Tuzla Ahmet Kılıç Bulvarı’nda düzenlenen törende İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Tuzla'da yaşanan koku sorununa çözüm için “Şile Kömürcüoda Çöp Sızıntı Suyu Arıtma Tesisi”nin temeli atıldı. 

Törende gün içinde kısa süreli yağan kar hakkında da konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, şunları söyledi:

"Bugün çok bereketli bir gün. Bugün kar, dün yağmur; açıkçası özlemiştik. Yani benim iddiam var: Allah, iyi insanların gönlüne göre verir. Bizim memleketimizin 86 milyon insanının da gönlüne göre vereceğine yüzde 100 inanıyorum. Tuzla'dan bir temel atma törenini izliyor olacağız. Temel atma törenini Şile'de yapacağız. Ama niçin Tuzla’da, Tuzla halkıyla konuşuyorum. Bu tabi size garip gelebilir. Ama şunu ifade edeyim: Tuzla'nın bir koku sorunu var. Ve bu sorunu gidermek için yoğun bir çaba içerisindeyiz.

'TUZLADA YAŞANAN KOKU SORUNUNU ÇÖZECEĞİZ'

Söz konusu sorunu çözmek için, yaklaşık 3 yıl önce bir komisyon kurduk. İSKİ koordinasyonunda ama hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hem de İstanbul Valiliği'nin farklı kurum ve kuruluşlarının katkı sunması gereken bir çalışmaydı. Bu komisyonu onun için kurmuştuk. Ancak itiraf edelim; bazı kurumlardan yeterince destek alamadık. Ama biz üzerimize düşeni yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Şile’de yapılacak tesisle, Tuzla’nın koku sorununu gidereceğiz. Bir deprem yaşadık. Canlarımızı kaybettik. İçimiz gerçekten yanıyor. Rahmet diliyoruz. Milletimize baş sağlığı diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Yaralılarımız var. Hala yoğun bir mücadeleyle yaralılarımızın iyileşmesi için cansiperane mücadele eden sağlıkçılarımız var, biliyorum. Yaralılarımıza da acil şifa diliyorum. Ama bize bu büyük acıyı yaşatan deprem felaketi, içinde bulunduğumuz doğal çevrenin şartlarıyla uyumlu yaşamaz iseniz, tedbirlerinizi ona göre almaz iseniz, ne yazık ki doğaya, doğal afetlere karşı dayanıklı bir ülke var edemezsinizi gösterdi bize. Bu uyumu bozmanın acı sonuçlarını yaşadık. Aslında öğrendik ki bir kez daha; doğayı yok saymak, geleceği yok saymak demektir.

'ÖNCE İNSAN SAĞLIĞI'

Gelecek nesillere güzel bir çevre bırakmak zorundayız. Çevre sorunlarının ülkemizde belki de en yoğun şekilde ele alınması gereken yer, İstanbul'dur. Temiz enerji kullanımı, iklim koşullarına göre peyzaj, katı atıkların ayrıştırılması, depolanması… Bütün bu hususlar, kişi başına aktif yeşil alanın en üst seviyeye taşınması; işte bütün bunlara yoğun yatırımlar yapıyoruz. Bunların hiçbirisi gösterişli projeler olmayabilir. Çılgın projeler değil, rant projeleri de değil. Ama sağlıklı bir yaşamı İstanbul'da var edebilmek adına kesinlikle önemli projeler. Projelere, ‘Bu seçim kazandırır projeler mi, seçim kazandırmaz projeler mi’ diye bakmıyoruz. Biz olaya, bu yapılacak işler şehrimiz için ne kadar önemli, insan sağlığı, insan canını öne koyan meseleler açısından ne kadar öncelikli; öyle bakar, öyle karar veririz.

'MEMLEKETİMİZİ AYDINLIĞA ÇIKARTALIM İSTİYORUZ'

Tüm Türkiye açısından da bu anlayışa ve bakışa sahibiz. Deprem felaketi nedeniyle yaşadığımız acıları hafızalardan çıkarılmaması gerekiyor. Çünkü biz, hızlı unutuyoruz ve tedbirlerimizden uzaklaşıyoruz. Eğer öyle yaparsak, başka felaketler de kapıda bizi bekler. Hala, bu acılar tazeyken bile, siyaseti deprem bölgesine alet etmenin acı anlarını yaşıyoruz. Hazır depreme dönük sözler ederken, daha yeni… Efendim, bizim belediyelerimizi, Cumhuriyet Halk Partili, Millet İttifakı'na ait belediyeleri deprem bölgesinde hiç görmemişler. Yahu bir insanın gönül gözü bu kadar kapalı olur mu? Bu kadar iftirayla dili olan bir tarzı, memleketimize hiç kimse yaşatmadı. Bakın binlerce insanımız, binlerce çalışanımız, yaklaşık beş bini aşan çalışanımız, bugüne kadar sadece Hatay'da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına görev aldı. Yüzlerce iş makinamız, 1000’i aşan iş makinemiz orada görev yaptı, yapmaya devam ediyor hala. Şu anda bile, bin 200’ün üstünde personelimiz orada. Sağlıktan psikolojik desteğe, Hatay'a destek oluyoruz. Bu bir lütuf değil, olmak zorundayız. Şaşıyorum; bunu söyleyen ülkemizin Cumhurbaşkanı. Seçimle gelmiş. Ülkemizin Cumhurbaşkanı, -şöyle düşünün- gözü, bakınca, kendi partisine aitse, görüyor. Böyle bakınca, kendi partisine ait değilse, görmüyor. Akıl alacak bir şey değil bu. Yani şaşkınım. Milletini bölen akıldır bu. Evladını ayıran anne-baba duydunuz mu siz? Allah göstermesin, evladını ayıran anne-baba duruşudur bu. Bakın bu kadar kötü bir duruş bu. Her şeyi seçime, siyasete alet etme aklıdır bu. İşte onun için biz, bu akıl, bu ülkenin üstünden bir an önce gitsin ve memleketimizi aydınlığa çıkartalım istiyoruz."