Türkiye'nin birçok kentinde her yıl kutlanan 8 Mart Dünya Emekçiler Günü kadınlar birlikteliklerini göstermek için yine Beyoğlu'nda bir araya geldi. Beyoğlu Kaymakamlığın yasaklamış olduğu yürüyüşün sonuna doğru kadınlara polis biber gazı ile müdahale edilip göz altına alındı.Çok sayıda kadın polisler tarafından darp edildi.

'METRO İSTASYONLARI KAPATILDI'

Polisler, dün akşam saatlerinden itibaren Taksim ve İstiklal Caddesi çevresinde güvenlik önlemleri aldı.Saat 16.00 sıralarında Taksim Meydanı'na girişler ve çıkışlar siviller için tamamen kapatıldı. İstanbul Valiliği'nin aldığı karar ile M2 Hacıosman - Yenikapı Metro Hattı Taksim çıkışı ile Şişhane İstasyonu'nun İstiklal caddesi çıkışı, Taksim-Kabataş Füniküler Hattı saat 14.00 itibariyle kapatıldı ve saat 00.00'a kadar kapalı olacağı bildirildi.

Beyoğlu Kaymakamlığı'nın Feminist Gece Yürüyüşü yasakladığı açıklamasında;
Toplantıyı gerçekleştirmek isteyen gruplar, kişiler ile diğer gruplar arasında sözlü ve fiziksel amaçlı  olarak saldırıların olabileceği, toplumsal huzur ve barışın bozulabileceği"nin gerekçe gösterildi. Alınan karar ile Taksim Meydanı yasaklandı.

eylem-2
© foto/ polemikhaber.com

'HÜKÜMET İSTİFA SLOGANIYLA EYLEME BAŞLANDI'

Taksim'de 21'inci Feminist Gece Yürüyüşü'ne izin verilmemsi üzerine, kadınlar Cihangir Katlı Otoparkı'nda toplandılar. “Hükümet istifa” sloganıyla yürüyüş  başladı. 
Kadınlar, "Yaşasın örgütlü mücadelemiz", "Yaşasın feminist mücadelemiz" adlı sloganları ile yürüyüşe devam etti.

kadin yuruyusu2
© foto/ polemikhaber.com

'BASIN AÇIKLAMASI ÜZERİNE EYLEM SONA ERDİ'

Karaköy'den Cihangir Meydanı’na gelmeye çalışanlar polisler tarafından izin verilmedi. "Kadın, Hayat, Özgürlük", "Jin, Jiyan, Azadi" sloganları Beyoğlu'nda yankılandı.

Saat 21.00 'da basın açıklaması yayımlandı. Basın açıklaması ile yürüyüş sonlandırıldı. Açıklama Türkçe, Kürtçe ve Arapça olarak yayımlandı. 

Basın açıklamasının  ifadeleri şu şekilde:

Sokakları ve geceleri coşkuyla ve dayanışmayla doldurduğumuz Feminist Gece Yürüyüşü’nün 21.’si için buradayız, sokaklardayız. Yirmi yıl boyunca çok şey gördük; savaş, işgal, yoksulluk, ırkçılık, artan emek sömürüsü, LGBTİ+ düşmanlığı, yönetilemeyen pandemi, ekonomik kriz ve giderek güçlenen patriyarka. Şimdi ise 6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrasında on binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yaralandığı, evsiz kaldığı bir dönemden geçiyoruz.

Doğayı, kentleri rant uğruna mahvedenler, afete müdahale biçimleriyle de insan hayatına zerre önem vermediklerini gösteriyor. Deprem bölgesinde dayanışma kurmak için seferber olan insanları polisle tehdit edip baskı uygulayarak dayanışmayı kriminalize etmeye ve insanları birbirine düşman hale getirmeye çalışıyor.

Biz kadınlar; insan hayatının hiçe sayılmasını, devletin krizleri yönetme, sorumluluğunu yerine getirme konusundaki acizliğini ve bunun sonuçlarını çok iyi biliyoruz!

Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ederek milyonlarca kadının hayatını tehlikeye atmasından, 6284’e karşı saldırıların önünü açmasından, erkek şiddetini teşvik etmesinden tanıyoruz.

 Üzgünüz

Erkek şiddetine maruz kaldığı için şikâyete giden kadınları karakollardan evlere geri göndermesinden; mahkemelerde tecavüzcü ve katil erkekleri, erkeklik indirimleriyle affetmesinden; hayatına sahip çıkan kadınlara ağır cezalar vermesinden; nafaka hakkına saldırmasından; kürtajı engellemeye çalışmasından; kamu kreşlerini kapatıp çocuk bakımını özel sektöre ve yoksulları da cemaat ve tarikat kreşlerine mecbur bırakmasından; ev içindeki tüm iş yükünü kadınların sırtına yüklerken kadınları sermayeye ucuz iş gücü haline getirmesinden tanıyoruz.

Kadınları aileye hapseden, aile dışında var olmalarını kabul etmeyen politikalarından, LGBTİ+’ları hedefe koymasından, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalışmasından tanıyoruz.

Diyanete sonsuz bütçe verip kreşleri kapatırken dini kurumlarda eğitimi teşvik edenler, bugün refakatsiz çocukları tarikatlara, dini kurumlara vermekte beis görmüyor.

Bu iktidarı, bu erkek-devleti her yıl 8 Mart’larda yüzlerce polisiyle, TOMA’sıyla, barikatıyla bizi, isyanımızı engellemeye çalışmasından biliyoruz.

öfkeliyiz

Yaşadığımız afetin sonuçlarının, kadınlar için katmanlı olduğunu biliyoruz; hayatı sürdürme, yeniden kurma yükünün, afet durumunda da kadınların üzerinde olduğunu, temel ihtiyaçlarının nasıl ikincilleştiğini görüyoruz ve depremin üzerinden daha 1 ay geçmişken kadınların hayatlarının daraldığına tanıklık ediyoruz.

Öfkeliyiz, yastayız. Ama isyandayız!

Tüm bu yaşananlar, bizlere bir kez daha feminist mücadelenin ve dayanışmamızın; şiddetin, adaletsizliğin ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya kurmanın tek yolu olduğunu gösterdi. Başka bir dünya kurma talebimizin haklılığını bir kez daha gösterdi.

Her yıl olduğu gibi burada el ele, yan yana bir aradayız; erkek devlete, homofobiye, transfobiye, ırkçılığa, emek sömürüsüne, patriyarkal kapitalizmin yıkımına karşı buradayız. Sırtımızı ranta değil birbirimize yaslayarak, erkek egemen sistemin yarattığı her türlü şiddete karşı birlikte isyan ederek, dayanışarak, direnerek ve yaşamlarımızı adaletten, eşitlikten yana kurmak için buradayız.

Mücadelemizden, hayatlarımızdan, birbirimizden, feminist bir dünya kurma tahayyülümüzden vazgeçmiyoruz.

Öfkeliyiz, yastayız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz.

Patriyarkal Kapitalist Yıkıma Karşı Feminist İsyandayız!