ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack, "Onlara, Suriye hükümetiyle entegre olma konusunda makul bir yaklaşımın olacağı yeni bir rejime geçişi sağlama borcumuz var. Suriye, federalizm altında bir Suriye olamayacağı görüşünde. Dürziler gibi giyinen ayrı bir Dürzi gücü, Aleviler gibi giyinen ayrı bir Alevi gücü, Kürtler gibi giyinen ayrı bir Kürt gücü ve bunun gibi daha pek çok şey olamaz. Tek bir varlık olacak" ifadelerini kullandı.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, New York'ta gazetecilerle bir araya geldi. Barrack, Suriye vizyonu ve İsrail ile Suriye arasındaki görüşmeler ile ilgili soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

"Başkanın vizyonu ile kendi vizyonumu ayırmama izin verin. Başkan Trump cesur ve kararlıydı ve Suriye'ye bir şans vermeyi hedefliyordu. Batı'nın bu bölgede müdahale ettiği her seferinde, aslında 1919'dan beri, yaşadıklarımız pek de iyi olmadı. Sykes-Picot Anlaşması ile başladık ve dünyayı ve ulus devletleri bölüştürdük ve şimdi bunun sonuçlarıyla yaşıyoruz. Tanrı İngilizleri korusun, ama onlar Filistin'i üç kez üç farklı gruba verdiler. Başkan, bunun yapmak istediği şey olmadığını belirtiyor. Peki ne yapmak istiyordu? Başka bir rejime uygulanan yaptırımlar, değil mi? Şaşırtıcı olan şey, hiçbirimizin Şara rejiminin Aralık ayında Şam'a yükseleceğini gerçekten beklemiyor veya tahmin etmiyor olmamızdı. İdlib'de iyi bir iş çıkarmışlardı, ama Esad rejimi tam güç ve etkisindeydi.

"Sıfırdan başlama fikri, yaptırımlar halka umut verdi"

Bunun ardından birdenbire A Planı ortaya çıktı. A Planı Şara rejimidir. Yeni bir hükümete yavaş bir geçiş sürecidir. Başkan’ın 13 Mayıs'ta yaptırımları kaldırırken verdiği ana mesaj, onlara bir şans vermekti. Onlar zincirlenmiş durumdaysa onlara şans veremezsiniz ve ciddi veya kötü bir şey olursa yaptırımlar her zaman yeniden uygulanabilir. Sıfırdan başlama fikri, yaptırımlar halka umut verdi. O anda olan tek şey, Suriye halkının, tüm azınlıkların, tüm mezhepsel grupların, 2011'den bu yana yaşadıkları tüm acılardan sonra yeni bir yaşam umudu yakalayabileceklerine dair yeni bir inanç kıvılcımıydı.

Suriye-İsrail görüşmeleri, hatırlarsanız, Başkan Trump yaptırımları kaldırdıktan sonra, Dışişleri Bakanı Rubio Şara rejiminin uymasını istediği beş ana koşul belirlemişti ve bunlardan biri de Abraham Anlaşmaları'ydı. Abraham Anlaşmaları'na işaret etmek ‘Suriye ile İsrail arasında normalleşme olabilir mi’ demek. Bu da doğası gereği, Lübnan ile İsrail, Ürdün ile İsrail, Irak ile İsrail ve tüm bunların ortasında Türkiye ile normalleşme gerektirir, bu büyük bir hedeftir. Amaç şu: Şara, İsrail'in düşman olmadığını açıkça dile getiriyor; önlerindeki sorunları nasıl çözecekleri konusunda onlarla görüşme ve müzakerelere hazır olduğunu belirtiyor ve bu küçük adımlarla başlayacak."

"Suriye, tüm yolların Şam'a çıktığını söylüyor"

Bir gazetecinin, ABD’nin yaptırımları kaldırmasına karşın BM'nin yaptırımlarının devam etmesiyle ilgili sorusu üzerine Barrack, şu değerlendirmeyi yaptı:

"BM, farklı bir yabancı terör örgütü tanımlaması setine sahip ve Güvenlik Konseyi'nin bazı üyeleri haklı olarak, BM'nin ilgilendiği konularda, azınlıkların nasıl muamele gördüğü de dahil olmak üzere daha fazla ilerleme görmek istediğimizi söylemiştir. Anayasanın yapısı ve türü ne olacak? Yabancı savaşçılar ne olacak? 20 ila 25 bin yabancı savaşçıdan bahsediyoruz. Bu savaşçıların entegrasyonu veya entegrasyonunun sağlanamaması, azınlık hakları gibi herkes için gerçek bir endişe kaynağı. Dürziler, bu toprakların Dürzi toprağı olmasını istiyor. Aleviler, bu toprakların Alevi toprağı olmasını istiyor. Kürtler, bu toprakların Kürdistan olmasını istiyor. Ve Suriye'nin, Şam'ın söylediği şey, bunun olmayacağıdır – tüm yollar Şam'a çıkar; tek ülke, tek millet, tek ordu – ve bu süreç devam ediyor."

"SDG, YPG'dir. YPG, PKK'nın bir uzantısıdır"

Barrack, bir gazetecinin, "Eğer ABD (Suriye'de) gerçekten tek bir ordudan yanaysa yakın veya uzun vadede SDG'yi lağvetmeyi ve SDG'nin silahlarını elinden alma şartlarını görüşmeyi planlıyor musunuz" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Kimseye bir şey dayatmıyoruz. SDG, YPG'dir. YPG, PKK'nın bir uzantısıdır. Bugün gördüğünüz gibi haberleri izlemedim ama sanırım PKK bugün silahlarını teslim etmeye başladı. Öcalan hala adasında. Bu arada, eskiden orasının bir cennet olduğunu düşünürdüm, bu adamı gerçekten tecrit altında tutamazlar demiştim, ama tutuyorlar. Ama bu Türkiye için çok önemli bir konu, değil mi? PKK-Türkiye ikilemi gerçekten çok karmaşık. Ve YPG, IŞİD ile savaşmak için ittifak kurduğumuz PKK'nın bir yan kuruluşuydu. Bu yüzden, bizim ortaklarımız oldukları için onlara borçlu olduğumuzu düşünenler çok fazla.

"Suriye, federalizm altında bir Suriye olamayacağı görüşünde"

Soru, onlara ne borçlu olduğumuzdur. Onlara, devlet içinde kendi bağımsız devletlerini kurma imkanı borçlu değiliz. Onlara, Suriye hükümetiyle entegre olma konusunda makul bir yaklaşımın olacağı yeni bir rejime geçişi sağlama borcumuz var. Suriye, federalizm altında bir Suriye olamayacağı görüşünde. Dürziler gibi giyinen ayrı bir Dürzi gücü, Aleviler gibi giyinen ayrı bir Alevi gücü, Kürtler gibi giyinen ayrı bir Kürt gücü ve bunun gibi daha pek çok şey olamaz. Tek bir varlık olacak. Yedi aydır iktidardalar ve bu çıkarları uyumlu hale getirmeye çalışıyorlar. Bu, SDG için çok zor bir konu ama bunun farkındayız.

"Sonsuza dek bakıcı ve arabulucu olarak kalmayacağız"

SDG’nin işleyişine bakıldığında, tüm taraflar arasında mutabakata dayalı bir anlaşma olduğu için ayrıntılar önem arz ediyor. Mart ayından itibaren bir anlaşma vardı. Sorun, bunun işe yaramaması. Neden işe yaramadı? Çünkü herkes ayrıntıları belirlemeden aceleyle bir anlaşmaya vardı. Ayrıntılar önemlidir. Şimdi, ayrıntıları gerçekten bir araya getirme, herkesi bir araya getirme ve oyun parkındaki iki çocuk gibi 'Zamanı geldi' deme aşamasındayız. Sizi bir araya getireceğiz, arabuluculuk yapacağız, aracılık edeceğiz, yardım edeceğiz ama burada kalmayacağız. Eğer anlaşamıyorsanız, anlaşmayın ama biz burada sonsuza dek bakıcı ve arabulucu olarak kalmayacağız.

Osmanlı İmparatorluğu ne olursa olsun, 500 yıl boyunca sınırların olmadığı bir işleyişti. Anlaşıyorlardı ya da anlaşamıyorlardı ama tüm bu kargaşa yoktu. Çinliler ve Ruslar da bölgede bir uyum ve sükunet ortamı görmek istiyorlar. Ancak SDG ile bu zor. Denklemin zıt taraflarında yer alıyorlar. ABD'nin karşı yükümlülüğü olduğunu düşünüyorlar. ABD ise 'Size karşı makul davranmak hususunda yükümlüyüz, ancak makul olmazsanız başka bir alternatif olacak' diyor."

"Özgür bir Kürdistan olacağına dair hiçbir işaret yok"

Büyükelçi Barrack, "Suriye'de federalizmin uygulanabilir bir çözüm olmadığını düşünmenize sebep olan şey nedir" ve ''ABD'nin terör örgütü PKK'lı bir grubun silahlarını bırakmasını nasıl değerlendirdiğinin'' sorulması üzerine şöyle konuştu:

Kritik pazarı Çin'e kaptıran ABD'den 50 yıl sonra flaş hamle
Kritik pazarı Çin'e kaptıran ABD'den 50 yıl sonra flaş hamle
İçeriği Görüntüle

"ABD, tanınmış, geçerli ve yasal ulus-devletlere saygı duyar, nokta. Diğer tüm gruplar, başka bir ulus-devlet içinde mevki veya konum elde etmeye çalışan yapılar olabilir; onlara empati duyabiliriz, sempati besleyebiliriz, zaman zaman desteklemek istediğimiz favorilerimiz olabilir ancak bu bizim için hiçbir zaman işe yaramadı. Her rejim değişikliğine girdiğimizde, ki bu arada, Suriye’de ya da Lübnan’da böyle bir şey yapmadık. Esad rejimini biz değiştirmedik.

Hiç şüphe yok ki, özellikle Kongre SDG'ye karşı yumuşak bir tutum sergiliyor ve onların neye katılmaları için bir yol açmak ve imkan sağlamak istediğimiz çok açık. Suriye Hükümeti. Özgür bir Kürdistan olacağına dair hiçbir işaret yok. Ayrı bir SDG devleti olacağına dair hiçbir işaret yok. Bizim tarafımızdan ayrı bir Alevi devleti veya ayrı bir Dürzi devleti kurulacağına dair bir işaret yok, Suriye var. Suriye'de gelişmekte olan bir yapı var. Suriye anayasası olacak ve Suriye parlamentosu olacak. Herkes bunun nasıl olacağı konusunda tartışabilmelidir."

"Türkiye tüm taraflarla çok özel bir ilişkiye sahip"

Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin rolüyle ilgili soru üzerine Barrack, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye'nin üstlendiği rolden son derece gurur duyduğumu belirtmeliyim. Bu, Amerika’da farklı yorumlandı çünkü Türkiye de farklı şekillerde yorumluyor. Onlar çok önemli bir rol oynamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hakan Fidan, İbrahim Kalın ve Türk hükümetinin tüm üst düzey yetkilileri, Amerika adına bu arabuluculuk diyaloğunun kurulmasına yardımcı olmak için araya girdiler, çünkü Karadeniz'in tamamı Boğaz'a akıyor ve Türkiye tüm taraflarla çok özel bir ilişkiye sahip. Bize inanılmaz derecede yardımcı oldular. Yalnızca Ukrayna-Rusya mevzusunda değil, Gazze ve İsrail ile ilgili de Hamas ile ilişkileri olduğu için eleştirildiler. Hamas'ı yabancı terör örgütü olarak ilan etmediler. Ancak sonuç olarak, Katar gibi bir diyalog kurdular. Katar, bu diyaloğu sürdürmede en iyi dostlarımızdan biri olmuştur. Eğer bir diyaloğumuz yoksa, eğer Başkan'ın bu çok zorlu yerlere müdahale edebilmesi için bir mekanizmamız yoksa, o zaman gerçekten büyük bir sorunla karşı karşıyayız demektir."

"TB2'ler, Bayraktar muhtemelen dünyadaki en iyi insansız hava araçları"

F-35 konusunda son durumun ne olduğu sorulan Büyükelçi Barrack, konunun 2016 yılına kadar uzanan bir hikaye olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"(Türkiye) S-400 Rus savunma sistemi satın aldı ve S-400, bir NATO müttefiki tarafından Ruslardan satın alınan çok sofistike bir tespit sistemidir, kafa karıştırıcı... Kongre 'Bunu yapamazsınız' dedi. Bu arada, F-35'lerle ilgili o dönemde F-35 gövdeleri de üretiliyordu. Yani F-35, çok sofistike bir beşinci nesil aviyonik döngüsü ile parçaların ve bileşenlerin birleştirilmesiydi. Kongre buna kızdı. CAATSA ve başka bir dizi yaptırım uyguladılar ve 'Size F-35 satmayacağız ve F-16'ları ve F-16 modlarını durduracağız' dediler.

Yaptırımlar devam ederken, Türkiye, çok akıllı, parlak ve çalışkan bir topluluğa sahip olduğu için kendi insansız hava araçlarını ve jetlerini üretmeye başladı. Bu arada, insansız hava araçları, TB2'ler, Bayraktar insansız hava araçları, muhtemelen dünyadaki en iyi insansız hava araçları ve Ukrayna savaşında kullanılıyor. F-16 ve F-35'lerin ve Patriot füzelerinin üretimini de dahil olmak üzere savunma sürecimizi dondurduk.

"Biden yönetimi ve Obama yönetimleri sırasında Türkiye sevilmemişti"

Bu yüzden geri döndük ve dedik ki 'tamam, şimdi çok iyi bir ilişkimiz var.' Başkan Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilişkilerini yeniden iyileştirme konusunda harika bir iş çıkardılar, bunu siyasi bir yorum olarak söylemiyorum. Ancak Biden yönetimi ve Obama yönetimleri sırasında Türkiye sevilmemişti ve sevilmemekteydi. NATO'nun en büyük ikinci tedarikçisi olmalarına rağmen Avrupa topluluğu tarafından da sevilmemekteydiler, çünkü Avrupa Birliği, mallarının yüzde 40 veya 50'sini birbirleriyle ticaret yapmalarına rağmen onları kabul etmiyordu.

F-35'lerin CAATSA'dan ayrı olarak Kongre'nin incelemesi ve onaylaması gereken bir konu olması nedeniyle, geçmişe nasıl geri dönülebileceğine dair bir müzakere ve tartışma var, çünkü F-35'ler çok sofistike bir tespit sistemine ve çok daha uzun bir menzile sahip. Bu tartışmalar diğer tüm tartışmalarla eş zamanlı olarak devam ediyor."