CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı'nda kapanış konuşmasında önemli mesajlar verdi.
Özel, konuşmasında CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına yönelik soruşturmaya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Buradan Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur, hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız."
Özel'in konuşmasının tamamı şöyle:
"1978'DEN BERİ HİÇ BİRİNCİ OLAMAMIŞTIK"
Böyle bir toplantıda tüm konuşmacılara, katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Özellikle dün ve bugün ortaya koyduğunuz sıkı dayanışma dolayısıyla Enternasyonel'in harika bir kadrosu var. Şantal ve Paulina şahsında tüm profesyonellere yöneticilere ve yine Pedro Sanchez'in başkanlığında birlikte görev yaptığım prezidiyum üyelerine, başkan yardımcılarına dünyanın dört bir yanından koşup buraya gelen, hem üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonel'in toplantısına katkı veren hem de Türkiye'de yaşadığımız zorlu süreçte bizimle dayanışma gösteren her bir kardeş partimizin kurumsal kimliklerine ve ayrı ayrı üyelerine çok teşekkür ediyorum.
79 ülkeden 89 partiyi misafir ettik, ev sahipliği yaptık, onlarla birlikte çalıştık. Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettiğim bir hususu, kapanışı yaparken tekrarlamayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Bugün İstanbul iradesi gasp edilmiş bir şehir durumundadır.
Bundan bir yıl önce 16 milyon İstanbullu şehri kim yönetsin diye düşündü, taşındı. Son 5 yıldır yapılan hizmetlere baktı. Sandık başına gittiler ve her seferinde daha fazla oy verdikleri Ekrem İmamoğlu'nu her iki kişiden birinden fazlasının oyuyla İstanbul'u 5 yıl daha görev yönetmeye görevlendirdiler.
Maalesef biz 1978 yılından beri, 77 yılından beri hiç birinci parti olamamıştık. İkinciliği, üçüncülüğü, zaman zaman baraj altında kalmayı içimize sindiremesek de kusuru hep kendimizde bulduk. Daha çok çalışmalıyız dedik, öz eleştiri yapmalıyız dedik. Gençleşmeliyiz dedik, kadınlara daha çok fırsat vermeliyiz dedik. Dünyada esen rüzgarları doğru analiz etmeliyiz, Türkiye'ye doğru uyarlamalıyız, doğru bir dil kurmalıyız dedik. Hiç seçmeni suçlamadık ve demokrasi dışı hiçbir odaktan medet ummadık.
"47 YIL GÖSTERDİĞİMİZ SABRI 47 GÜN GÖSTEREMEDİLER"
Adalet ve Kalkınma Partisi ile en sert, kavgalı, tartışmalı olduğumuz dönemde onlarla birlikte aslında birlikte siyaset yaptıkları, birbirini madden manen destekledikleri, ne istedilerse verdikleri bir cemaat onlarla çatışmaya girdi, darbe yapmaya kalktı. Darbede birinci partiye darbe yapılıyor. Ak Parti'den kurtuluyoruz. Bu ülkede bu kadar çok zorluklar yaşatan Erdoğan devrilecek demedik. Aksine aradık onları. Meclisi açın, gelelim, konuşalım, dayanalım. Sandıkla gelen sandıkla gider dedik. Millet kimi seçtiyse, halk kimi seçtiyse onun arkasında duracağız dedik. Ben mecliste yaptığım konuşmada, gece yarısı mecliste yaptığım konuşmada dedim ki, Ana muhalefet partisiyiz. Darbe sırasında darbe doğal olarak iktidara yapılır. Ama herkes döner muhalefete doğru bakar, ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Gözümün içine bakanlara söylüyorum dedim. Demokrasi seçimler yapılıp, halkımız, milletimiz yeni bir görev verene kadar ana muhalefetteyiz, görevimizin bilincindeyiz, demokrasinin seçilmiş parlamentonun arkasındayız.
O gün bizi alkışlayanlar 47 yıl boyunca bizim gösterdiğimiz sabrı seçimden sonra 47 ay göstermeleri gerekiyordu. Cumhurbaşkanlığı seçim takvimine 47 ay vardı başlamasına. 47 gün bile gösteremediler. İlk kaybettikleri seçimde, ilk ikinci duruma düştükleri seçimde darbeye giriştiler ve öyle bir darbe tasarladılar ki darbeler hep mevcut iktidara yapılır, mevcut iktidar geleceğe darbe yapmaya kalktı. İktidara gelecek olana darbe yapmaya, Türkiye'yi gelecekte yönetecek hükumete, cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalktı.
"BAZEN DÜNYAYA ANLATMAK ZOR OLUYOR"
Geçmiş yerel seçimlerin seçilmişlerine de darbe yaptı ama esas geleceğimize, gelecek olana, Türkiye'nin gelecek umuduna darbe yapmaya kalktılar. İşte biz Ekrem İmamoğlu, hapisteki bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kefil olan ve onların siyasi sebeplerle içeride tutulduğu için onlarla birlikte mücadele eden insanlarız. Bunu bazen dünyayı anlatmak zor oluyor. Anlatamayacağımızı düşündüler. Önce 'anlatamazsınız, Türkiye'yi dışarıda şikayet edemezsiniz' dediler. Sonra ya 'Avrupa Birliği, GRECO kriterlerine önem verir, yolsuzluğa, hırsızlığa karşı mesafe koyar' diye düşündüler. Türkiye'de de terör örgütüne destekleme diye bir yalan uydurarak milliyetçi hassasiyeti olan seçmenler bize sırtını döner sandılar. Birkaç hafta geçince kimsenin gözünün içine yüzüne doğru bakamaz dediler.
Ama ben bugün sabahleyin Ekrem Başkanla dayanışmak için bir otel yangınında hayatını kaybeden bebeklerle, çocuklarla, annelerle, eşlerle, geriye kalanlarla dayanışmak, hayatını kaybedenleri anmak için, o tepkileri görünür kılmak için, kadına karşı şiddeti görünür kılmak için, toplumsal cinsiyet eşitliği talebini görünür kılmak için sabah gittim, erken saatlerde maraton koştum geldim.
"TÜRKİYE SİVİL DARBE SÜRECİNDE"
Buradan ayrılıp Türkiye'nin dördüncü büyük kentine, Bursa'ya gidip büyük bir mitingi her hafta sonu yaptığımız bu hafta sonu Sosyalist Enternasyonal ile çakıştığı için pazar akşam üstüne aldığımız bir mitingi gerçekleştireceğim. Sabah 10 binlerin, akşam üstü yüz binlerin, milyonların buradan Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur, hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız.
"TEK 'DUR' DİYECEK BİZ DEMOKRATLARIZ"
5 gün boyunca kadim bir şehirde, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, hepimizin atalarının, emeği olan ve hepimize emeği olan bir şehirde, barışın başkentinde, demokrasinin başkentinde, sanatın başkentinde, turizmin başkentinde, bir yazara göre dünya bir ülke olsaydı dünyanın başkentinde İstanbul'da hep birlikteydik. Böyle şehirler, böyle toplantıların düşmanıdır.
Salonlar boşalır gider ama böyle tam bir katılımla, büyük bir ciddiyetle İstanbul'un boğazı sizi çağırırken, güzellikleri sizi çağırırken, tarihi sizi çağırırken, burada dayanışmaya yönelik, Latin Amerika'yla, Asya'yla, Afrika'yla, Avrupa'yla ve Türkiye ile dayanışmaya yönelik metinleri tartıştınız, çok kıymetli bir müzakereyi hep beraber yürüttünüz. Bunun için teşekkür ediyorum.
İstanbul'un güzelliği bile dayanışma ruhunuzu zedelemedi ve sizi bu meydanda, bu salonlarda tuttu. Hepinize bu toplantı disiplini için ayrıca teşekkür ediyorum. Ortak fikir şu, bu salonun ortak fikri, pek çok kuvvetli metinde dinledik, hep oy verdik. Dünyada otokrasi varsa, dili, dini, kimliği, fark etmeksizin otokratlara dur diyecek tek yapı biz demokratlarız. O demokratların da sayısı hiç az değil. Dahası o demokratlar dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar yalnız değiller. Tüm dünya demokratları omuz omuza verip yoldaşça mücadele etmeye de kararlı. Bu kararlılık ve yoldaşça mücadele azmi, yoksulluğa, siyasal baskılara, savaşlara, her türlü talana direnen, milyonlarca, milyarlarca insan için cesaret kaynağıdır, umuttur.
"SOSYAL DEMOKRATLARIN AKTİF ÇABASI"
Değerli yoldaşlar, toplantılarımızda birçok başlığı derinlemesine ele aldık. Ana gündemimizden biri olan demokrasinin bugün geldiği hali, toplantılarımızda çokça konuştuk. Kadınlar iş gücüne katılım ve emeklilerin karşılıklarını alma konusundaki engellerle ve güvensiz- güvencesizlikle karşı karşıyayız. Gençler büyük bir işsizlik ve umutsuzluk içinde. İşçiler, kır ve kent yoksulları hiç bir zaman olmadıkları kadar zordalar. Orta sınıf mülksüzleştirme tehdidiyle boğuşuyor. Gelir adaletsizliği her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu sorunların hepsi ağır ve acilen çözüm bekleyen sorunlar. Kadınların iş yaşamında ve siyasette eşit temsilinin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele, gençlerin siyasete, iş yaşamına etkin katılımı, bunların hepsini sağlamak dünyadaki sosyal demokratların aktif çabaları ile mümkün olacaktır.
Öte yandan uluslararası gelişmeleri de ele alma fırsatımız oldu elbette. İsrail'in Gazze'de uyguladığı katliamı konuştuk. Ukrayna'da on binlerce cana mal olan işgali konuştuk. Suriye'deki belirsizlikler, Afrika'daki çatışmalar, mülteci krizleri, iklim krizleri, bunlar mevcut düzenin beslediği hem de ondan beslendiği krizlerdir. İçinde yaşadığımız dünya ise etkileşim halinde bir dünyadır.
"DİKTATÖRLERİ YENECEK TEK GÜÇ DAYANIŞMA"
Savaşların acı sonuçları, yoksulluk ve birçok kriz bir ülkenin sınırlarından diğerine sıçramaktadır, yani tüm dünyada dolaşıma girmektedir. İlk açılış konuşmasında da söylediğim, dünkü toplantılarda ve akşam yemeğinde de her birinizle ayrı ayrı sohbet ettiğimizde, üzerine konuşma fırsatı bulduğumuz bir zor durumla karşı karşıyayız. Endişelerimiz vardı. 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde yapay zeka marifetiyle birbiriyle konuşan, birbirinden öğrenen robotlar insanlığı tehdit eder miydi? Maalesef bu tartışma bir anda duruyor, sürüyor ama dünyanın başındaki en büyük tehdit, birbiriyle konuşan, birbiriyle dayanışan, birbirinden öğrenen otokratlarla, diktatörlerle muhatabız ve onları yenecek güç sadece ve sadece bu salonun üreteceği dayanışmadır.
Biz biliyoruz ki toplumların sorunlarının küresel etkileri oluyorsa çözümlerin de küresel çapta olması gerekir. Öyleyse yoksulluğa, savaşa, iklim krizine, emek sömürüsü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı ortak mücadele vermek, bugün her zamankinden elzemdir. Bu tespiti yapan Sosyalist Enternasyonal, tüm bu karanlık tabloya karşın İstanbul'dan dünyaya aydınlık ve umut dolu bir dünyayı müjdelemektedir.
FİLİSTİN, UKRAYNA VE SURİYE MESAJI
O aydınlık ve ferah dünyanın kapısını aralayan şey, aramızdaki dayanışmadır. Bizler bu sayede yoksulluk, adaletsizlik ve otokrasi ile mücadeleye devam edeceğiz. Filistin halkının, işgal ve ağır baskılar altındaki haklı direnişine el uzatmaya devam edeceğiz. Ukrayna'da akan kanın durması ve başta Suriye olmak üzere dünyanın her yerinde sürdürülebilir bir barış ikliminin inşası için tüm çabaları destekleyeceğiz. Sosyal demokratlar ve sosyalistlerin görevi sadece partilerimizin yönetim kadroları arasındaki dayanışmayı güçlendirmek değil şüphesiz. Bugün demokrasiye yönelen tehditler yerel yönetimleri, yani belediyelerimizi de derinden etkilemektedir. Bunu seçilmiş belediye başkanları hapiste tutulan bir partinin lideri olarak dile getirmek zorundayım. Üstelik lideri olduğum parti, tüm tüm kamuoyu araştırmalarına göre halen ülkenin açık farkla birinci partisi, toplumun en yüksek oranda destek verdiği parti. Eğer demokrasi yerelden de tehdit ediliyorsa, yerel yönetimlerimiz arasındaki dayanışmanın da en üst seviyeye çıkarılması gerekir.
19 Mart darbesinde dünyanın dört bir yanından belediye başkanlarından gelen destek mesajları çok kıymetliydi. O günlerde buraya koşup gelen Atina Belediye Başkanımız, Paris Belediye Başkanımız, bugün yine bu toplantıda bulunan Atina Belediye Başkanımız, bir video mesajla en kuvvetli desteğini ifade eden Paris Belediye Başkanımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Lefkoşa Belediye Başkanı, Viyana'nın, Viyana Belediyesi'nin değerli başkan yardımcısı, Sorua Belediye Başkanı, Floransa'nın önceki belediye başkanı, Kulem Belediye başkanının burada varlıkları gücümüze güç kattı.
Bu vesileyle dayanışma duygularını esirgemeyen tüm yerel yöneticilere de hepinizden yürekten güçlü bir alkış talep ediyorum. Bununla beraber yerel idarecilerimiz arasındaki ilişkinin güçlenmesi, deneyim paylaşımı, ilerici uygulamaların aktarımı gibi başlıklar çok önemli. Bunları yıllardır konuşur olgunlaştırırız. Bu kapsamda Sosyalist Enternasyonal'in yerel yönetimler ağını bu seneki toplantılarımızda olgunlaştırıp, dün yaptığımız toplantıyla aktif hale getirmiş olmamız, karara bağlamış olmamız, hayata geçirmiş olmamız ve bu konuda ilk öncülüğü Türkiye'nin en önemli turizm kenti olan ve Bodrum'a, Marmaris'e ve Didim'e Bodrum'a, Marmaris'e ve pek çok ilçemize hepinizin tanıdığı, tatillerini geçirdiği, ev sahipliği yapan Muğla'nın Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras'ın üstleniyor olmasından hem büyük bir mutluluk duyuyoruz, hem büyük bir sorumluluk duyuyoruz.
Sosyalist Enternasyonal yerel yönetimler ağının en etkin şekilde ortaya çıkması, çalışması, deneyimleri paylaşması, önemli projelere imza atması Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de üstlendiğimiz bir sorumluluk ve önümüzdeki en önemli görevlerden bir tanesidir. Bugün buradan dünden daha umutlu, yarınlara daha kararlı biçimde ayrılıyoruz. Ayrılırken aklımızda ve kalbimizde taşımamız gereken şudur.
Her şeye rağmen demokrasi, adalet, eşitlik ve huzurlu bir dünya ortak çabamızla kurulabilecektir. Böyle bir dünyanın ön koşulusa bir kez daha vurgulamak gerekiyor ki dayanışmadır. El ele verip bu dünyayı daha adil, daha müreffeh ve demokratik hale getireceğimize samimiyetle inanıyorum. Sizlerle omuz omuza yürümekten, yoldaş olmaktan onur duyuyorum. Biz buradan bir diğer büyük şehrimize Bursa'ya gidiyoruz ve 19 Mart darbesinden sonraki 7. büyük il buluşmamızı gerçekleştireceğiz.
'KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA' DİYEREK TAMAMLADI
Her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde, her hafta sonu Anadolu'nun bir ilinde halkımızla buluşmayı, miting değil, sonuç almak için onlarla birlikte eylem yapmayı, eylemler yapmayı sürdüreceğiz. Sizlerin dayanışmasından aldığımız güçle, bir an bile durmadan ülkemiz için, geleceğimiz için mücadele edeceğiz. Katılımlarınız için bir kez daha her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Ülkelerinize döndüğünüzde hem kardeş partilerimizin üyelerine, hem de ülkelerinizin tüm vatandaşlarına Türkiye'den selam, sıcacık sevgi ve buradan oraya en iyi duyguları taşımanızı, burada, bu salonda bulunan her birimizin Türkiye'deki İstanbul'daki evlerinin, kardeşinizin evi olarak görmenizi, buraya yolu düşen kim olursa olsun, bir telefonla, bir WhatsApp mesajının ucunda akrabamızı karşılarcasına karşılayacağımızı, kardeş ağırlar gibi ağırlayacağımızı ifade etmek isterim. Hepinizi çok seviyoruz. Ve başladığımız gibi bitiriyoruz. Sonuna kadar bunu başarana kadar da bu cümleyi tekrar etmeye devam edeceğiz. Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.