Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyeleri, önceki gün Ankara’da TBMM önüne yürümek isterken polis müdahalesiyle karşılaşmıştı. Taban maaş ve güvenceli iş yaşamı talep eden öğretmenler, eylemlerini Türkiye’nin dört bir yanına taşıdı. İstanbul’da da İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelen eğitimciler, burada nöbet başlattı.

Öğretmenler, yaşadıkları sorunları ve taleplerini ANKA Haber Ajansı’na anlattı. Özel bir kolejde İngilizce öğretmeni olan Evin Turgut, maaşlarının düşüklüğüne dikkat çekerek şunları söyledi:

“Benim maaşım şu anda 20 bin lira. Yeni tekliflerin başlamasıyla beraber yine 20-25 oranında yapılan teklifler. Bunun yanı sıra zaten 1 yıllık sözleşmelerle çalışıyoruz ve çok uzun saatler çalışıyoruz. Görev tanımımız o kadar geniş ki, gerçekten öğretmenlikle ilgisi olmayan pek çok işi de yapıyoruz çünkü yapmak zorundayız. Bir güvencemiz olmadığından ötürü en ufak bir hak arayışında, itirazımızda zaten anında işimizden oluyoruz. Bizi koruyan yasalar olmadığı için hakkımızı da savunamıyoruz. Bu durum son 3 yıldır sendikanın varlığı ve mücadelesiyle beraber biraz daha değişmeye başladı çünkü artık kıdem hakkımızın olduğunu biliyoruz, pek çok hakkımızın olduğunu biliyoruz. Bu sendikanın bu kadar kısa sürede bu kadar büyümesinin bir sebebi de gerçekten maruz kaldığımız haksızlıklar ve bir yanıyla hakaretler. Çünkü çalıştığımız patron profili de gerçekten o kadar kötü ki, asla eğitimci olmayan, eğitime yatırım yapan para babaları.

'SİGORTALARIMIZ EKSİK YATIYOR'

Hâl böyle olunca öğretmenlik, itibardan da müthiş bir şekilde uzaklaşmış bulunuyor. Sigortalarımız eksik yatırılıyor. Asla maaş bordrolarımızı, sözleşmelerimizi alamıyoruz. İmzaladığımız sözleşmeleri bile kurumdan ya da yöneticilerimizden almak içi ayrıyeten bir çaba, savaş vermemiz gerekiyor. 1 yıllık sözleşmelerle çalışıyoruz ama pek çok kurum bize 10 aylık sözleşmeyi dayatıyor, bu yasal olmamasına rağmen. Sözleşmemizle beraber hemen istifa metnimizi de imzalamış oluyoruz. Hâl böyle olunca da yaz tatillerinde mevsimlik işçiler gibi başka işler kovalıyoruz ya da yine maaşımızla geçinemediğimiz için tüm yaz bir yandan da çalışmak zorunda kalıyoruz.”

'İLK TALEBİMİZ TABAN MAAŞ HAKKIMIZIN GERİ GETİRİLMESİ'

Turgut, taleplerini de şöyle dile getirdi:

“İlk talebimiz tabii ki de taban maaş. Kamudaki meslektaşlarımızla eşit özlük haklarına ve eşit maaşa sahip olmak istiyoruz. Geçinebileceğimiz ve insanca bir yaşam sürdürebileceğimiz bir maaş talebimiz var. 1 yıllık sözleşmelerle değil, belirsiz süreli sözleşmelerle güvenceli yaşamak istiyoruz. Özlük haklarımız olsun istiyoruz ve bu kurumlar mantar gibi her yerde üremesin, bu kadar artmasın; nitelikli eğitim ve mutlu öğretmenler olsun, bunun için de denetim olsun istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevini üstlenmesi ve bizleri de güvence altına alıp bu kurumların da denetlenmesini istiyoruz. Tabii ki ilk talebimiz, taban maaş hakkımızın geri getirilmesi.”

'DENETİM YOK'

Yine bir özel kurumda İngilizce öğretmenliği yapan Papatya Tabak da eğitimin bütününde sorunlar olduğuna vurgu yaparak şöyle konuştu:

“Örneğin özel sektörde çalışan bir öğretmen olarak denetimin hiç olmadığını söyleyebilirim. Patronların tamamen çıkarlarına yönelik hem öğretmeni hem de öğrenciyi sömüren bir sistem olduğunu düşünüyorum. Okullarda öğretmenimiz katledildi. Güvenlik sorunu çok fazla. Kontrolsüz göç, vatandaşlık satılması gibi sorunların bedelini ne yazık ki emekçiler, öğretmenler ödüyor. Taban maaş hakkımız vardı 2014’ten önce. Şu an bakan, ‘Benim öyle bir hakkım yok’ diyor ama daha önce olan bir hak, geri alındıysa demek ki bu, Milli Eğitim’in kontrolünde olan bir şeydi. Bu konuda kesinlikle yalan söylüyor bakan. Zaten bunu da düzeltemiyorsa neden o koltukta oturuyor?”

'YENİ MÜFREDATTA İNGİLİZCE YOK'

Yeni açıklanan müfredata da değinen Tabak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben İngilizce öğretmeniyim. Yeni açıklanan müfredatta İngilizce dersi yok. Bunu hazırlayacak personeli mi yok, ben soruyorum Milli Eğitim’e buradan. Seçmelilerle birlikte 7 tane din dersi açıkladınız. Nerede İngilizce, Almanca, görsel sanatlar, drama, sanat, spor? Bunları neden açıklayamadınız? 7 tane din kültürü ve eğitimi dersi, Kur’an dersi, diğer dersleri hazırlamayı biliyorsunuz. İnci gibi hazırlamışsınız. Niye diğer dersler hazırlanamadı şimdiye kadar? Önem mi vermiyorsunuz yoksa giderek başka bir planın içinde misiniz?”

'ÖĞRENCİLER DE MAĞDUR'

Tabak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Lisede İngilizce öğretmeniyim. 22 bin 700 lira net maaşım var. Patron, ‘Gelecek seneye brüt maaşın üzerinden yüzde 35 yaparım’ dedi. Bu da seneye 32 bin lira oluyor. Eylülden itibaren herhalde bana 32 bin lira verecek. Bu, devletteki bir öğretmenin maaşının yarısı olmuş oluyor. Bununla kira mı vereyim, kendime mi bakayım, üstümü başımı mı alayım; servis yok, yemek yok, temel ihtiyaçlarımızı bile yerine getiremiyoruz. Bu nedenle bu sene ben okulumdaki 5’inci İngilizce öğretmeniyim. Bundan öğrenciler de mağdur oluyorlar. Çünkü herkes iki ay sonra işi bırakıyor. Neden, geçinemiyor. Bu kadar mobbing, bu kadar uzun süre derse girme ve bu kadar komik bir maaşa öğretmen dayanmadığı için ben bu sene 5’inci İngilizce öğretmeniyim kendi okulumda. Buradan öğrencilerin de mağdur olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

'GEÇİNMEK ZORUNDAYIZ'

Sendikanın Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ozan Fındık, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda özel sektör öğretmenlerine dair herhangi bir şey olmadığına işaret etti. Fındık, şunları anlattı:

“Bizim taban maaş yasamız 2014 yılında vardı. 2014 yılına kadar bir şekilde geçerliydi. 2014 yılında tamamen kaldırıldı. Bugün öğretmenlerin belki yüzde 90’ı asgari ücret ve bir tık üstüyle çalışıyor. Asgari ücretin biraz üstünde verenler de diğerlerini gösteriyor, ‘Bakın, görüyor musunuz, biz onlardan daha iyiyiz’ ama kamudaki meslektaşlarımızın yanına yaklaşmıyor ne yazık ki maaşlarımız. Geçinmek zorundayız, kira veriyoruz, yaşamak zorundayız. Bir meslek yapıyoruz, yaptığımız meslek kamusal. Özelde çalışsak bile kamusal bir meslek yapıyoruz. Bu ülkenin geleceğini, çocuklarını yetiştiriyoruz. Yaptığımız işin karşılığında aldığımız, genelde asgari ücret ve civarında oluyor. Sadece asgari ücretle bitmiyor, bazı yerlerde sigorta yapılmıyor, bazı yerlerde yarı zamanlı çalıştırılıyor öğretmenler, asgari ücretin bile altında ücret alıyorlar. Birçok sorunumuz var ama bunlardan belki en temel talebimiz, taban maaşın olması, kamudaki meslektaşlarımızla ücretlerimizin eşitlenmesi.”

'İŞ SÜREKLİLİĞİ KAYGISI'

Sözleşmelerden doğan güvencesizlikle ilgili de Fındık, şöyle konuştu:

“Senelik sözleşmeler yapılıyor. Bizler her sene sözleşme yenilemek zorundayız. Belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışıyoruz. Sanki yaptığımız iş belirli bir süreyi kapsıyormuş gibi ama değil. Biz aslında öğretmenlik yapıyoruz. Ben sınıf öğretmeniyim. Birinci sınıfı aldığımda dördüncü sınıfa kadar öğrencilerimi okutuyorum, okutmaya çalışıyorum. Ne yazık ki işverenler, bunu tam bir silah olarak kullanıyorlar. Bir sene çalışıyorsun, bir sene sonra hiçbir neden göstermeden sözleşmeni yenilemeyebiliyorlar. Genelde performansa, başka bir şeye dayandırıyorlar. Bazen sendikal faaliyet yüzünden yaşıyoruz bunları. Bu her sene, her öğretmenin, özellikle özel okul ve kurs merkezleri öğretmenlerinin bu aylarda stresi başlar. Acaba seneye sözleşme yenilenecek mi, acaba tekrar seneye devam edebilecek miyim, yeni bir iş mi aramak zorundayım; özel sektör öğretmeninin kafasında her zaman bir geçinmek, ikincisi de iş devamlılığı, sürekliliği kaygısı var. Bunlarla yaşamak zorunda kalıyoruz.”

Kule personeli 10 aydır eylemde! Kule personeli 10 aydır eylemde!

GELİR ADALETSİZLİĞİ

Öte yandan yabancı okullarda da öğretmenler arasında da gelir adaletsizliği sorunu yaşanıyor. Edinilen bilgiye göre, İstanbul’da bulunan liselerde Türk öğretmenler mağduriyet yaşıyor. Bu liselerde, bir Türk öğretmen 30 ile 40 bin lira arasında maaş alırken aynı işi yapan Fransız, Alman ya da İngiliz bir öğretmenin maaşı 100 bin liraya (2 bin 500 ile 3 bin avro arasında) yaklaşıyor. Bu okullarda, bir öğrencinin yıllık kayıt ücretinin bir milyon liraya yaklaştığı belirtilirken, Türk öğretmenler sorunun çözülmesi için adım atılmamasından yakındı.