ABD Dışişleri Bakanlığı, bir açıklama yaparak Türkiye’yi uyarmış.
- “Meşru seçimin sonucunu kabul etmek demokrasi için esastır” demiş.
- “YSK’nın kararını not ettik” demiş.
- “Özgür ve adil seçimler önemlidir” demiş.
Ben olsam Ekrem İmamoğlu’nun yerinde...
ABD’ye şöyle seslenirdim:
Yürü git işine ABD!
- Senin kaç kuruşluk demokrat olduğunu dünya iyi biliyor.
- Sana şimdi Suriye konusunda ufacık bir ödün verilse... Unutursun demokrasiyi, meşru seçimi falan.
- İşine gelecek minnacık bir çıkar sağlansa... Adil seçim, özgür seçim falan... Hepsi hikâye olur senin için...
- Madem seçim, demokrasi falan umurunda, niye Suudi Arabistan’la al takke ver külahsın!
- Niye Venezuela’da darbe üstüne darbe yaptırmaya kalkışıyorsun?
- Yürü git işine ABD!
- Gölge etme başka ihsan istemem...
AK PARTİ OLAYA ÇOK YANLIŞ YERDEN GİRDİ
AK Parti ne yapıyor?
Şunu yapıyor:
YSK’nın verdiği kararın doğurduğu soru işaretlerini gidermeye çalışıyor.
Yani “Yüksek Seçim Kurulu’nun sözcüsü” gibi davranıyor.
Oysa YSK’nın verdiği kararın gerekçesi...
AK Parti’nin de öyle kolayca rıza göstereceği türden bir gerekçe değil!
İşte tam da bu nedenle...
AK Parti, YSK’nın kararının gerekçesini izah etmeye uğraşmak yerine YSK’ya şöyle seslenmeyi tercih etmeliydi:
- Ey YSK!
- Benim asıl derdim sandık kurullarının oluşumundaki sakatlık değildi ki!
- Benim asıl derdim iç edilen ve yok sayılan oylarımdı.
- Sen iç edilen ve yok sayılan oyları esas almayıp sandık kurulunun oluşumunu esas alarak... Karşı tarafa “Mağdurum da mağdurum” deme fırsatı verdin.
- Bu şekilde seçimi yenileme kararı alacağına hiç almasan daha iyiydi!