AKP’nin eski MKYK üyesi ve milletvekili Metin Külünk, İsrail-İran çatışmasına dair açıklamasında AKP ve İslam ülkelerini sert sözlerle yüklendi.
Sözcü'den Mahir Ağar'ın haberine göre Külünk, şu ifadeleri kullandı:
"ÇÖP HALİNE GELMİŞ ADI İSLAM DÜNYASI"
2 milyar nüfusa sahip Müslüman kimlikli bir dünya var.
Bu dünyayı yöneten, “İslam devleti” olarak tanımlanmış 54 ülke bulunuyor.
Bu ülkeler, yeraltı kaynakları bakımından dünyanın en güçlü potansiyeline sahip.
Ancak sonuç ortada: Küçücük, 9 milyonluk İsrail karşısında bu model adeta çökmüş durumda.
İki yıla yakındır süren kan, gözyaşı, katliam ve soykırıma rağmen,
İslam dünyasının durumu içler acısı.
Batı dünyasında vicdanlar ayağa kalkmışken,
bizde tepkiler ya cılız ya da tamamen sembolik kalıyor.
Batıda sokaklar, konserler, üniversiteler, sanatçılar, öğrenciler, siyasetçiler birçok alanda bizden çok daha güçlü bir şekilde tepki verirken, İslam dünyası sessiz.
Türkiye kamuoyuna baktığımızda ise tablo daha da düşündürücü:
Sivil toplum örgütleri ise(bazı istisnalar dışında) adeta sinema filmi izler gibi gelişmeleri seyrediyor. Peki, neden?
Acı ama gerçek;
Konformizm Türkiye’de özellikle ve özellikle dindar kimlikli sivil toplum (İstisnalar hariç) hayatının sinir uçlarına törpüledi ve güç ve para ilişkisi daha ötesinde kuralsız ve kutsalsız para kazanma yöntemleri belli kesimlerin tepki verme kabiliyetlerini ciddi anlamda eritti.
İki yıldır
İsrail’in soykırımına karşı İslam dünyasının birliğine odaklanmış ve bütün bu çalışmaları sınır aşan bir modelle yönetecek konferanslar çalıştaylar çözüm arama konferansları beraberinde şiddetsiz hukuka uygun farklı modellerle Türk toplumunun bu soykırım ve katliamlara karşı tavır geliştirici yapılan çalışmalara baktığımızda üzülerek ifade ediyorum ki sınıfta kaldık.
28 Şubat‘ın en zor dönemlerinde imkansızlıklara rağmen tavır ortaya koymakta tereddüt etmeyen yapılara ne oldu ?(istisnalar hariç)
Siyaset; sivil hayatı örgütlemede neden hareket etmiyor? Niçin amiral gemisi AK Parti teşkilatları tüm partiler ve sivil toplum yapıları ile bir araya gelerek mahalleden başlayıp ilçelere ile uzanacak, soykırıma ve katliamlara karşı ortak tavır koyacak bir şiddetsiz vicdan ve hukuka uygun sivil hareket alanını oluşturmakta neden daha etkin davranmıyor?
Neden siyaset ve sivil toplum, bu anlamda daha güçlü tepkiler vermek için harekete geçirilmiyor?
Neden ön açan bir irade ortaya konulmuyor?
ÜMİTSİZLİK YOK.
Çözüm var mı?
Elbette var.
İsrail, İsra Suresi’nde belirtilen ilahî uyarıya ve cezaya mutlaka muhatap olacaktır.
Bu kaçınılmazdır.
Ancak bizim görevimiz, İsrail’i bu kadar pervasız ve kontrolsüz hâle getiren akıl, zekâ ve sistemsel stratejiyi doğru okumak, çözümlemek ve buna karşılık yeni bir model geliştirmektir.
Nasıl başardılar sorusunu sorup;
Bilimsel, entelektüel ve ekonomik boyutlarıyla bu modeli çözümleyemediğimiz; bu mağlubiyetten nasıl bir galibiyet çıkaracağımızı AKLİ VE ZEKAYI
BİLİMSEL ÖZGÜRLÜĞÜ MERKEZE KOYUP sormadığımız ve bu sorulara cevap vererek hızlı adımlar atmadığımız sürece bu gidişat değişmeyecek.
Türkiye’de ise para düzenine, hizmete ve güce teslim olmuş bir siyaset modeliyle; buna paralel sivil ve entelektüel hayatla bu sorunu çözmek mümkün görünmüyor.
YENİDEN VAROLUŞ MÜMKÜN
GAZZE İŞTE BÜTÜN DÜNYADA BU YENİ YOLU ŞEHADETLERİYLE AÇIYOR."