İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Akşener'in açıklamasından satır başları şu şekilde:

 "Bu arkadaşların nazarında siyaset pasta, başörtüsü ise dilimden başka bir şey değil. Bu mesele esasında kapanmış bir yaradır. İnancı doğrultusunda hür bir şekilde yaşamak, evrensel olarak bireyin hakkıdır. Halihazırda yürürlükte olan mevzuat da bunun için yeterlidir. Ne yasal ne de anayasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur.

O nedenle mecburen bu anayasa yapılacakmış. Biz elbette siyaseti bir kurnazlık yarışı olarak gören bu arkadaşları, seçim kazanmak için her şeyi mubah bilen siyasi partinin giderayak bir kanun teklifinden Anayasa peyda etme gayretlerine şaşırmadık. Doğal olarak bazı soruları da madem anayasada bir değişiklik olmalıydı son 20 yılda neredeydiniz? 2008’de bu konuda düzenleme yapıldı. O zaman Meclis'te olan bizler de buna destek verdik.

Mezardan ölüleri kaldırıp sandığa götürdüğünüz refarandumda bu değişikliği neden yapmadınız? Aklınıza mı gelmedi yazmayı mı unuttunuz?

Hep bir uçtan bir uca gitti bu ülke. Sağduyunun ortadan kalktığı kutuplaşma üzerinden her türlü rantın devşirildiği bir düzenek devam ediyor. Bugün başörtü mevzusu da benzer konu.

Mesela 2017'de bir kez daha anayasa reformu yaptınız. 150 yıllık birikimi tek kalemde sildiniz rejimi değiştirdiniz. Peki o gün neredeydiniz? O değişikliği neden yapmadınız? Yazacaktınız da karakter limitine mi takıldınız?

Memleketin bu kadar ağır sorunları varken esasında var olmayan bu mesele siyasetin gündemini kapladı. Elbette biz de bu duruma sırtımızı dönemeyiz. Bu arkadaşlar anayasa yapma konusunda olağanüstü yeteneğe sahip.

O zaman anayasaysa anayasa, mutabakatsa mutabakat! Biz varız! Ama öyle, 'ağam dedi, paşam dedi, Saray dedi' yok. Öyle kapı kapı gezip, “mış” gibi yapmak yok. Öyle ağlamak, sızlamak yok.

Bak Sayın Erdoğan seni uyarıyorum. Bu konu, bir turnusol kağıdıdır. Bu konu, bir samimiyet testidir. Bu konu, bir sınavdır.

Şimdiden sağdan doldan duyuyorum. Saraydaki siyaset dehaları orada burada abuk sabuk konuşuyor. Kendilerince yoklama çekiyorlar. 'Bu seçim diğerleri gibi değilmiş', 'başörtüsü meselesinin gündeme gelmesi çok iyi olmuş', 'çok faydalı olurmuş', 'seçimi kaybederlerse bu metni iptal ettirirlermiş', 'seçimden sonra da bu işin ekmeğini yemeğe devam ederlermiş'. Daha ahlaksızca olanı da var. Neymiş efendim, 'teklif mecliste 400'ü bulsa da bazı milletvekillerine hayır oyu kullanıp teklifi referanduma götürürlermiş'. sayın Erdoğan, bu konu bir sınavdır. Kim pas veriyor, kim gol atıyor beni ilgilendirmez. Saraydaki tatlı su stratejistlerinin Zihni Sinir taktikleri beni ilgilendirmez. Başı örtülü, başı örtüsüz tüm kadınlarımızın, bu ülkedeki tüm vatandaşların saf ve temiz duygularını sömürmenize müsaade etmeyeceğim. Bunu böyle bilesin.

'BİZ VARIZ'

Sayın Erdoğan ben de sana bizzat seslenmek istiyorum. Gel bu konunun üzerindeki tüm tartışmaları kapatalım, gel bu meseleyi sonsuza dek ülke gündeminden çıkaralım.

Milletin tamamını kapsayacak düzenleme yapalım. Eğer ajandam var bunu değiştiremem diyorsan eğer ben siyasi rant peşindeyim bu pastayı kimseye yedirmem diyorsan gerçekten ortak akıl arıyorsan haydi buyur ben varım biz varız İYİ Parti olarak varız. Özgürlük alanını genişleten teklifimiz var. Arkadaşlarımız çalıştı biz hazırız.

Sahici mutabakata varıp esasında var olmayan bu tartışmayı tarihe gömmeye varız. Bu konuda kim samimi değil tüm Türkiye izlesin. Millet devlet bütünlüğüne daha fazla zarar vermeyelim.

Milletimizin gerçek sorunlarına, kanayan yaralara, okula aç giden çocuklara dönelim. Milletimize dönelim. Başörtülü başörtüsüz tüm kadınların hayatını dar eden yakıcı meselelere dönelim. Yeni hikayeler yazmanın kavgasını verelim.

 Bu vesileyle tüm kadınlarımıza ve milletimize seslenmek istiyorum.

20 yıllık bir iktidarın, ülkemizde; ekonomiden, eğitime, sağlıktan, hukuka kadar, hemen her alanda sergilediği, devasa beceriksizliğin, hayatımızı esir alan, acı sonuçlarını, hep birlikte yaşıyoruz.

Bilge Kağan yazıtında, ne yazar, biliyor musunuz? “Türk Milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım. Tanrı lütfettiği için, ölecek milleti kaldırdım. Çıplak milleti, giydirdim. Fakir milleti, zengin ettim. Nüfusu az milleti, çok ettim. Başka milletler arasında, onları pek üstün kıldım.

Gelin görün ki; 20 yıllık iktidarında, kadim devlet geleneğimizden, zerre nasiplenememiş Sayın Erdoğan'ın, beceriksiz idaresinde; artık her sabaha, “Acaba bugün, başıma ne gelecek?” kaygısı ile uyanıyoruz. Artık her günü; Ayakta kalabilme endişesi ile geçiriyoruz. Artık her ayı; büyüyen borçlarla, büyüyen dertlerle, büyüyen bir belirsizlikle tamamlıyoruz.

Bu vahim tabloya, sebep olanlar ise; her sabaha, ihtişamlı saraylarında uyanıyorlar. Her günü, lüks içinde, sefa içinde, büyük bir keyifle geçiriyorlar.

Her ay; beceriksizliklerine kılıf olarak, yepyeni bahaneler, yepyeni yalanlar, yepyeni masallar uyduruyorlar. Şimdi bu düzen, adil bir düzen midir? Elbette hayır! Bu düzen, Türk Milleti'ne layık bir düzen midir? Elbette hayır! Bu düzen, koskoca Türk Devleti'ne, yakışır bir düzen midir? Elbette hayır!

Çünkü Sayın Erdoğan, bu düzeni, milletin iyiliği için değil, kendi koltuğunu korumak için, bilerek ve isteyerek kurdu."