Dünya Uygur Milli Hareketi Lideri Rabia Kadir, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Uygur Türkleri ile ilgili sözlerinin ardından büyük tepki gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye açık mektup yazdı.

İşte Kadir'in o mektubu:

“UĞRADIĞIMIZ İFTİRALARA KARŞI MİLLİ HAREKETİMİZE GÜÇ KATTINIZ”

     

Bildiğiniz üzere 13 Haziran günü Çin’i ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Pekin'de “Uygurlar teröristtir” diyerek iftira atmıştır. Bu iftiranın nedeni sadece “cehalet” değildir. Çünkü BM İnsan Hakları Komisyonları’nın Uygurlar hakkındaki raporları Mahmut Abbas’ın masasında bulunuyor. 

BM raporlarında; Uygurların terörist eylem veya düşüncelerden dolayı değil, normal inançlarını, ibadetlerini yerine getirme, milli ve dini ritüelleri yaşama arzu ve taleplerinden dolayı sırf Müslüman oldukları için baskı gördüklerine dair binlerce örnek mevcut. Bu örnekler arasında 10 yıl önce gençlerin giydikleri ay yıldızlı Türk bayraklı tişörtler var, Filistin halkı için yaptıkları dualar var, Filistin halkına destek verdiği gerekçesiyle, Türk bayraklı rozet taşıdıkları gerekçesiyle tutuklanan onlarca, yüzlerce masum genç var. Sırf dini ibadetlerini yerine getirme ısrarından dolayı 20 yıl önce başları kesilen kişilerin Polis kayıtları var bu örnekler arasında… 

Bu zulüm ve baskının nedeni sizin de ifade ettiğiniz gibi tam bir vicdansızlık örneğidir. Zulüm ve baskı gördükleri için her zaman destek olduğumuz Filistin halkını temsil makamında bulunan Abbas’ın bütün bu zulümler, örnekleri ile ortada iken; dinsiz, komünist bir rejime, cani bir Devlete karşı din kardeşini satma cesaretini nereden buluyor, anlamakta zorluk çekiyorum. Bu cesaretin tek bir sebebi var, “biz tek başımıza kaldık”, “Uygurlar sahipsiz kaldı”.

Sadece zulüm ve baskıya muhatap olmadık, sahipsiz kalınca yeraltı yerüstü zengin kaynaklarımız da servetlerimiz de sömürülmeye devam ediyor. Özellikle stratejik çıkarları ve uluslararası dengelere bağlılığı ve diplomatik nezaketi nedeniyle Türkiye’nin bu meselede çok aktif olarak tavır sergilemiyor olması, Mahmut Abbas gibilerin sorumsuzca bu tür tavır sergilemelerine yol açtığını, cesaretlendirdiğini düşünüyorum.

Mahmut Abbas’ın Çin tarafının servis ettiği röportajlarda kandırılmış olması pek olası değil. Çünkü Doğu Türkistan'da; 6 yıldır 3 milyondan fazla Uygur'un yaşadığı 380'den fazla “ceza ve toplama kampı” bulunuyor. Bugün uluslararası camiada bu kamplarda yaşanan trajedilere dair ağlayan ve tanıklık eden kamp tanıkları var.
Zati-aliniz grup toplantısında yaptığınız konuşma ile iftiralara, iftiracılara karşı uygun yerinde bir üslupla cevap vererek, bizim yalnız olmadığımızı gösterdiniz. Yüreğimizin sesi oldunuz, feryadımıza tercüman oldunuz. Sizin bu duruşunuz ve sizin dava arkadaşlarınızın güçlü alkışları bize manen moral vermiş, milli mücadelemize güç katmıştır. Konuşmanızın aradan on gün geçmiş olmasına rağmen hala kamuoyunda yorumlanıyor olması ve Filistin Büyükelçiliği yetkililerinin açıklama yapma ihtiyacı duyması sizin siyasi arenada etki ve gücünüzü ortaya koymaktadır.


Çinli yetkililerin; sizin Uygurlara destek içeren konuşmanızın tek bir cümlesini dahi Doğu Türkistan’daki halkımıza iletmeyecekleri bir gerçektir. Ancak yurt dışında yaşayan bir milyondan fazla Uygur, sizin bu sözlerinizin her bir kelimesini nakış gibi yüreklerine nakşettiler. Sizin masum, mazlum, mağdur Uygurlara verdiğiniz destek, ceza kamplarında yaşayan yüzbinlerce soydaşımızın kalplerine ulaşacak ve onların direniş ruhunu ayakta tutacaktır. Sizin her bir sözünüz bizim geleceğe ümitle bakmamızı sağlayacaktır.


Üç kuruş para karşılığı konuşan Mahmut Abbas’ın, Çin’deki Uygur soykırımını örtbas etmeye çalışması şüphesiz Çinli yetkilileri sevindirmiş olsa da, Çin’deki insan hakları ihlallerinin üstünü örtmeye yetmeyecektir. Çünkü Uygurlara yönelik baskı ve zulümler, soykırıma yönelik emirler tüm dünya tarafından bilinmektedir. Sizin yaptığınız bu açıklama, Çinli yetkilileri ve onların Türkiye’deki temsilcilerini şüphesiz üzecektir. Çin’den menfaatlenen siyasiler ve iş insanları hep birlikte çevrenizi kuşatacak, daha makul bir yaklaşım tavsiyesi ile sizin Çin’e yönelik üslubunuzu yumuşatmaya çalışacaklardır. Ancak zati-alinizin Türklük meselesinde dün olduğu gibi her zaman dik duruş sergilemeye devam edeceğinize inanıyoruz. 


Ve bu inançla sizin çıktığınız o sahnede, konuştuğunuz o mikrofonda kamuoyuna seslenmek istiyorum: 


Çin; terörist olduğumuz için değil, baskı ve zulme boyun eğmediğimiz için halkımıza soykırım uygulamaktadır…


Çin, aşırı dinci olduğumuz için değil, Müslüman olduğumuz için, ateist olmayı ret ettiğimiz için halkımıza soykırım uygulamaktadır…


Çin; Çinlileşmediğimiz için, Türk milletine mensup olduğumuz için, milli kimliğimizi korumaya çalıştığımız için halkımıza soykırım uygulamaktadır….


Çin; halkımızın kıblesi Pekin değil, “Mekke” ve “İstanbul” olduğu için, halkımıza soykırım uygulamaktadır…


Doğu Türkistan’da 1949 yılındaki işgalden bu yana devam eden soykırım politikası bugün daha açık ve daha farklı biçimde hür dünyanın gözü önünde devam etmektedir. 21. yüzyılda halkımıza reva görülen katliamlar, belki sayımızı azaltacaktır ancak, sizler gibi destekçilerimiz oldukça milli ruhumuzdaki bağımsızlık ve erkinlik ateşini söndüremeyecektir…


Asırlardır olduğu gibi, Allah’ın izni ile ve nesilden nesile, ecdatların ruhuyla aşılanan “bağımsız ve özgür yaşama irademizle” bu baskı ve zulmün üstesinden gelme mücadelemizde her zaman yanımızda yer alacağınıza inanıyoruz. 


“Dağlar hareket edebilir, hatta güneş batıdan doğup doğudan da batabilir”; ama Uygurlar asla Çinli olmayacaktır…


Aziz vatanımız Türkiye’ye gelme imkanı bulabilirsem, şüphesiz Uygur halkının minnet ve şükranlarını bizzat makamınızda arz etmek isterim. Var olun Devlet Begim.