MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin İBB soruşturmasına dair açıklamaları ve tutuklanan çete lideri Selahattin Yılmaz'a sahip çıkmasının ardından başlayan Cumhur İttifakı'nda çatlak iddiasına ilişkin açıklama yaptı. Bahçeli, "Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu saçamayacak, buna tevessül ve teşebbüs etse bile sonuç alamayacaktır." dedi.
Bahçeli, "Aynı anda, ayrı coğrafi alanlarda hem savaş ve soykırım zulmetinin hüküm sürmesi hem de barış ve sükûnet arayışlarının hız kazanması tuhaf ve tenakuz dolu bir dönemin başlıca hüviyeti olarak ele alınmalıdır. Birleşmiş Milletler Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), Gazze Şeridi’nde akut gıda güvensizliğinin en yüksek seviyeye tırmandığını açıklamıştır. Bu kapsamda Gazze vahim bir gıda krizinin, devamlı genişleyen ve insanlık vicdanını deprem gibi sallaması gereken feci bir kıtlığın pençesindedir. 1943 yılında yaşanan Bengal Kıtlığı’nı aratmayacak bir tablo maalesef günbegün artış ve ilerleyiş kaydetmektedir. 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde açlıktan ölen çocuklara tesadüf etmek, bunun da ötesinde zulme ve soykırıma şahit olmak sadece üzücü değil, insanım diyen herkes için utanç vesilesidir. Terör devleti İsrail Gazze’yi-hatta Batı Şeria’yı- yutmak, Filistinli mazlumları yurtlarından ve yuvalarından koparmak için şiddet ve dehşet sarmalını hayasızca genişletmektedir." dedi.
Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinli kardeşlerimizi güney istikametine doğru sürme ve süpürme acımasızlığı Siyonist barbarlık tarafından askeri ve siyasi operasyonlarla mesafe almaktadır. Kara mizahı andıracak şekilde Cennete girmeyi hedefleyip barış havariliği ile savaş yandaşlığı arasında tıpkı bir sarkaç misali gidip gelenlerin yeryüzünü cehenneme dönüştüren katilleri alkışlayıp kahraman muamelesi yapması hiçbir inanç ve vicdana sığmayacaktır.
Gazze’nin önce işgali, müteakiben ilhak planı devreye alınmıştır.
Siyonist emperyalist azgınlık adeta kudurmuş ve kontrolden çıkmıştır. Uluslararası insani hukuk ayaklar altındadır. Dünya’nın Gazze’dekine benzer seri cinayet ve otomatiğe bağlanan katliam cinnetine pek az sahne olduğu tartışmasızdır.
Alaska Zirvesi, akabinde Avrupalı liderlerin Oval Ofis’te yarım ay şeklinde ve kuzuların sessizliğini andıran biçimde ABD Başkanı’nın ağzının içine baktıran toplantının ardından Ukrayna’ya Birleşmiş Milletler Görev Gücü gönderilmesiyle ilgili çabaların evvelemirde Gazze için planlanması ahlaki ve hukuki tutarlılığın can evi olacaktır. Gazze’de sınıfta kalan uluslararası toplumun Rusya-Ukrayna arasındaki savaşı ateşkesin de ötesinde barış anlaşmasıyla düğümleme arzusu işin özünde güvenlik telaş ve temininden başka bir şey değildir.
Tartışmaların ana eksenine oturan güvenlik garantilerinin esasen Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili kaygılardan doğduğu da saklanamaz bir gerçektir.
Süregelen ve sürdürülebilir krizlerden dondurulmuş, bununla birlikte her an ısıtılıp tedavüle sokulacak nevzuhur krizlere geçiş sağlamayı amaçlayan emperyalist üst akıl muhtevalı bir komployu barış sosu ile küresel gündeme taşımıştır. Şayet barış ve huzur gayesi samimi ve sahici ise önce Gazze’deki insani ve tarihi felaketin engellenmesi kaçınılmaz bir mecburiyettir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünya çapındaki çatışma bölgelerine yönelik barış ve diyalog çağrıları, İstanbul’un bu çerçevede sivrilip öne çıkması ağırlaşan sorunların çözümünde umut ışığı olarak görülmelidir.
İnsanlık vicdanına tercüman olan bu çağrıların kulak ardı yapılması hakkaniyet ve hakikat ölçüleriyle taban tabana zıt olup krizleri tırmandıracaktır.
Türkiye içinde ve dışında kalıcı barış ve huzur amacındadır.
Terörsüz Türkiye hedefi bunun en bariz ve belirgin misalidir.
Milli birlik ve kardeşliğimiz yegane kuvvetimizdir. Türk milleti barışsever ve dostane ilişkileri sahiplenen alicenaplığın timsalidir. Ateşle çevrili coğrafyamızda Türkiye’nin iç barış ve toplumsal huzurunu aracısız ve bağlantısız sağlama gayreti muazzam bir olaydır.
Yeni yüzyılda Türkiye’nin muktedir, mücadeleci, insan odaklı ve merhamete dayalı diplomatik hamleleriyle etrafımızda hiç kaybolmayan bir barış kuşağı inanıyorum ki tezahür edecektir. Bu konuda dürüst, yürekli ve yoğun faaliyetler takdir toplamaktadır.
Özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın barışla perçinlenerek noktalanması İstanbul’da başlayan sürecin yine İstanbul’da tamamlanmasıyla mümkün olacaktır.
Türkiye sessiz milyonların sesi, mazlumların dinmeyen nefesidir.
Kuzeyimizde barış mimarisi için siyasi ve diplomatik mekik dokunurken, güneyimizin göz ardı edilmesi, insani yardım kanallarının dahi tıkanması batının içine düştüğü ve tedavisi çok zor olan patalojik mahiyetli ikiyüzlülüktür.
Türkiye’nin, Ukrayna’da konuşlanması gündeme gelen Birleşmiş Milletler Görev Gücü içinde olmasını hesaplayıp hedefleyenler, öncelikle ve özellikle soykırımcı canilere karşı tavır almak, çok milletli müdahale seçeneğine kilitlenmek zorundadır.
Bu hususta müessir sorumluluk kuşkusuz koma halinden çıkamamış, bu gidişle de çıkamayacak olan Birleşmiş Milletlerdedir.
Gazze’de akan kan dinmedikçe gelişigüzel dile getirilen barış çağrıları yalnızca sözde kalacak, bağlayıcılığından ve inandırıcılığından da bahsedilemeyecektir.
Geçtiğimiz günlerde, uluslararası hukukçuların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve sivil toplum kuruluşlarının katıldığı bir toplantıda hazırlanan ve açıklanan İsrail karşıtı 10 maddelik eylemsel hedeflerin derhal tatbik ve temin edilmesi münhasır görüşümüzdür.
Bilhassa İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması, diplomatik ilişkilerin askıya alınması, ticaret ve yatırımların kesilmesi, Birleşmiş Milletler Barış ve Görev Gücü’nün teşkiliyle beraber daha fazla gecikmeksizin Gazze’ye gönderilmesi, ilave olarak ambargo ve yaptırımların gündeme alınması acilen hayata geçirilmelidir.
Çevremizde yaygın ve yoğun bir gündem bütün ağırlığı ve ardışık komplikasyonlarıyla sürüyorken Cumhuriyet Halk Partisi’nin sorumsuz ve baştan savma siyaseti demokrasi kültürümüzü tahrip etmektedir.
"TBMM'NİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANMASINA GEREK YOK"
CHP Genel Başkanı’nın TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağıracaklarını duyurması, bunu da Gazze istismarıyla temellendirmesi boşuna bir avunmadır.
Gazze dramıyla ilgili konuşulmadık bir şey kalmamıştır.
Vakit laf değil iş ve icraat üretme vaktidir.
Her ihtimali dikkate alan atılgan, cesur ve çevik siyasi iradenin kararıyla somutlaşan Türkiye’nin duruşu, bölgesel ve küresel bağlamda paylaştığı ısrarlı görüşler ortadadır.
Bu nedenle TBMM’nin olağanüstü toplanmasına yer ve gerek yoktur.
Ayrıca CHP Genel Başkanı’yla beraber yanında yöresinde safa giren ideolojik önyargılı ve ilkesiz yandaşlarının Cumhur İttifakı aleyhine estirdiği fitne rüzgarının bizim nazarımızda hiçbir değer ve ehemmiyeti olamayacaktır.
Cumhur İttifakı her geçen gün çok daha güçlenmektedir.
Çünkü Cumhur İttifakı ahlaki, manevi, vatan ve millet sevdasına dayanarak 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş tarihi nitelikli beraberliktir.
Paramparça olan altılı masanın hiçbir mücrim unsurunun konuşmaya yüzü kalmamıştır.
Cumhur İttifakı camdan vazo değil ki çatlasın, zarar görsün.
Cumhur İttifakı Türk milletinin ve Türkiye’nin istikbal umudu, istiklal ufku, varoluşsal güvencesidir.
"Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu saçamayacak!"
Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu saçamayacak, buna tevessül ve teşebbüs etse bile sonuç alamayacaktır. Cumhur ittifakı, inancın kudreti, gönül seferberliğinin kuvvesi, vatan ve millet ittifakının siyaset mihveridir. Bu gerçeği rüşvet ve yolsuzluk çarkında öğütülen CHP yöneticilerinin çok iyi anlayıp özümsemesi samimi dileğimdir. Cumhuriyet Halk Partisi hastadır, ezik ve yenik bir siyaset anlayışıyla hatıralarını ve haysiyetini haraç mezat elden çıkarmıştır. Dahası organize suç şebekelerinin yatağı, hırsızlık çetelerinin üreme sahası, soygun ve vurgun düzenin sevk ve idare merkezine dönüşmüştür.
İç ve dış sorun başlıklarında vizyoner nitelikli hiçbir görüş ve düşünce üretemediği ortadadır.
CHP’nin gündemi ve siyaset güvertesi yalan, riya, iftira ve dedikodu üzerine bina edilmektedir.
Türk milleti böylesi çirkef, eğrelti, engelli ve umutsuz vakıa olan siyaset önermelerine asla prim vermeyecektir.