Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Edirne Milletvekili Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı düzenliyor.

Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

- Irak’ın kuzeyinde bölücü terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlarda, şehit olan Piyade Uzman Çavuşumuz Samet Şeker’e Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı ve sabır dileyerek sözlerime başlıyorum.

Bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızın gündeminde, Erdoğan Şahsım Hükümetinin; Yönetemediği ekonomik kriz, yönetemediği devlet krizi, yönetemediği sağlık krizi sonucunda, milletimize yaşattığı buhran ve bunun üstesinden nasıl gelineceği vardı.

Marmara Denizi’nde, bir çevre felaketine dönüşen müsilaj, MYK gündemimizdeki bir diğer konuydu.

Yine Partimizin önemli projelerinden biri olan Aile Destekleri Sigortasıyla ilgili olarak, bugün MYK’mıza bir sunum yapıldı.

Marmara Denizi’nde müsilaj kâbusu büyüyor. Deniz salyası tüm Marmara’yı, hatta Kuzey Ege’yi etkiliyor. Bu, sadece denizin üzerini örten bir pislik değil, aynı zamanda denizin altını da öldüren, çölleştiren bir bela…

Bize ait tek denizimiz, Marmara Denizi can çekişiyor.

Bugünlere elbette bir günde gelmedik. Ama bugün bu konuda en son konuşacak olanlar, ülkeyi 19 yıldır yöneten, İstanbul’u 25 yıl yöneten, sonunda da “İstanbul’a ihanet ettik” diyen, mevcut kadrolardır. Şehit kanlarıyla sulanan vatan topraklarını, talan edilecek kupon arazi olarak gören Saray zihniyetidir.

19 yılda; Oksijen yuvası Kazdağları siyanürle, zümrüt yeşili Cerattepe dinamitle, güzelim İkizdere iş makineleriyle, dünyanın gözbebeği Salda Gölü betonla tanıştı.

Rant müptelası bu gözü dönmüş kadrolar, şimdi de Talan İstanbul Projesiyle, tüm Marmara’ya, tüm Trakya’ya, yeni bir ihanet hançeri saplamaya hazırlanıyorlar.

Marmara Denizi bu ihanetlere isyan ediyor. Yılların hatalarını “Alın, yüzleşin” diyerek, suyun yüzüne vuruyor,

Tekrar söylüyoruz: 

Bizim iktidarımızda, tabiatın idam fermanı olan kötü işlere izin vermeyeceğiz. Talan İstanbul Projesine, bu suça ortak olanlara, tek bir kuruş kaptırmayacağız.

Erdoğan yönetiminde geçen 19 yılın sonunda bu yapış yapış pislik, ülkemizin her yerini sarmış vaziyette.

Metal yorgunu Saray Hükümetinin yönetemediği ülkemiz, Cumhur İttifakı’nın içindeki kavga nedeniyle, her gün bir başka skandalla çalkalanıyor.

Hamurunda kibir olan, Cumhur İttifakı’nın evlatları, denizlerimizi bitiren müsilaj gibi, milletimizi bitiriyorlar.

Ülkemize musallat ettikleri ucube rejim, memleketimizin bereketini kaçırdı. Ülkeyi yönetemiyorlar. Sarayın yayımladığı, her 10 Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 6’sı, önceki kararnameleri düzeltmeye yönelik. Devlet böyle mi yönetilir? İstikrar böyle mi sağlanır? Vatandaş bu şartlarda önünü nasıl görür?

Erdoğan Şahsım Hükümeti döneminde, Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda, üç yılda, dört başkan gördük. Her bir başkan o koltukta, ortalama dokuz ay oturabildi. Başkan yardımcıları gece yarısı kararıyla görevden alındı. Bankanın yetiştirdiği, yüze yakın orta ve alt düzey yöneticinin görevine, tek seferde son verildi.

Merkez Bankası’nın yetişmiş elemanlarına “Gelen gelsin, biz başkentten İstanbul’a taşınıyoruz” dendi.

Dünyanın hiçbir ülkesinde Hükümetler, ellerini Merkez Bankası’na bu kadar hoyratça daldıramazlar. Çünkü Merkez Bankaları, dünyanın her yerinde itibar müessesesidir. Siyasetçinin eli, bankanın günlük işleyişine karışmasın diye araç bağımsızlığına sahiptirler. Faizde, dövizde, enflasyonda istikrar böyle sağlanır.

Merkez Bankası’nı hallaç pamuğu gibi atarsan kur da, faiz de, enflasyon da bugün olduğu gibi patlar. Devlet krizi, nur topu gibi ekonomik kriz doğurur.

Tek kişinin iki dudağına bağlı bu düzende, denge-denetim kalmadı. Koskoca ülke vesayet rejiminin pisliği, kiri ve pası içinde nefes alamaz hale geldi.

Fransız yazar ve düşünür Voltaire’nin dediği gibi; “Sıradan hırsız paranızı, Siyasi hırsız ise geleceğinizi, Hayallerinizi, gülümsemenizi çalar.”

Tek kişilik vesayet rejimi, milletimizin geleceğini, umutlarını, gülümsemesini çaldı.