CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.


Açıkel açıklamasında Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tabloyu özetledi.

Açıkel şu tespitlerde bulundu;

*Suriye’deki iç siyasal çatışmanın bir insanlık dramına dönüşmesinde Saray’ın keyfi dış politikasının etkisi ve vebali çok büyük.  2011’den bugüne, taktiksel Ensar ve Muhacir söylemleriyle süslenen ancak hem Suriyeli mültecilerin sorunlarını kangrenleştiren hem de yurttaşlarımızı pek çok açıdan mağdur eden bir başıboşluk ve öngörüsüzlük, mülteci ve göçmen sorununu daha da derinleştirdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel

*İktidar, bizzat AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz yıllarda telaffuz ettiği 4 milyon Suriyeli mülteci için harcanan 40 milyar dolarlık kaynağı ne Suriyeli sığınmacıların sorunlarını ne de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının şikâyetlerini çözebilmek için kullanabildi. Bunlarla birlikte Suriyeliler başta olmak üzere kendi ülkelerinden insani taleplerle Türkiye’ye gelen mülteci ve göçmenlerin de Türkiye’de büyük sorunlar yaşadıkları ortadadır. Özellikle Suriyeli mülteciler, kötü koşullarda barınmakta, yetersiz ve kötü koşullarda beslenme ile mücadele etmekte, sağlık ve eğitim hizmeti konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır.

'HALEP KADAR KENT İMAR EDİLİRDİ'

*Harcandığı iddia edilen 40 milyar dolar ile Halep büyüklüğünde bir kentin yeniden imar edilebileceği ya da Suriyeli sığınmacıların kangrenleşmiş sağlık, barınma, eğitim ve benzeri tüm sorunlarının çözüme kavuşturulabileceği unutulmamalıdır. Bu kaynak, AKP iktidarı tarafından ya plansız ve kötü biçimde harcanmış ya da yandaşlara verimsizce kullandırılmıştır.

“TÜRKİYE EN BÜYÜK MÜLTECİ KAMPI”

*AKP mülteci krizindeki basiretsizliği yüzünden Türkiye'yi mülteci kadınların ticaretine, çocuk evliliklerine, fuhuşa, kayıt dışılığa, gettolaşmaya, insan kaçakçılığına, radikal silahlı çetelerin sokaklarda kol gezdiği bir ülke konumuna dönüştürdü. AKP, Türkiye'yi akıldışı politikalarıyla Ortadoğu ve Ortaasyalı mültecilerin Avrupa'ya geçişini engellemeye çalışan, Avrupa'nın kapısındaki en büyük 'mülteci kampına' dönüştürdü. Sığınmacıları da kendi yurttaşlarını da mağdur eden büyük bir 'tampon bölge' yarattı.