Türkiye, Moskova ve Pekin ile önemli anlaşmalar yaptığı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son zamanlarda hem Brüksel'i hem de Washington'u üzdü. 

Ancak Batı'dan artan yabancılaşmaya rağmen, bağlarını tamamen koparmak istemiyor ancak Türkiye, tamamen farklı, ancak yine de ilişkili nedenlerden dolayı çifte yaptırımla vurulmak üzere.

BİRİ DOĞU AKDENİZ DİĞERİ S-400 FÜZELERİ

Bir yandan Avrupa Birliği, Kıbrıs'ın iddia ettiği sularda gaz sondajı konusunda bazı Türk yetkilileri ve kuruluşlarını kara listeye almaya hazırlanıyor. Bu Yunanistan'ı da içeren uzun süredir devam eden bir tartışmanın parçası. 

Öte yandan Beyaz Saray, Ankara’nın savunma sanayisini hedef alan ve silah tedarikini engellemeyi amaçlayan bir tedbir paketi hazırlıyor.

Bu Türkiye-ABD ilişkilerinde kritik bir eşiğin ihlali olarak kabul edilen NATO taahhütlerine rağmen Rusya'dan S-400 Füze Savunma Sistemi satın almış olmasına misilleme niteliğinde.

BATIDAN UZAKLAŞIP, ÇİN’E YAKLAŞACAKLAR

Bu ayrı tartışmaların ortak noktası, Türkiye ile Batı arasında giderek büyüyen jeopolitik uzaklaşmayı yansıtmaları...

Bu, popülizmin yükselişini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarı ve artan otoriterliği ve Türk milliyetçiliğinin savunuculuğu Ankara’nın geçişini büyük ölçüde hızlandırdığı küresel bir eğilimin parçası. 

Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklar yeni bir şey değilken, AB, ABD ve NATO ittifakının kendi içindeki yaptırımların daha geniş kapsamlı olması yeni bir düşüş teşkil ediyor. Böyle bir jeopolitik iklimde, bu muhtemelen Ankara'nın
Pekin ile daha yakın bağlar geliştirmesine neden olacaktır.

ERDOĞAN HIRSLI POLİTİKA İZLEDİ

2014'te Erdoğan'ın seçilmesi Türkiye tarihinde belirleyici bir an oldu. Başkan, devleti Batı yanlısı, liberal yönelimli Kemalist ideolojiden ve diktatör yönetimine dayanan "Yeni Osmanlı" popülist milliyetçiliğe doğru yönlendirdi. 

Erdoğan, ordunun geleneksel rolünü zayıflatarak ülke siyasetini ve anayasasını agresif bir şekilde merkezileştirmeye zorladı. 

Buna paralel olarak, Türkiye'yi Suriye, Libya, Azerbaycan'daki çatışmalara dahil etmek ve Yunanistan ile eski anlaşmazlıkları yeniden alevlendirmek amacıyla Türkiye'yi büyük bir jeopolitik oyuncu olarak tanıtmak amacıyla giderek hırslı bir dış politika izledi.

ABD’YE BAĞIMLILIK İÇİN ZORLANIYOR

Suriye krizi, Moskova ile daha yakın ilişkiler kurmak da bir gerilim kaynağı olurken, Türkiye ABD Askeri Sanayi Kompleksi’nin ‘kutsal kurallarından’ birini ihlal etti: "NATO dışı bir devletten ekipman satın almayacaksın"

Ancak Türkiye, S-400 sistemini satın aldı ve Donald Trump'ın tehditlerini savuşturdu. ABD başkanıyla aralarındaki anlaşmazlıklar, Türk lirasının darbe aldığını çoktan gördü, ancak şimdi, savunma sanayisinin başkalarıyla iş yapmasını
engelleyerek Ankara'nın ABD silah alımlarına bağımlılığını zorlamak için tasarlanmış resmi yaptırımlar yolda.

YALNIZCA KAĞIT ÜZERİNDE NATO’DA

Bu kayda göre, Türkiye artık yalnızca isim olarak bir NATO devletidir; farklı bir jeopolitik konumu olan bir ittifaka kilitlenmiş bir ülkedir. Yine de Ankara'nın NATO'dan çıkmak üzere olduğunu varsaymak yanlış olur, aksi takdirde Washington onu NATO’dan çıkarmayı düşünür.

Örgüt içindeki tek varlığı, Türkiye'nin Rusya ve diğerleriyle, Erdoğan'ın üyeliğini askeri krizler yaratmak ve Suriye'de olduğu gibi kendi lehine kararları zorlamak için kullanmasıyla, muazzam ölçüde güçlü bir kaldıraç görevi görüyor. Ama bunu diğer NATO üyelerine
geleneksel anlamda müttefik olma niyeti olmadan yapıyor.

BIDEN TÜRKİYE’NİN İÇ SİYASETİNE DE KARIŞACAK

Öte yandan, yeni başkan Joe Biden, bu itirazlarla birlikte Erdoğan'ın artan otoriterliğine de karşı çıkacak. Bu, Türkiye'nin, ticaret ve yatırım için giderek daha fazla Pekin'e bağımlı hale gelmesiyle, Rusya ve Çin ile daha yakın bağlarını güçlendirerek batıdan artan yabancılaşmaya karşı önlem almasına yol açabilir. 

Erdoğan, Covid-19 aşıları için Çin'e yöneldi ve Türkiye'den Çin'e giden ilk yük treni geçtiğimiz hafta yola çıktı.

TÜRKİYE SINIRLARINI TEST EDİYOR

Bu göz önüne alındığında, Batı ile giderek artan bir yabancılaşma ile karşı karşıya olduğu için Türkiye'nin izole olmadığını söylemek doğru olur. Erdoğan bunu almaya değer bir risk olarak görüyor. 

Onun temel amacı, ülkesinin Avrupa ve ABD'deki uzun vadeli ortaklarıyla köprüleri yıkmak değil, her şeye ‘her iki dünyanın en iyisi’ yaklaşımını izleyerek sınırlarını test etmektir.

Bu, milyonlarca göçmenin AB'ye gitmesine izin veren tehditleri de içeren tehditkar duruşunun bir parçası oldu.

PEKİN VE MOSKOVA KAZANÇLI ÇIKACAK

Türkiye, nihayetinde NATO’yu kendi çıkarına kullanırken, ama aynı zamanda Erdoğan’ın siyasetine daha sempati duyan güçlerle daha yakın bağlar kurmaya devam edecek. Brüksel’in ve Washington’un kaybı, Pekin’in ve Moskova’nın kazancı olacak.

Russia Today
Çeviri: İsmail Cömert