Kadın Size Göre Nedir?

Bir kadın vardı; adı Melek, kendisi de zaten gerçek bir 'melek' oldu. 24 yaşındaydı. Erkek kardeşi tarafından “namus cinayeti” denilerek öldürüldü ve eski sevgili ise azmettirici olmakla suçlanıyor. Tuhaf, alışık olmadığımız bir denklem. Bunun ve kimin öldürdüğünün pek bir önemi yok aslında. Zaten Melek’i biri öldürmese diğeri öldürecekti. Sonuç olarak bu şartlarda, sosyolojide, erkek egemen toplumda Melek için, Melek gibi öldürülen binlerce kadın için değişen bir şey olmayacaktı. Melek için bütün yollar çıkmaz sokaktı ya da sadece ölüme çıkıyordu. Bugün öldürülmese yarın öldürülecekti. Çünkü öldürülme potansiyelinin yüksek olduğu bir zihniyet içinde yaşıyordu. Kadınlara yönelik cinayetler “erkekler” tarafından değil “yakınlarındaki erkekler” tarafından işleniyor maalesef. Tesadüfi durumlara çok uzak vakalar yani. Gayet planlı ve istekle gerçekleştirilen, karşısındaki kadının varlığını yok etmeye yönelik eylemler. Tüm bunlara rağmen, halen Türkiye’de kadın cinayetlerine adli bir vaka olarak bakılması üzücü ve trajik. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sadece bu sorunu çözse bile bu ülkede çok şey başarmış olacaktır. 

Melek cinayetinden sonra merak ettim. Çevremdeki insanlara sordum; kadın sizin neyinizdir, sizin için ne ifade ediyor, diye. Cevaplar az çok şöyleydi; 

• Kadın sevgidir, aşktır, merhamettir, şefkattir. 

• Kadın bazen iyilik bazen kötülüktür. 

• Kadın sığınaktır, limandır, annedir, melektir.

• Kadın fenadır, yarı şeytandır.

Büyük çoğunluğu kulağa hoş geliyor değil mi? Biraz düşünüldüğünde insanın zihninde koca bir delik açılıyor. Oysaki kadın bunlardan önce “insan” olmalıydı. Bizim sorunumuz bu. Türkiye’de her erkeğin kendi dünyasına, duygularına, iletişimine, yaşadığı çevreye göre evet, kadın bir şeydi ama “insan” olması çok gerilerdeydi. Bence hiç olmadı da, neyse.  

ÜMİT ÖZDAĞ KİRLİ SİYASETİN YENİ AKTÖRÜ 

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya yönelik çeşitli iddiaları vardı. Bu iddiaların doğru ya da yanlış olduğunu, ortada bir suç olup olmadığını elbette yargı karar verecek. Ancak Ümit Özdağ davasında haklı bile çıksa bu, Özdağ’ı kirli siyasetin bir aktörü olmaktan kurtaramayacak. Hukukta “Usul esastan önce gelir” diye keskin bir ifade vardır. Bu iddiaların esasına da usulüne de yargı bakacaktır.  Ancak Özdağ’ın tavrı, çıkış noktası siyasetin usulü açısından yanlıştır, zanlara, iftiraya açıktır; komplo, hırs algısı yaratmaktadır. Daha önce yaşanan bel altı kirli siyaset örneklerinden ahlaki açıdan hiçbir farkı yoktur. Bu toplumun öncelikli olarak temiz siyasete, siyasetçiye ihtiyacı var. 

MUHARREM İNCE NE YAPIYOR?

Günlük hayatta, sokak ağzında “mert ol, insan ol, adam ol, net ol” gibi ifadeler vardır. Yine Mevlanamızın da “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diye bizlere yüzyıllar öncesinden seslenişini unutmayalım. Bu ve benzerleri ifadeleri daha çok günlük ilişkilerimizde ve sosyal boyutta kullanırız. Nedense bu terminoloji ve ahlaki duruş siyasete çok az yansıyor. Abdulkadir Selvi, köşesinde Muharrem İnce’ye sormuş. İnce’nin cevaplarından, parti kurma kararını halkın kararına bırakmış olsa da bir yol haritası oluşturma içinde olduğu anlaşılıyor, bazı şeyleri zihninde netleştirmiş. Muharrem İnce’nin CHP ile ilişkisi artık şöyledir; 

Ben senin evinde yer, içer, yatar, kalkar, uyur, dinlenirim; etinden sütünden, her şeyinden istifade ederim. Ama bunları beğenmem, kaldığım evi kötülemekten çekinmem, yatağı sert, yemekleri kötü, beni de zaten pek sevmediler, der dururum. Şimdilik iyi bir yatak, iyi bir ev, taze yiyecekler, iyi kalpli dostlar bulana kadar ben burada idare edeyim, çalışmalarıma devam edeyim ama gerekli ortamı bulduğumda ve çalışmalarım bir aşamaya geldiğinde uçuşa geçerim. Artık Allah ne verdiyse, atış serbesttir. Parti kurmasam da zaten CHP çatısı altındayım. 
 
Bu konuyu özetleyen toplumumuzun kullandığı bir söz vardır...

*

Kitap: Adı Zeynep-Muhammed Yavaş

Türkiye’den kadın cinayetleri ve kadına şiddet, maalesef sessiz gündem. Her gün onlarca vaka meydana geliyor. Biz medyadan sadece halkın ilgisini çekecekleri okuyoruz. Ancak gerçeğin bu olmadığını biliyoruz. Gerçek kanlı ve ölümcül.  

Bazı şehirler, kötü kaderleri değiştirir. Şanlı tarihimizde, Kurtuluş savaşında vatanımızın kaderini değiştiren Çanakkale bunlardan biridir. Kadın cinayeti gibi kangren olmuş sorunların da yine bu ruhu yüce şehirlerin ve insanlarının mücadelesiyle son bulacağına inanırım. Muhammed Yavaş, bir Çanakkaleli. İçinde Seyit Onbaşı’nın ruhunu taşıyor, öyle azimli. Kadınlarımızın sesine ses olmuş. Adı Zeynep adlı kitabıyla kadınların mücadelesini anlatmış, dertlerine ortak olmuş. Bir sosyal sorumluluk, farkındalık çalışması, getirisini zaten bağışlayacak. Cinayete kurban giden kadınların hikayelerini yazmış. Bunun bir erkek tarafından yazılması da bir mesajdır bu katil sürüsüne. İstanbul Sözleşmesinin çokça tartışıldığı bu zamanlarda, bu kitabın yayınlanması bir tevafuk. 'İstanbul Sözleşmesi uygulansa bu kadınlar belki ölmeyecekti' diyor yazar.