Zirve kapsamında düzenlenen “Daha Güçlü ve Daha Birleşik bir Avrupa İnşa Etmek” başlıklı panelde konuşan Bağış, Avrupa’nın karşılaştığı mevcut sınamalar ışığında barış ve istikrarın değerinin daha iyi anlaşıldığını ve birlikte hareket etmenin artık bir stratejik hedefin ötesinde acil bir gereklilik haline geldiğini vurguladı.
Bilhassa Güneydoğu Avrupa’nın çeşitli güvenlik risk ve sınamalarıyla karşı karşıya olduğunun altını çizen Bağış, AB ve NATO bünyesindeki işbirliğinin derinleştirilmesinin önemine değindi; devletler, kurumlar ve halklar arasındaki güven duygusunun pekiştirilmesi gerektiğine dikkat çekti; birlikte hareket etme pratiğinin yalnızca belirli politikalarla değil ortak bir amaçla sağlanabileceğini belirtti.
Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’nın Rus enerjisine bağımlılığını ve savunma sanayii eksikliklerini gösterdiğini kaydeden Bağış, Covid-19 pandemisinin de arz-tedarik zincirlerindeki kırılganlığı ortaya çıkardığını; mülteci hareketleri gibi birtakım küresel dinamiklerin halen belirsizlikler yaratmakta olduğunu; Gazze’de devam eden trajediye karşı Avrupa’dan verilen tepkiler arasındaki farklılıkların dış politikada mündemiç derin ahlaki bölünmüşlükleri gösterdiğini ifade etti.
Tüm bu gelişmeler ışığında Avrupa güvenliğinin AB üyesi olanlar ve olmayanlar arasındaki mesafeyi ortadan kaldıracak yeni bir vizyona ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bağış, NATO Müttefiki, AB’nin stratejik ortağı ve gelecekteki bir üyesi olan Türkiye’nin Avrupa güvenliğine elinden gelen her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin, NATO’nun en büyük ikinci, dünyanın en büyük dokuzuncu ordusuna sahip olduğunu hatırlatan Bağış, dünyanın öndegelen 100 savunma şirketinden 5’inin Türk olduğunu; Türkiye’nin geçen yılki savunma sanayii ihracatının 8 milyar Dolar’ı geçtiğini ve bu yıl da 10 milyar Dolar’ı aşmasının beklendiğini; Türkiye’nin dünya üzerinde gelecek nesil savaş uçağı üretme kapasitesine sahip olan beş ülkeden birisi olduğunu kaydetti. Altay Tankları, MİLGEM gemileri, Anka ve TB2 SİHA’ları ile KAAN savaş uçaklarıyla yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa’nın gelecek nesil savunması katkı sağlandığını vurgulayan Bağış, bu nedenle Türkiye’nin AB’nin SAFE mekanizmasına dahil olmasının bir seçenekten ziyade bir zorunluluk olduğunu, Türkiye’yi dışlayan bir AB’nin kendi güvenlik ve geleceğini dışlayacağını ifade etti.
Türkiye’nin Avrupa’nın komşusu değil, bugününün ve geleceğinin bir parçası olduğunu vurgulayan ve adil ve güvenilir bir genişlemenin AB’nin barış, istikrar ve uzun dönemli güvenliği için kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Bağış, Türkiye’nin AB güvenlik ve savunma girişimlerine katkısının ancak yeniden ivme kazanmış bir müzakere süreciyle kalıcı olabileceğine dikkat çekti.
Bağış’ın “Avrupa’nın Türkiye’ye olan ihtiyacı, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından çok daha fazladır. Türkiye’nin çok alternatifi var ama Avrupalı liderlerin uyanıp, kendi opsiyonlarını düşünmeleri gerekiyor. Üyelik teknik değil siyasi bir süreç. Dünya siyaseti değişiyor, AB’nin de genişleme sürecini ve üyelik alternatiflerini gözden geçirme vakti geldi.” sözleri dikkat çekti.
Bağış: “Avrupa’nın Türkiye’ye olan ihtiyacı, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından çok daha fazla. Türkiye’nin çok alternatifi var ama Avrupalı liderlerin uyanıp, kendi opsiyonlarını düşünmeleri gerekiyor.” ifadelerini kullandı.