Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Mehmet Uçum, CHP için, "Bu muhalefet tarzıyla demokratik sistem içinde meşru bir konumda olmak mümkün değildir." ifadesini kullandı. Dün de AKP ve MHP bayramlaşmasının gündem CHP ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel vardı.
Uçum kaleme aldığı yazıda, "Politik hukuk açısından demokratik muhalefet; başta seçimler olmak üzere iktidarla her mecrada demokratik rekabet, alternatif politikalar, daha iyi için değişim talebi, ağır ve sert üsluplar da dahil demokratik eleştiri, demokratik toplantı ve gösteri gibi unsurlardan oluşan ve hukuk sınırları içinde kalan muhalif dil ve pratik olarak tanımlanabilir." dedi.
"CHP DEMOKRATİK MUHALEFETLE TÜMDEN İLGİSİZ BİR YERE SAVRULDU"
Hal böyle iken özellikle İstanbul’da bazı belediyelere yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmalarından sonra CHP yöneticilerinin dili ve pratiği demokratik muhalefetle tümden ilgisiz bir yere savruldu.
En son örneği İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik ölçüsüz, düzeysiz ve tehdit içeren sözlerde de görüldüğü gibi CHP yönetimi ağırlıklı olarak demokratik muhalefet pozisyonunu terk etmiş ve demokratik eleştiri dilinden vazgeçmiş görünüyor. Gerçi demokratik muhalefet dilini bundan önce ne ölçüde uygun kullandıkları da tartışılabilir.
"KABADAYI REPERTUARI"
Bugün kasten tercih edildiği izlenimi veren ve siyasal iletişimde "kabadayı repertuarı" denebilecek bir üslup CHP yönetiminin diline hakim olmuş durumda. Aslında bu tarz ve üslup statü kaybetme korkusu ve yüzleşmekten kaçınma olarak kabul ediliyor.
Oysa konu demokratik muhalefetse tehdit, hakaret, hukuka aykırılığa tahrik ve teşvik dilinin belirlediği bir muhalefet asla demokratik kabul edilemez. Böyle bir dil suç üretir ve kesinlikle demokratik siyasetin dili değildir.
"SUÇ İŞLEMEYİ ESAS ALAN MUHALEFET"
Siyasal tecrübeler gösteriyor ki eleştiri sınırlarını aşan yıkıcı muhalefet dili ve suç işleyerek muhalefet yapmak demokratik toplumda hiçbir zaman kitlesel karşılık bulmuyor. Suç işlemeyi esas alan bir muhalefet tarzıyla demokratik siyaset yapılamaz, demokratik seçimlerde ciddi bir iktidar seçeneği olunamaz.
Yine pozitif hukukta değişim istemek başka bir şeydir, pozitif hukuku tanımamak bambaşka bir şeydir. Bu ikisi aynı çuvala sığmaz. Pozitif hukuku tanımayanların toplum nezdinde hem karşı çıktıkları hukuktan kaynaklanan hakları talep etmeleri meşru görülmez hem de değişim talepleri dikkate alınmaz. CHP yönetimi bu yalın gerçekliğin dahi farkında olmadığı yahut bunu önemsemediği izlenimi veriyor.
Öte yandan elbette demokratik muhalefetin yapıcı eleştiri hakkı tartışılmaz. Ancak bunun pozitif eleştiri olması ve demokratik sisteme katkı yapması makul bir taleptir. Örneğin halka hizmet programının denetimine dönük eleştiri pozitif ve yapıcı bir eleştiridir. Veya bir yasama işleminin ya da bir yürütme kararının isabetli olmadığına ilişkin itiraz, doğru öneri de içeriyorsa katkı yapan eleştiri olur.
Yahut uygulamaların yenilenmesine ilişkin eleştiriler yenilikle ilgili somut yaklaşım taşıyorsa ilerletici bir eleştiri olur.
Yine diyelim ki dış politikaya ilişkin bir iktidar kararı hem destekleniyor hem de güçlendirilmesi için bir perspektif sunuyorsa dayanışma eleştirisi söz konusu olur.
Sadece karşıtlık üzerine kurulu eleştiri yani salt negatif eleştiri dahi hukuk sınırları dışına çıkmadıkça demokratik muhalefetin gereği kabul edilir.
Doğrusu buyken saldırganlık diliyle, suç sayılan söylemlerle, kışkırtıcılık yaparak, hedef göstererek yapılan muhalefetin hiçbir demokratik değeri olmaz. Böyle bir muhalefet tarzı demokrasi karşıtlığıdır. Bu muhalefet tarzıyla demokratik sistem içinde meşru bir konumda olmak mümkün değildir.
CHP’nin mevcut temsil alanlarının, eğer demokrasiye inanıyorlarsa bir an önce demokrasi ve hukuk sınırları içinde muhalefet diline ve pratiğine dönmesi gerekir.
Gün kişisel ajandalar üzerinden siyaset yapma günü değildir. Gün yolsuzluk iddialarını yok sayma günü değildir. Gün hukuku ve devleti karşıya alma günü değildir.
Gün Terörsüz Türkiye’nin hayata geçmesine koşulsuz destek vermek ve Türkiye’ye tarihinde ilk kez tamamen halkın iradesiyle, halkın meşru temsilcileriyle ve halkın onayıyla yeni bir anayasa kazandırma günüdür. Aslolan CHP’nin Terörsüz Türkiye ve Yeni Anayasa konusunda kendisinden beklenen tarihsel sorumluluğu yerine getirmesidir.