadar Kürt’e şu makamları, Alevi’ye de bu makamları verdiniz. Bu temsiliyet jesti değildir. TBMM’de milletvekili olmak onlar için imtiyaz değil haktır. Bu ülkede cumhurbaşkanı, başbakan, kaymakam, vali olmak bir imtiyaz değil haktır. Biz kökenlere göre tasnif tercihinde bulunursak, zaten yok edilmiş liyakat anlayışının üzerine tüy dikmiş oluruz. Liyakatin esas alındığı bir Türkiye yaşama geçirilmelidir. Kökenlere göre makamların dağıtıldığı bir Türkiye, Türkiye’yi Lübnanlaştırmak amacıyla ortaya atılan senaryoların kurbanı durumunu düşürülmek anlamına gelir. Bu son derece tehlikelidir.
“Birileri düşmanlığı körüklüyor olsa da kardeşlik safında durmaya çalışıyorum”
Devlet aklı diye millete bir şeyler yutturulmaya çalışılıyor ama ben konuşuyorsam millet adına konuşuyorum. Cumhuriyet öyle zorluklarla kuruldu ki böyle küçük hesaplarla yıkılmaz. Öncelikle bu hesapları yapanların akıllarını başlarına devşirmelerini istiyorum. ‘Siz bu adımları atarak oy oranınızı artırmak mı istiyorsunuz’ türünden bir kaygım yok. Ben Türk milleti için siyaset yapıyorum. Bunu yaparken birileri düşmanlığı körüklüyor olsa bile ben kardeşlik safında durmaya gayret sarf ediyorum. Açıkça söylüyorum; birinin sağlam kalması gerekiyor. Bu gidişat Türkiye’de çürümüşlüğü hedefleyenlerin ortaya koyduğu senaryo üzere yaşama geçiriliyor. Türkiye ve Türk milleti buna izin vermemelidir. Bu olumsuz gidişata karşı kayıtsız kalamayacağını göstermelidir. Vatandaşa ‘Terörsüz Türkiye’yi istiyor musunuz’ diye soruyorlar. Kim istemez. Ama ‘Terörsüz Türkiye’yi Öcalan ve onun eli kanlı örgütü ile inşa edeceğiz’ diye bir sorun bakalım. Bunu kabul eden olacak mı? Binlerce şehidin ailesi buna ne diyecek? Ben sorunlar tartışılmasın demiyorum, Türkiye’nin felaketine vesile olacak bir şekilde arayışa girmelerinin başkalarının ekmeğine yağ süreceğini anlatmaya çalışıyorum.
"Ben barış girişimlerine değil, ihanet girişimlerine karşıyım”
Biz terörsüz Türkiye’yi konuşmuyoruz. Üniter yapımız ve vatandaşlık tanımımız tartışılıyor, bunları konuşuyoruz. 30 eşkıya silahını bıraktı diye Türkiye terörsüz hale mi geldi? Bu millet YPG/PYD’nin silah bırakmayla ilgili açıklamalarını görmüyor mu? Bahçeli bir açıklama daha yapmış. PYD’nin silah bırakma sürecini ağırlaştırdığını ve bunun siyasi çirkeflik olduğunu ifade etmiş. ‘Hepinizi Öcalan kurdu, onun lafını neden dinlemiyorsunuz’ diyor. Hem onlara lafını dinleyecek adamı gösteriyor hem de Türkiye’nin lafını dinleyecek kurucu önder olarak cani başını millete dayatmaya kalkışıyor. Ben barış girişimlerine değil, ihanet girişimlerine karşıyım.
“Bahçeli’nin tavırlarının partisi içinde çok kişinin yüreğini yaraladığını biliyorum”
Ben onlar gibi bugün hasım olduklarımla yarın hısım olan biri değilim. Dün dost dediklerime bugün düşman diyenlerden değilim. Bu konuyla alakalı olarak çizgi kırıklığı yaşamadım. Bundan öncesi süreçte kimin kime ne söylediği herkesin malumu. Hatta Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirine söyledikleri de herkesin malumudur. Dolayısıyla Bahçeli’nin şahsımla ilgili dediklerini umursamıyorum ve önemsemiyorum. Çünkü bu ülkenin cumhurbaşkanına neler söyledi de bugün yanında saf tutuyor. Ama Bahçeli’nin bu tavrının partisi içinde çok kişinin yüreğini yaraladığını biliyorum. Bunu da istismar etmiyorum."