CHP MYK’sının sona ermesinin ardından açıklama yapan CHP Sözcüsü Deniz Avukat Mehmet Yıldırım ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yücel, “Bu avukat birçok şüphelinin avukatlığını yapıyor. Soruşturmanın başından beri tüm avukatlara yalnızca tek bir şüpheliyle görüşme ve tek bir şüphelinin avukatı olma sınırlaması getirilirken, bu avukata böyle bir sınırlama uygulanmıyor. Çünkü bu avukat özel yetkili. Savcılar adına pazarlık yapıyor, ümit tacirliği yapıyor. İşlediği suç en hafifinden nüfuz ticareti” ifadelerini kullandı.
. Yücel, 8 yıl önce şehit olan Eren Bülbül ve Astsubay Ferhat Gedik'i rahmetle andığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Attığımız her adımı, şehitlerimizi, şehitlerimizin ailesini ve gazilerimizi incitmemenin hassasiyetiyle attığımızın ve bundan sonra da öyle olacağının bir kez daha altını çiziyoruz. Komisyon üyesi MYK üyelerimiz Gökçe Gökçen, Murat Bakan ve Grup Başkanvekilimiz Murat Emir sunum yaptılar. CHP’nin komisyona girmesi, ‘bu komisyonda Anayasa değişikliği konuşulacak, tartışılacak’ gibi gerekçelerle eleştiriliyordu ancak bu komisyonda Anayasa değişikliğinin konuşulmadığı, tartışılmadığını herkes gördü. Biz hep şunu söyledik, kimse Cumhuriyet Halk Partisini olduğu komisyondan korkmasın. Cumhuriyet Halk Partisi Anayasanın, üniter devletin, şehit aileleri ve gazilerimizin hassasiyetlerinin teminatıdır. MİT’in sunum yaptığı bir toplantının gizli yapılması doğaldır. Ancak bu oturum Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusuyla tam tutanak altına alınmıştır. CHP komisyon kurulmadan 9 ay önce ‘Demokrasi ve Adalet Komisyonu’ adı altında bir komisyon kurmuştu. Bu komisyon zaten demokrasi, toplumsal barış, eşit yurttaşlık, adalet ve hukukun üstünlüğü gibi ana başlıklar üzerinde aylardır çalışmakta idi. Yarın gerçekleştirilecek üçüncü toplantıdan önce CHP’li komisyon üyelerimizce basın toplantısı yapılarak Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı çalışmalar ve komisyona getirilecek önerilerin ana başlıklarını kamuoyuyla paylaşacaklardır. Örneğin bu komisyona şehit aileleri ve gazilerimizin davet edilmesi, Türkiye Barolar Birliğinin, akademisyenlerin, bilim insanlarının davet edilmesi ve katkı sağlamaları CHP’nin en önemli hassasiyetlerinden birkaçıdır. Ülkemizin ve milletimizin menfaatine olan her noktada CHP sorumluluk almaktan çekinmeyecektir.
“ GSM operatörleri yine kilitlendi''
Dün akşam merkez üssü Balıkesir'in Sındırgı ilçesi olan ve birçok kentimizde hissedilen 6,1 büyüklüğündeki depremde yaşamını yitiren 81 yaşındaki vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine baş sağlığı ve sabır diliyorum. Yaralı kurtarılan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Deprem anında ve sonrasında GSM operatörleri yine kilitlendi, halkımız sevdiklerine ulaşamadı. Rusya’da 8.8’lik depremde hiçbir can kaybı yaşanmazken, Balıkesir merkezli 6.1 şiddetindeki depremde can kaybı yaşanıyor. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle yüzleşmek için daha kaç şiddetinde deprem olmasını bekliyorsunuz? Bu mesele fıtrat, kader diyerek geçiştirilemeyecek bir meseledir. Deprem bir Türkiye gerçeğidir. Türkiye bir deprem ülkesidir… Ve bu gerçeğin bilinciyle hareket eden geleceğin Cumhurbaşkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, 2019’dan bu yana İstanbul’un altyapısına yaklaşık 65 milyar liralık yatırım yaptı. Afet güvenliği için de önemli adımlar atarak Deprem Risk Azaltım Sistemini hayata geçirdi. İstanbul’un olası depremlere karşı daha dayanıklı hale gelmesini planlamak için İstanbul deprem eylem planını oluşturdu. Hızlı Tarama Yöntemi ile İstanbul’da depreme karşı dayanıksız, risk oranları yüksek bin 556 binanın tespiti gerçekleştirildi, 96 binada resmî süreç başlatıldı. 19 Mart hukuk darbesiyle sadece; milletin derdiyle dertlenen geleceğin cumhurbaşkanı tutsak edilmedi, İstanbul’da olası bir depremde yaşanması kuvvetle muhtemel felaketlerin önüne geçmek için yürütülen çalışmalar sekteye uğratılmış oldu. Kolay ölümler ülkesi haline gelen Türkiye’de her geçen gün hayatta kalmanın imkânsız hale gelmesini kabul etmiyoruz.
“Sahte diplomalar peynir ekmek gibi, dağıtılmış''
AKP iktidarı bu millete bir kez daha ‘Nerede bu devlet’ sorusunu sordurmuştur. Devlet kurumlarında liyakat yok edilmiş, yalan dolan, hile hurda ne üzücüdür ki, her bir kuruma sirayet etmiş durumda. Sahte diplomalar peynir ekmek gibi dağıtılmış. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi hala ‘400 akademisyenin usulsüz atandığı yönündeki iddia, dosya şüphelilerinden birinin soyut beyanına dayanmaktadır’ diye açıklama yapıyor. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir durumla karşı karşıyayız. Psikoloğa gidiyorum diye bir halı yıkamacıya gitmiş olabilirsiniz. Avukat sandığınız kişi depremde hayatını kaybeden bir avukatın diplomasını kullanacak kadar ahlaksız ve vicdansız biri olabilir. Gençlerin umutlarını çaldınız. Yıllarca emek verip çalışan, namuslu, dürüst, çalışkan gençlere ‘Her şey boşuna mıydı’ sorusunu sordurdunuz. Siz nasıl bir iktidarsınız ki bu toplumu bir büyük şüphenin içine itip, devlete güveni, devletin kurumlarının itibarını yok ettiniz. Güçler ayrılığını yok edip yargının bağımsız ve tarafsız yapısını ortadan kaldırdınız. “AKP, bugün yargıdaki çürümüşlüğün temel sorumlusudur”
Bugün yaşananların sorumlusu 19 Mart yargı darbesi ile onlarca belediye başkanımızı, çalışma arkadaşlarımızı somut delil olmaksızın cezaevine gönderen çarpık sistemin mimarlarıdır. Devletin temelinden adaleti çekip alan da, yargıya müdahale edip bağımsız ve tarafsız yapısını ortadan kaldıran da AKP iktidarıdır. İktidara geldiği andan itibaren kritik pek çok davadaki müdahaleleri ile AKP, bugün yargıdaki çürümüşlüğün temel sorumlusudur.
Yıllar içindeki bu müdahaleler nedeniyle bugün adalete güven yüzde 20’lere düşmüştür. Ekrem Başkanın Akın Gürlek ile olan davasında, Ekrem Başkanın tüm suçlamalardan beraat etmesi yönünde oy kullanan hâkimin görev yeri değiştirildi ve İş Mahkemesi’ne atandı… Ekrem Başkanın diploma iptali davasına bakan İstanbul 5. İdare Mahkemesi Başkanı araştırma yazısı istedi ve daha yürütmeyi durdurma talebi hakkında karar veremeden görevden alındı. Sayın Yılmaz Tunç, başkanı olduğunuz Hakimler Savcılar Kurulu bu değişiklikleri hangi saikle, hangi kriterlere göre yaptı? Bu görev değişiklikleri bir tesadüf mü? Yoksa CHP'yi suçlu gösterme planının iktidar tarafından dizayn edilen yargı ayağı mı? Türkiye’de başka hiçbir dönemde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı bu kadar ayaklar altına alınmamıştır. AKP bunu bilinçli ve sistematik bir şekilde adım adım yapmıştır.
İnsanı insan yapan değerler vardır. Sevgi, saygı, hoşgörü gibi, adalet duygusu ve vicdan da bunlardan biridir. Şu anda bu ülkede her kim olursa olsun, insanım diyen herkesin vicdanını sızlatacak bir süreç, bir dram yaşanıyor. Geçmişte iki kez kanser atlatmış, cezaevine girdiğinden bu yana riskli kabul edilecek düzeyde kilo kaybetmiş olan Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık, ısrarla ve de ısrarla tutuklu yargılanarak adeta canıyla test ediliyor.
Daha kovuşturma dahi başlamadan, daha kendisini yargılayacak yetkili hâkim huzuruna dahi çıkmadan, sağlığını tehdit eden cezaevi koşullarında tutulmak suretiyle peşin peşin ceza infaz ettiriliyor. Bu eziyete son verin. Tutuklu yargılama Allah’ın emri değildir. Tutuklu yargılamanın koşulları Ceza Muhakemesi Kanununda sayılmıştır. Bu koşullar yoktur. Yasalarımıza göre tutuksuz yargılama asıl, tutuklu yargılama istisnadır. Murat Çalık tahliye edilmelidir.
“AKP’nin iktidarı sallanıyor''
Fatih Altaylı 51 gündür tutuklu. Özgürlüğünün gasbedilmesi Fatih Altaylı’nın gazetecilik yapmasına engel olamadı. Silivri’den de yazıyor, yorumluyor ve halkın haber alma özgürlüğüne hizmet ediyor. Yetmedi Fatih Altaylı'nın YouTube kanalı hakkında erişim engeli kararı verildi. Akıllarınca Fatih Altaylı’nın boş koltuğuna bile operasyon düzenlediler. Şimdi ise yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlamasıyla Fatih Altaylı hakkında bir soruşturma daha açıldı, 3 yıla kadar hapsi isteniyor. Çünkü bu boş koltuk, yandaş medyanın bütün izlenilirliğinden de fazla izleniyor. Çünkü bu boş koltuk, iktidarı fena halde korkutuyor. Mesele şu; Fatih Altaylı yorumladıkça halk gerçekleri öğreniyor, halk gerçekleri öğrendikçe AKP’nin iktidarı sallanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, ilk seçimde gidişlerini engelleyemeyecekler.
“Türkiye kadın mezarlığına dönmüştür''
Türkiye kadın mezarlığına dönüşmüştür. Bıkmadan usanmadan üstüne basa basa söylemeye devam edeceğiz ki kadın cinayetleri politiktir. Çünkü ‘Bir kereden bir şey olmaz’ demek politik bir söylemdir. ‘Kadın ile erkek eşit olamaz. Fıtrata aykırı’ demek politik bir söylemdir. ‘Kız mıdır kadın mıdır bilmem’ demek politik bir söylemdir. ‘Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor’ demek politik bir söylemdir. ‘Kadın yüksek sesle kahkaha atmamalı, iffetsizliktir’ demek politik bir söylemdir. ‘Kadınların kariyeri anneliktir’ demek politik bir söylemdir. ‘Kadın evin süsüdür’ demek politik bir söylemdir. Ve İstanbul Sözleşmesini feshetmek, AKP iktidarının almış olduğu politik bir karardır. Kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini kınayarak, lanetleyerek, ah vah ederek geçiştiremezsiniz. Cezasızlık algısının katilleri yüreklendirdiği bu düzen son bulmalı.
''Halkın yüzünün güldüğü yok''
AKP iktidarı, işçinin, emekçinin, emeklinin, üreticinin alın terinin karşılığını da aldı. Gülen yüzlerdeki gülümsemeyi çaldı yerine çaresizliği yerleştirdi. Asgari ücret 22 bin 104 lira, en düşük emekli maaşı 16 bin 881 lira, açlık sınırı 26 bin lira, yoksulluk sınırı 86 bin lira, işte bu 4 rakam ekonominin ne halde olduğunun özetidir. İktidarın vicdansızlığının kanıtıdır. Halkın çaresizliğinin ta kendisidir. Bu ülkenin çocuklarının karnı doymuyor, anne babalarının yüzleri gülmüyor, dedelerinin ninelerinin parası hayatta kalmaya yetmiyor. Ama iktidara sorsan ekonomi günden güne büyüyor. Mehmet Şimşek’e sorsan her gün yeni bir tek haneli enflasyona düşüş tarihi açıklıyor. AKP iktidarına göre ekonomi şaha kalkıyor, Avrupa bizi kıskanıyor. Ekranlar ‘asgari ücrete ara zammı akıllarına bile getirmesinler’ diyen yöneticilerle dolmuş, kiralar uçmuş, emekçi kesim için tatil hayal olmuş, çiftçinin mahsulü elinde kalmış, esnaf kepenk indirmiş, Hazine ilk 7 ayda 1.4 trilyon açık vermiş. Faiz gideri 1.2 trilyona ulaşmış ama TÜİK Temmuz enflasyonunu açıklarken makyajlı verilerle pembe bir tablo çizmenin derdinde. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘44 ayın en düşük enflasyonu’ diyerek sevinç naraları atıyor, halkın yüzünün güldüğü yok. 44 aydır maaşı eriyen işçi, emekçi, alım gücü her gün azalan memur gülmüyor gülemiyor. Halkın alım gücü 7 ayda yüzde 20 azalmış, hala masal anlatıyorlar. Türkiye’de hayatta kalmak, ciddi bir yaşam mücadelesine dönüşmüş durumda. AKP’nin rakamlarıyla sokağın gerçekleri örtüşmüyor. Memleket tel tel dökülüyor. 86 milyon sandığın önüne geleceği günü iple çekiyor. Sarayın şatafatı da, sokağın sefaleti de, bir sandıkla son bulacak, yakındır. “Mehmet Yıldırım’ı tutuklayamazlar, çünkü kendi adamları”
Bu iktidar devletin temeline dinamit koymuştur. Adalet kavramının içini boşaltan, yargıya güveni neredeyse sıfırlayan, sadece tek bir kişinin koltuğu için yargıyı çetelere teslim eden anlayışla mücadele ediyoruz. İnsanlar haksız birtakım suçlamalarla tutuklanıyor. Bazı kişilerce, içerideki, cezaevindeki şüphelilerin, serbest bırakılma, yakınlarına kavuşma ümidi üzerinden pazar oluşturuluyor ve bunun için milyarlarca liralık sistem kuruluyor. Sistemin adı İBB Borsası. Genel Başkanımız Özgür Özel'in geçtiğimiz hafta adını verdiği Mehmet Yıldırım isimli avukat birçok şüphelinin avukatlığını yapıyor. Bu soruşturmanın başından beri tüm avukatlara, yalnız tek bir şüpheliyle görüşebilirsin, tek bir şüphelinin avukatı olabilirsin diye bir sınırlama getiriliyor ama bu avukata öyle bir sınırlama yok. Neden çünkü bu avukat özel yetkili. Savcılar adına pazarlık yapıyor. Ümit tacirliği yapıyor, işlediği suç en hafifinden nüfuz ticareti. Bir büyük yargı skandalı ile karşı karşıyayız. Adalet terazisinde bir milim oynamayan, kanunları pusulası bilmiş tertemiz savcılarımızı ve avukatlarımızı tenzih ederek söylüyorum. Genel Başkanımız Özgür Özel, bu avukatı 86 milyona duyuruyor. Bu şahıs İBB davası borsası kapsamında ‘nüfuz ticareti’ yaptığı iddiasıyla Antalya’da gözaltına alınıyor. Savcılıkta ifade verdikten sonra ev hapsi veriliyor. 1 gün bile Vatan Emniyet’te gözaltında tutulmuyor. Yaptığı işler, işlediği suçlar rüşvet vermek, rüşvete aracılık veya irtikap suçu olarak değerlendirilebilir ancak nüfuz ticareti olarak değerlendiriliyor ve bu suçla ilgili ceza miktarı itibarıyla tutuklama yasağı var denilerek adli kontrolle serbest bırakılıyor. Halbuki bu suçun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis. Mehmet Yıldırım’a 1 gün bile gözaltı yok, adli kontrolle serbest, diğer avukatlara Vatan Emniyet’te gözaltı ya da tutuklama. Mehmet Yıldırım’ı tutuklayamazlar, çünkü kendi adamları. “AKP’nin talimatlı yargısına mensup olanların dokunulmazlığı akıl alır gibi değil”
7 Ağustos tarihinde İBB dosyasından tutuklu şüpheli Murat Kapki ifade veriyor. Diyor ki ‘Buraya avukatlar geliyor, seni para karşılığı tahliye ettiririz diyorlar’ diyor. Bu avukatlar kimdir? Bununla ilgili savcılık bugüne kadar ne yaptı? Bu dosyada görev yapan bazı savcıların kadınları çocuklarıyla, insanları eşleriyle tehdit ettikleri iddialarına ilişkin şikayet dilekçemiz 3 hafta önce HSK’ya verilmiş idi.
Bu yeni gelişmelerle ilgili de bu hafta içerisinde HSK’ya ayrıca şikâyette bulunacağız. AKP’nin talimatlı yargısına mensup olanların dokunulmazlığı akıl alır gibi değil! Tüm bunlar tek adam, koltuğundan olmasın diye tezgahlanıyor. Bu tezgâhı kuranlar, bunun parçası olanlar, bu pisliğin ortaya çıkmayacağını sananlar bu kez çok sert kayaya çarptılar. CHP azimli ve kararlı kadroları ile bu iktidarın tüm foyalarını ortaya çıkaracaktır. Devlete güveni sarsan, tedavi görmesi gereken insanlara eziyet çektirmekten utanmayan, torbacıların narkotik polisi olmasını bile engelleyemeyen, dokunduğu her şeyi çürüten bu iktidarın değil 2 buçuk yıl, 2 buçuk gün bile görevde kalmaması gerekir.
“Erken seçim artık ihtiyaç olmaktan çıkmış...''
Erken seçim artık ihtiyaç olmaktan çıkmış zorunluluk haline gelmiştir. Neşesi kalmayan, gelecek ümidi azalan, yarınını göremeyen bir ülke. Tablo kötü ama hiçbir zaman karamsar değiliz. Hiç kimse unutmasın; Gecenin en karanlık zamanı, şafağa en yakın zamandır. Birleşerek, büyüyerek, dayanışarak verdiğimiz bu kutlu mücadelenin sonunda, bu ülkede hakça bölüşüp, kardeşçe yaşayacağız.”
“Hiçbir dönem YAŞ kararlarına bu kadar siyasi müdahale olmamıştı''
Yücel, YAŞ kararlarına ilişkin bir soru üzerine, “Geçmişte YAŞ toplantılarına siyasi müdahaleler olduğu hep konuşulurdu. Ancak bu YAŞ toplantısı kararındaki kadar hiçbir zaman siyasetin müdahalesi olduğunu düşünmüyoruz. Özellikle bu ülkede yaşayan; vatanını, milletini seven, bayrağına bağlı, Atatürk'e bağlı 86 milyon vatandaşımızın tüylerini diken diken eden teğmenlerin, Atatürk'ün askerlerinin en ağır şekilde cezalandırılmasını isteyen ve destekleyenlerin terfi ettirildiklerini diğer yandan buna itiraz eden askerlerin pasifize ettirildiğini görüyoruz. Kışlaya siyasetin sokulmasının ne kadar tehlikeli sonuçlar verdiğini millet olarak çok ağır bedeller ödeyerek yakın zamanda deneyimledik. Buradan bir kez daha uyarıyoruz. TSK'nın, Mustafa Kemal'in ordusu, askerlerimizin Mustafa Kemal'in askerleri olmasını engellemeye yönelik çalışmanın kimseye faydası yoktur. CHP de vatanını, milletini ve Mustafa Kemal Atatürk'ü seven milyonlar da buna izin vermeyecektir" dedi.