Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Almanya'daki temasları kapsamında bugün Gladbeck kentinde bulunan Van Der Valk Otel’de basın toplantısı gerçekleştirdi.

Televizyon kanallarını gündeme getiren İnce açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

Evet değerli arkadaşlar, 20 yıl önce Türkiye'de televizyon kanalları şimdikinden daha azdı. Yayın kalitesi de şimdikinden daha kötüydü. Ama 20 yıl sonra Türkiye'de televizyonlarda tartışan milletvekili yok. Genel başkan yardımcıları yok, genel başkanlar yok. Yalaka gazetecilerle karşılıklı tartışmalar var. Hiçbir sorumluluğu olmayan, halk tarafında seçilmemiş, hesap vermeyen, iktidar yalakası insanlar; televizyonlarda her akşam aynı kanallarda aynı insanlar aynı lafları söylüyor. Yani iktidar partisinin milletvekilleriyle muhalefet partilerinin milletvekilleri önceden çıkıp tartışırlardı. Şimdi böyle bir şey yok. Mesela cumhurbaşkanı adaylarının çıkması lazım televizyonlara, genel başkanların çıkması lazım. Karşılıklı tartışmaları lazım. Rahmetli Demirel çıkardı, rahmetli Ecevit çıkardı, rahmetli Türkeş, Erbakan hepsi çıkardı. Bu gelenekler yok oldu.

'DEVE DİŞİ GİBİ BAKANLAR VARDI ŞİMDİ BAKANLARIN ADINI BİLEN YOK'

20 yıl önce başbakanların karikatürleri çizilirdi Türkiye'de. Şimdi sıkıyorsa çiz. 20 yıl önce hukuk fakülteleri konuşurdu. Bu, anayasaya aykırı derlerdi. Bu, insan haklarına aykırı derlerdi. Üniversite vardı 20 yıl önce; üniversiteler, rektörler, dekanlar konuşurdu. Şimdi tanıyan var mı bunları? Tanıyan biliyor. Sivil toplum vardı, sendikalar vardı. Deve dişi gibi bakanlar vardı. Bakanların adını bile bilmiyoruz artık. Orman yangınını söndürmeye “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla gidiyoruz.“ diyenler var. Yani talimat vermese orman yangınını söndürmeyecek, sele müdahale etmeyecek. Bakanların adını bilen yok.

muharrem ince almanyada konustu

'ÇOCUKLUĞUMUZDA TÜRKİYE KENDİ KENDİNE YETEN YEDİ ÜLKEDEN BİRİYDİ'

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin geldiği bu noktada tarım çöktü. Bize çocukluğumuzda kendi kendine yeten 7 ülkeden birisidir Türkiye, diye anlatılırdı. Kuru fasulyesini, mercimeğini, etini, sütünü dışarıdan alan bir Türkiye var artık. Faize 560 milyar lira ayırıp tarıma 54 milyar ayıran bir Türkiye var. Tarımı stratejik bir sektör olarak görmeyen güvenli gıdasını, beslenmesini dahi problemli hale getiren bir iktidar var. Köylü perişan, çiftçi perişan. Memur, işçi, dar gelirli, bordro mahkumu zaten bunları alamıyor. 

'ŞİMDİ HİÇ KİMSE SINAVLARA İNANMIYOR'

Biz üniversite sınavına girerken; Sorular çalınıyor mu? Başkalarına veriliyor mu? Aklımızın kenarından böyle şeyler geçmezdi. Valinin çocuğu da, holding patronunun çocuğu da, çöpçünün çocuğu da, çiftçinin çocuğu da üniversite sınavından hakkını alırdı. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı, solcu, başörtülü, mini etekli; hiçbirinin aklına “sorular çalınıyor mu“ diye bir şey gelmezdi. Rahmetli Altan Günal öyle güzel bir sistem kurmuştu ki herkes hakkına razı olurdu, sınav sonucu gelirdi. Çöpçünün çocuğu tıp fakültesine, valinin çocuğu öğretmen okuluna gelebilirdi. Bundan hiç kimse de yüksünmezdi. Adaletli bulurdu. Demek ki doğru yapılmıştı. Şimdi hiç kimse sınavlara inanmıyor.

'TÜRKİYE’NİN ATATÜRKÇÜ KADROLARA İHTİYACI VAR'

Türkiye'nin belki ekonomik problemleri vardı ama icra dosyası sayısı milyonlarca olmamıştı. Türkiye'de üç beş kaçak yolla giren yabancılar vardı. Ama 7-8 milyon sığınmacı hiç olmamıştı. Türkiye böyle bir ortamda 20 yıllık bir iktidar hala karşısında çekim merkezi olamamış, adayını belirleyememiş, yönünü çözememiş bir altılı masaya mahkum değildir. Türkiye bu iktidara da bu ne yapacağı belirsiz altılı masaya da mahkum değildir. Hele bir yanı Fetöcü, bir yanı Saidi Nursici, bir yanı İhvancı, bir yanı Seyit Rıza hayranı. Bu yapıdan Türkiye'ye hayır gelmez. Türkiye'nin Atatürkçü kadrolara ihtiyacı var. Laik, demokratik, Türkiye Cumhuriyetine inanmış, çağdaş, önünü gören, ne yaptığını bilen, ayrımcılığı reddeden özgür bir Türkiye, konuşan bir Türkiye. Onun için biz diyoruz ki; bu iktidar gitmelidir. Ama bu muhalefet de çözüm değil. 

'ÖNÜNÜ GÖREMEYEN NE İSTEDİĞİNİ BİLEMEYEN BİR İKTİDAR VAR'

Bakın bu iktidar neden gitmelidir? Ekim 2021'de bir enflasyon hedefi açıklamışlar. Demişler ki; 2022'de enflasyon 9,8 olacak. Ocak 2022'ye gelmişler. Pardon düzeltiyoruz; 23,2 olacak demişler. Nisan 2022'ye gelmişler. Ya çok pardon 42,8 yapıyoruz demişler. Temmuz gelmiş; ya özür dileriz 60,4 olacak demişler. Ekim 2022'de; çok pardon ama 65,2 olacak demişler. Aralığın sonunda göreceğiz ki 80'i geçmiş. Önünü göremeyen, ne istediğini bilemeyen, bilimden uzak, akıldan uzak bir iktidar var. Yorgun bir iktidar var. Ülkenin sorunlarını kavrayamamış, bütün komşularıyla kavga edip kasa boşalınca şimdi hepsiyle el sıkışıp barışma derdine düşmüş, onurunu kırmış, incitmiş bir Türkiye var. 

'YAZI PUNTOSUNDAN BAŞKA ANLAŞTIKLARI HİÇBİR ŞEY YOK'

Bunun karşısında da Türkiye'ye çözüm üretmeyen, aydan aya toplanıp altın günü düzenleyen bir muhalefet var. Hiçbir somut öneriler yok. Yazı puntosundan başka, yazı karakterinden başka anlaştıkları hiçbir şey yok. İstanbul Sözleşmesi'nde anlaşamamışlar. Kamulaştırma konusunda anlaşamamışlar. Ergenekon, Balyoz konusunda anlaşamamışlar. Libya tezkeresinde anlaşamamışlar. Bunlardan ne olur ya? Ya çok kaba bir deyim var da kullanmak istemiyorum. Bunlardan; cacık olur. Hadi kullanayım. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye'nin hangi temel sorununda anlaşıyorsunuz? Hiçbir temel sorunda anlaşmamışlar. 

'BİR KERE ATATÜRK DİYEMİYORLAR, LAİKLİK DİYEMİYORLAR'

Biz önümüzdeki süreçte diyoruz ki; Ne Sağdan Ne Soldan Atatürk'ün Yolundan! Ne Cumhur Ne Millet Tek Yol Memleket! diyoruz. Çok basit; Atatürk konusunda anlaşacağız, anayasanın ilk dört maddesinde anlaşacağız. Tartışmak yok onu. Milletten çalınan 250 milyar dolar parayı geri alacağız, 24 milyon haneye o parayı bağışlayacağız. Sığınmacıları geri göndereceğiz. Tarımı ayağa kaldıracağız. Eğitimi tarikatlara ve cemaatlere teslim etmeyeceğiz. Nokta. Biz bir gün birileri ile ittifak kurarsak kurallarımız bunlar, çok net. Bir kere laiklik diyemiyor bu muhalefet ya. Bir senedir toplanıyorlar. Bir kere Anıtkabir'i ziyaret edemiyorlar, yapamıyorlar ya. Atatürk diyemiyorlar, laiklik diyemiyorlar. 

EĞER BİR YURTTA ÇOCUĞA TECAVÜZ OLURSA YIKIN ORAYI DİYECEĞİM

Memleket Partisi adına söz veriyorum milletimize. Eğitimimiz laik, bilimsel, parasız olacak. Eğitimi, tarikatlara ve cemaatlere asla bırakmayacağız. Asla. Kural çok net. Kıvırmak yok, yan çizmek yok. İlkeli, dürüst. Eğer bir yurtta; çocuğa tecavüz olursa, taciz olursa Memleket Partisi'nin iktidarında söz veriyorum. “Aman şimdi tarikatları, cemaatleri kızdırmayalım, açıklama yapma İpek Hanım.“ Böyle bir talimatım olmayacak. Tam tersine, yıkın orayı diyeceğim. Dozerle orayı yıkın. Ancak böyle kurtulur bu Cumhuriyet, başka türlü olmaz. Yalaka, ne istediğini bilemeyen, rüzgar gülü gibi her tarafa esneyen. Böyle bir şey yok. İlkeli, kararlı, tutarlı duruşu olan bir partiyiz. Bizim hazine yardımımız yok. Bizim belediye yardımımız yok, müteahhit parası yok, işte gönüllüler ordusu. Burada herkesin masrafı var. Şu içtiğimiz suda bile herkesin payı vardır. Kimi Hakkari'de harcıyor, kimi Berlin'de harcıyor, kimi Londra'da harcıyor, kimi Edirne'de harcıyor. Herkes, herkesin katkılarıyla Türk siyasi hareketine yeni bir yön veriyoruz. Bu belki de ilk kez oluyor. Rahmetli Ecevit denemişti bunu, o da başarmıştı. Şimdi de biz deniyoruz. Hepinize çok teşekkür ediyorum."

Polemik Haber