POLEMİK HABER / HAKAN KILIÇ / ÖZEL
Kamuoyunda “15 Temmuz’u önceden bilen adam” olarak tanınan Dugin, Rus Milliyetçisi aşırı çıkışlarıyla tanınıyor. Gerçekleştirilen röportajda Dugin, Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye-Rusya ilişkileri, ABD’nin Ortadoğu’daki politikaları, Suriye meselesi ve daha birçok konu hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
İşte Rus Siyaset Bilimci Dugin ile yapılan röportajın tamamı:
- Önce Suriye ile başlamak istiyorum. 13 yıl direnen Suriye ve arkasında duran Rusya, nasıl oldu da 13 günde Esad’ı, Suriye’yi HTŞ’ye bıraktı? Rusya neden çekildi?
Bu gerçekten zor bir soru. Her şeyden önce, Rusya'nın amacı Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve Suriye halkının küçük azınlıklarının çıkarlarını güvence altına almaktı. Aleviler, Dürziler, İsmaililer, Şiiler ve Ermeni Hristiyanlar gibi grupların çıkarlarını.
Temel amaç, radikal Selefi teröristlerin galip gelmesine izin vermemekti. Bu planı hazırlayan da Batı'ydı.
“BATI ORTADOĞU’YU KARIŞTIRMAK İSTEDİ”
Batı, Ortadoğu'yu karıştırmak ve geleneksel rejimleri yıkmak istedi. Özellikle Baas Partisi, Baasçılar ve Arap milliyetçisi laik rejimleri. Batı bu amaçla Selefi ideolojiyi kullandı. Bu, Büyük Ortadoğu Projesi'ydi ve Suriye'de Selefi devrimi bu projenin bir parçasıydı.
Rusya, Beşşar Esad'ın davetlisi olarak Suriye birliğini korumak ve düzeni sağlamak amacıyla müdahale etti ve uzun yıllar boyunca bu plana karşı etkili bir direniş gösterdi.
Bu Selefi gruplara galip gelmelerine izin vermemek Rusya'nın jeopolitik göreviydi. Bu sadece Lazkiye'deki askeri üsler karşılığında değil, adaletsizliğe karşı durmaktı. Çünkü Rusya, Batı'nın Ortadoğu'da tek aktör olmasına izin vermek istemiyordu. Putin'in, meşru devlet başkanı Beşşar Esad'ın davetlisi olarak Suriye'ye müdahale etmesi çok yerinde bir karardı.
Ancak daha sonra özel askeri operasyon başladı ve Rusya, neredeyse tüm Batılı ülkeler ve Batı yanlısı rejimlerin oluşturduğu büyük bir koalisyonla karşı karşıya kaldı. Ukrayna'daki bu çatışma Ukraynalılara karşı değildi, Rusya'ya stratejik bir yenilgi dayatmak isteyen küreselci Batı'ya karşıydı.
Tüm güçlerimiz, tüm askeri kapasitemiz Ukrayna'da kullanıldığı için artık Beşşar Esad'a askeri yardım sağlayamıyorduk.
Bu süreçte çok önemli bir gelişme yaşandı ve Trump seçimleri kazandı. Rusya'ya karşı savaşan ve hala savaşmaya devam eden küreselciler, tam da Suriye'de Putin ve Trump için bir tuzak kurmak istediler. Amaçları Türkiye'yi ikna etmek ve Selefilerin Şam üzerine yürüyüşüne katılmasını sağlamaktı. Böylece Beşşar Esad'ı devirerek Suriye'de Esad sonrası bir rejim kurulacaktı.
“ASIL AMAÇ, RUSYA’NIN ZAYIF OLDUĞUNU GÖSTERMEKTİ”
Asıl amaç, göreve gelecek olan Amerika'nın yeni başkanına Rusya'nın zayıf olduğunu, yetersiz olduğunu ve Ukrayna'da kazanma şansının olmadığını göstermekti. Bu aslında Suriye meselesi değildi, tamamen Ukrayna ile ilgiliydi. Rusya'nın Ukrayna'da savaşı kaybettiğine dair yanlış imajı yaratarak Trump'ı Türkiye'ye yardım etmeye ikna etmek istiyorlardı.
“PUTİN, BEŞŞAR ESAD’A YARDIM EDEMEDİ”
Bu şeytani bir plandı. Ardından Alevilerin soykırımı başladı. Putin gerçekten Beşşar Esad'a yardım edemedi. Çünkü bu planın içinde yer alan İsrail sürekli Şii üsleri ve İran askeri güçlerini bombaladı, onlar da Suriye'den çıkmak zorunda kaldılar. Bu yüzden El-Şara ve koalisyonuna karşı etkili bir direniş gösteremediler. Erdoğan da Putin'in bu zayıflık anını kullanmayı tercih etti.
Bu Biden yönetimi, MI6, İsrail, Selefiler arasında bir tür komploydu. Kimse Beşşar Esad'ı ya da Selefiliği gerçekten umursamıyordu, asıl amaçları Rusya'ya stratejik bir yenilgi yaşatmaktı ve hâlâ bu amaçlarını sürdürüyorlar.
Farklı bir durumda Rusya Suriye'yi asla terk etmezdi, ancak Ukrayna durumuna tamamen odaklanmış olduğumuz için Putin ikinci bir cephede mücadeleyi kaldıramayacağına karar verdi.
Çünkü eğer Putin Suriye'yi terk etmeseydi, Rus birliklerinin tam ölçekli katılımıyla Suriye'de yeni bir cephe açılacaktı. Bu stratejik açıdan çok zor bir karardı.
“ESAD’I ASLA GERİ VERMEYECEĞİZ”
Beşşar Esad'a siyasi sığınma hakkı tanıdık. Onu ve ailesini Rusya'da kabul ettik ve asla geri vermeyeceğiz. Ancak aynı zamanda bu, planlandığı gibi Rus-Türk ilişkilerine ciddi bir darbe vurdu çünkü bu düşmanca bir paktı. Rusya ile Türkiye arasındaki bağları koparmaya yönelik bir girişimdi.
Bu, küreselciler ve liberaller tarafından tüm düşmanlarına karşı - Trump'a, Putin'e, Erdoğan'a karşı - hazırlanmış şeytani bir plandı. Çünkü şimdi Türkiye'nin Suriye'de çok ciddi sorunları olacak, Amerika ve Batı Kürtleri destekleyecek.
Aksi takdirde bazı bölgeler İsrail'in sorumluluk alanı olacak ve Suriye'de yeni çatışmalar, yeni felaketler yaşanacak. Bence Erdoğan'ın El-Şara'yı desteklemesi stratejik bir hataydı.
“ERDOĞAN BEKLEYEBİLİRDİ”
Zamanlama çok önemliydi. Eğer şimdi başlasaydı durum tamamen farklı olurdu. Bu zamanlama, Trump göreve gelmeden önce Putin'in konumunu zayıflatmak için seçilmişti. Erdoğan bekleyebilir ya da bunu daha erken yapabilirdi, ama tam o anda değil çünkü bu bize vurulmuş en kötü darbeydi.
Şimdi Putin'in durumu bir şekilde düzeltmeye çalıştığını düşünüyorum. Ama bence Erdoğan'ın en kritik hatası yaptığı şey değil, zamanlamasıydı. Erdoğan her zaman Suriye'de Müslüman Kardeşler karşıtı ve diğer İslamcı grupları destekledi.
Ama zamanlama çok yanlıştı çünkü bu küreselcilerin oyununa gelmek anlamına geliyordu. Bu egemen bir karar değildi, ulusal çıkarların hesaplanmasına dayanmıyordu. Bence bu Erdoğan için de gizli bir tuzaktı. Tüm bunlar benim bireysel değerlendirmemdir.
----------------------
- Türk Hükümetinin girişimiyle terör örgütü PKK silah bırakma çağrısı yaptı. PKK gerçekten silahları bırakır mı? Suriye’de diğer unsurlarla beraber silahlı faaliyetlerine devam edebilir mi? ABD, YPG’yi gözden çıkarabilir mi? Bölgede kurulacak bir Kürt Federasyonuyla ilgili ABD ve İsrail’in ve zaman zaman Rusya’nın da desteği olduğu dillendiriliyor. Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
“PKK’NIN FESHİ KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEZ”
Kürt sorununun ne Şam'ın alınmasıyla ne de PKK'nın lağvedilmesiyle çözülebileceğini düşünüyorum. PKK bir terör örgütüdür ve mirasına karşı durmak en olumlu adımdır. Ancak Öcalan'ın açıklamasından veya PKK'nın lağvı kararından sonra Kürtlerin politik güç olarak varlığının sona ereceğini hayal etmek çok iyi niyetli bir duruş olur.
Bu kesinlikle imkansız. Yeni formlar bulacaklar. Bugün Kürtlerin ana hedefleri olan Kürt devletini kurma amacına ulaşmak için stratejilerini yeniden gözden geçireceklerini düşünüyorum.
İdeolojilerini yeniden şekillendirecekler. Stratejilerini mevcut duruma göre ayarlayacaklar ve Suriye'de yeni politikalar arayışında olacaklar. Suriye'de artık çok daha fazla bağımsızlıkları var. İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından destekleniyorlar.
Amerika Irak'ta, Müslüman Irak'ta Kürtleri destekliyor. Artık Türkiye'deki Kürtlerin yeni bir kimlik bulacaklarını ve kısmen Erdoğan'a muhalefet olarak siyasete katılacaklarını düşünüyorum. Ancak radikal Kürt unsurları kaybolmayacak. Farklı bir strateji bulmaya çalışacaklar.
“RUSYA KÜRTLERİ DESTEKLEMEDİ”
Gerçek şu ki, Rusya son otuz yıldır Kürtleri desteklemedi. Önceden, Soğuk Savaş döneminde bu Türkiye'nin NATO'ya katılmasına bir tepkiydi. Ama son otuz yıldır Rusya Kürtlere verdiği desteği tamamen kesti. Bu duruş normal şartlar altında yeniden gözden geçirilmeyecektir.
Ama Kürtleri desteklememek yeterli değil. Farklı unsurlar olabilir. Örneğin Erdoğan şimdi zayıf durumda. Ona karşı olanların hepsi daha kötü. Onlar pro-liberal, pro-Batıcı.
Ancak Erdoğan'ın kararsız muhalefeti ve Suriye'de Selefileri tercih etmesi, sadece İslam dünyasında değil, Rusya'da ve Batı'da da güvenilirliğini sarstı. Şimdi Erdoğan, dünyada herhangi bir müttefiki olduğunu iddia edemez. İranlılar Türkiye'nin Suriye politikasını ihanet, bir tür vatana ihanet olarak görüyorlar.
Bugün itibariyle Erdoğan'ın Suriye'de Kürtlere karşı kazandığı görülüyor. Ama bu bir ‘Pirus Zaferi’ çünkü istikrarsız, ciddi ve derin bir stratejiye dayanmıyor. Çünkü Doğu Akdeniz'de Osmanlı hakimiyetini yeniden kurmak kesinlikle gerçekçi değil.
“ERDOĞAN GÜÇLÜ VE BÜYÜK BİR LİDER”
Erdoğan'ın Ortadoğu'daki farklı aktörler nezdinde güvenilirliğinin bir kısmını kaybettiğini düşünüyorum. Yaşlı bir adam. Peki Türkiye'nin geleceği ne olacak? Türkiye için çok iyi şeyler yaptı. Türkiye'yi kurtardı. Çok güçlü ve büyük bir lider.
Ama yaşamının doğal sınırlarına yaklaşırken, gelecek için, ülkenin geleceği ve hayatı boyunca hizmet ettiği halk için bir şeyler formüle etmeli. Bir doğru adım atıyor, ardından bir yanlış adım, bir doğru, bir yanlış.
Bu salınım ve kararsızlık sadece içinde bulunan duruma bağlı. Doğru çözümler, yanlış çözümler; iyi ortaklar, yanlış ortaklar; bunların hepsi Erdoğan için karışık ve belirsiz. Arkasında herhangi bir fikir/plan/strateji olmadan Türkiye'nin siyasi liderliğinde onun varisini nasıl düşünebilir veya hayal edebiliriz?
Erdoğan şu an İslamcılık, Osmanlıcılık, Sekülerizm, Kemalizm, Avrasyacılık, Avrupacılık, Batıcılık arasında bocalıyor. Ama Müslüman Kardeşler üyesi. Neredeyse tüm siyasi ideolojileri denedi. Bakınız Suudi Arabistan ile ilişkileri, bir iyi bir kötü.
Bunların hiçbirini bir stratejik plan dahilinde değerlendiremeyiz. Erdoğan'ın yerini alacak kişi, erkek ya da kadın… Her kimse artık bunun zamanı giderek yaklaşıyor. Tam bir kafa karışıklığı içinde olacağız. Ne yapacağız? Erdoğan'ın çizgisini nasıl sürdüreceğiz? Çünkü bir çizgi yoktu, sadece fırsatçı çözümler vardı, bazıları iyi, bazıları kötü.
Çünkü kimse net olmayan ya da hiç var olmayan bir stratejiye sadık kalamaz. Bu yüzden çok trajik bir durumda olduğunu düşünüyorum. Örneğin şimdi Kürtler o kadar agresif değil ama bir sonraki ana kadar. Bir anda her şey değişebilir ve o an çok yakında gelebilir.
Bu durum Erdoğan'ın bir yanlış adım daha. Bu sefer Kuzey Irak'tan, Suriye'den ve Türkiye'den Kürtlerin birleşerek Kürt devleti kurma iradelerini ortaya koyan Kürt milliyetçi eğilimi yeniden göreceksiniz. İsrail ve Amerika farklı nedenlerle bunu destekleyebilir.
Belki bazı Araplar da onları destekleyebilir çünkü Araplar da çok bölünmüş durumda. Arap Müslüman dünyası için ortak bir strateji yok. Çok sayıda grup ve devlet var. Bu kritik anın yakında geleceğini düşünüyorum, belki yarın değil ama gelecek, ve bu sadece iktidarı korumakla ilgili değil.
Erdoğan bunu yapma kapasitesine sahip, ama iktidarı korumak ile tarihi bir kişilik olmak iki farklı seçenek. Rusya ile koşulsuz dostluk ve ittifakın kaybolduğunu düşünüyorum. Bugün ve dün Rusya Kürtleri desteklemedi. Tersini iddia etmek yanlış. Ama Rusya, Türkiye'den gerçekten dostane bir tavır görmezse, bu bugünkü gibi fırsatçı olursa, kimse Rusya'nın gelecekte aynı şeyi yapacağını garanti edemez. Bugün Rusya’nın Kürtlere desteği. Ama Türkiye sadece fırsatçı davranırsa bunun devam edeceğini kim garanti edebilir?
Rusya da kendi çıkarlarını durumsal olarak hesaplayarak biraz fırsatçı olabilir. Bizim stratejimizde, Avrasya stratejisinde çok daha fazla tutarlılık gösteriyoruz. Tek kutupluluğa karşı çok kutupluluk için savaşıyoruz. Türkiye'ye bu çok kutuplu dünyada kendi yolunu bulmasını öneriyoruz.
Ama bunu kabul etmek için bazı stratejik ittifaklarla tutarlı olmanız gerekir. Türkiye'nin stratejik bir çizgiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Erdoğan'ın bugünkü artık geç döneminde bunu önerebileceğinden şüpheliyim. Her ne kadar şüphesiz güçlü bir lider olsa da.
Büyük bir adam. Ama şimdi siyasi hayatının sonbaharında, geç sonbaharında. Bu çok özel bir durum. Tanrı hakkında, tarih hakkında, Türk tarihindeki ve toplumundaki rolü hakkında daha fazla düşünmeli. Gelecekteki Türk lider nesilleri için bir vasiyetname, stratejik plan, yol haritası hazırlaması gerekiyor. Ancak durum ne yazık böyle değil.
- Geçtiğimiz günlerde Ukrayna ile ilgili ateşkes çağrılarında sayın Putin, Türkiye’yi adres göstermişti… Dolayısıyla bu görüşmelerle ilgili tüm dünya kamuoyu İstanbul’a odaklandı. Siz Erdoğan ve Putin ilişkisini nasıl okuyorsunuz? Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye’nin duruşunu nasıl tarif edersiniz?
Genel olarak Erdoğan'ın pozisyonunun diğer krizlerdeki gibi tamamen fırsatçı olduğunu düşünüyorum. Bazen Putin'le, bazen Zelenskiy'le, bazen küreselcilerle, bazen anti-küreselcilerle. Sadece zıt pozisyonlar arasında kararsızlık nedeniyle salınıyor.
“ERDOĞAN KARARSIZ KALIYOR”
Kararsız kalıyor. Koşulsuz Zelenskiy yanlısı değil, bu iyi bir şey, ama bize karşı da hiç dostane değil. Bu da farklı bir mesele.
Ama yeni görüşmeler için İstanbul'un seçilmesinin Ukraynalılara ilk anlaşmaları hatırlatmak için olduğunu düşünüyorum. İstanbul'daki ilk anlaşmalar tamamen farklı bir durumda yapılmıştı.
Rusya saldırıyordu, Rus birlikleri Kiev yakınındaydı ve İstanbul'daki ilk anlaşmada gerçekte ne olduğunu pek az kişi biliyor. Kaynaklarımdan biliyorum ki Kiev sonunda imzaladı. Tam olarak sonuçlanmadı ama teslim olmayı, vazgeçmeyi kabul eden bir plan imzaladı. Çünkü Rus birlikleri Kiev yakınındaydı ve tüm şartlarımızı kabul ettiler: Bunlar içinde NATO'dan çıkmak, tarafsız olmak, milliyetçi grupları dağıtmak ve gelecekte kurtardığımız dört bölgenin kaderini görüşmeyi.
Ama ilk İstanbul anlaşmaları sırasında bu bölgeler Rusya Federasyonu'nun parçası olarak görülmüyordu, bu daha sonra oldu. Bu, Ukrayna ve Zelenskiy'in savaşı kaybettiklerini kabul ettikleri bir anlaşmaydı. Kırım konusunda anlaştı, dört bölge konusunda ısrar etmedi ve bu ilk İstanbul anlaşmalarının imzalanması Moskova'da zafer olarak kabul edildi.
Ama daha sonra CIA'den, Biden'dan ve MI6'dan insanlar geldi ve Boris Johnson bizzat Zelenskiy'i imzaladığı anlaşmaya uymamaya ikna etmek için geldi. Ona büyük miktarda yardım, askeri yardım ve bundan da öte istihbarat yardımı, Rusya'da olan biten her şey hakkında bilgi vaat etti.
“ZELENSKIY ANLAŞMADAN VAZGEÇTİ”
Ve Zelenskiy bu anlaşmadan vazgeçti, savaş yeniden başladı. Putin şimdi Trump'la yapacağı görüşmelerin bir sonraki turunu yine İstanbul'da, aynı Medinskiy, Vladimir Medinskiy ile yapmayı seçti. Ukraynalılara ilk anlaşmanın sonuçlarını hatırlatmak için, bu ironik bir adımdı.
Putin çok ironik bir adam, bu onlara bir zamanlar savaşı kaybettiklerini imzaladıklarını hatırlatmanın bir yoluydu. Bu o kadar Kremlin'le ilgili değildi, Trump'la görüşmeyle de o kadar ilgili değildi, farklı yerlerde de olabilirdi, ama yer seçimi Ukraynalılara üç yıl önce zaten yenilgiyi kabul ettiklerini imzaladıklarını hatırlatmalıydı. Bu aynı Medinskiy, Vladimir Medinskiy tarafından çok iyi oynanmıştı.
Putin'in Erdoğan'dan bir şey beklediğini sanmıyorum. Erdoğan İstanbul'da görüşmeleri sağlayabilir ve güvenliği garanti edebilir, hepsi bu. Gerisi bu savaşın gerçek efendileri Putin ve Trump arasında karara bağlanacak ve şimdi olan biten her şeyin asıl hedefinin tam olarak Trump olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Trump defalarca bunun Biden'ın savaşı olduğunu, Ukrayna'da bu savaşı istemediğini söyledi. Ama bu savaş Rusya ile Amerika arasındaki savaş ve henüz bitmedi, devam ediyor ve tırmanıyor.
“RUSYA ASLA VAZGEÇMEYECEK”
Tırmanma artıyor, olası bir nükleer savaşın eşiğinde yaşıyoruz çünkü Rusya Ukrayna'daki çıkarlarından asla vazgeçmeyecek ama Trump bunun kendi savaşı olmadığını düşünerek en azından Amerika adına savaşı sürdürmekten çekilebilir.
Putin'in ana fikri Trump'ı haklı, akılcı olduğuna, onunla konuşmaya istekli olduğuna, onu varoluşsal düşman olarak görmediğine ikna etmek. Trump da Putin'e karşı aynı şekilde, ama Ukrayna bir şekilde bizim tam ve eksiksiz hakimiyetimiz altında olmalı ve bu bizim radikal pozisyonumuz.
İç dinamikler, tarihi, siyasi, psikolojik ve diğer birçok nedenden dolayı bundan kesinlikle vazgeçemeyiz. Trump bazı durumlarda bize karşı savaşma hakkını Avrupa Birliği'ne veya sadece Ukrayna'ya verebilir ama bizim için bu iyi bir çözüm olur, Trump'la ilişkilerimizi geliştirebilir ve yine de özel askeri operasyonumuzun hedeflerine ulaşmak için savaşabiliriz.
Görüşmelerin İstanbul'da yapılması abartılmamalı, çünkü bu her iki taraf için az çok güvenilir bir yer olarak görülüyordu ama bu şu an için geçerli durumsal bir şey. Trump'la görüşmelerin devamının belki Suudi Arabistan'da veya başka bir yerde olacağını düşünüyorum. Bu herkes için değil, Rusya'nın Ukraynalılarla konuşabileceği bir format ama o kadar önemli değil çünkü gerçek kararlar farklı yerlerde, Washington'da ve Moskova'da veriliyor, İstanbul'da değil.
----------
- İlk defa NATO’nun Türkiye sınırlarında yapacağı bir tatbikata Türkiye’yi almadılar. Tatbikat planlarında bir nehir geçme planı var. Bu nehir New Jersey’de değil, Tuna değil. Türkiye sınırlarındaki Meriç Nehri. Türkiye sınırlarında tatbikat yapabilecekleri başka bir nehir yok. NATO’nun namluları Türkiye’ye mi dönüyor? Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
“KÜRESELCİLER SİZİ KÖLE OLARAK KULLANABİLİR”
Küreselciler için sizi canlı tutmak veya köle olarak kullanmak ya da size karşı savaşmak sıradan. Bu oldukça normal. Şeytani ideolojiye sahip şeytani insanlarla, küreselciler ve liberallerle uğraşıyoruz. Onur, adalet, hakkaniyetin ne olduğu hakkında hiçbir fikirleri yok. Sizi onlar için savaşmaya zorlayabilirler ve aynı zamanda sizi feda etmeye, hemen terk etmeye hazırlar.
Örneğin Hindistan yakın zamanda böyle bir şey yaşandı. Çin'e karşı askeri ittifak oluşturmaya çalıştıklarında Hindistan'ı katılmaya davet ettiler ve Hindistan-Pakistan arasında kısa süreli savaş başladığında, Amerika'dan, Batı'dan stratejik müttefik Hindistan'a yardım etme konusunda hiçbir fikir, hiçbir iddia yoktu. Bu çok alaycıdır. Batı çok alaycı. Size karşı askeri eğitim organize edebilir ve sizi isyana ikna edebilir. Sizi ihlal edecekler, size tecavüz edecekler ve bunun için minnettar olmanızı bekleyecekler. Bu onların tavrı.
“BATI, İNSANLIK DIŞI SAPIKLAR TOPLULUĞU”
Batı ırkçı, alaycı ve tamamen insanlık dışı sapıklar topluluğu. Bugünkü NATO ve Avrupa Birliği bu. Ama aynı zamanda siz olmadan doğrudan size karşı bu askeri eğitimleri organize edebilirler ve aynı zamanda NATO'ya sadık olmanızı, o bölgedeki yükümlülüklerinizi yerine getirmenizi önerirler.
Örneğin şimdi Avrupalı elitler, biraz farklı bir örnek, Trump'ı Rusya ve Ukrayna'ya karşı savaşmaya ikna etmeye çalışıyorlar ve Trump'tan nefret ediyorlar.
Romanya'da, Fransa'da, Almanya'da Trump yanlısı tüm insanları yok ediyorlar. Seçimleri iptal ediyorlar, her türlü demokrasiyi tamamen yok ediyorlar, demokrasiyi askıya alıyorlar ve Avrupa'daki Trump yanlısı figürlere saldırıyorlar. Aynı zamanda bu, Trump'a karşı normal tutumun bir tür ihlali.
Amerika Birleşik Devletleri NATO'nun ana gücü ama yine de Avrupalı elitler Trump'a fiziksel, ideolojik, siyasi olarak hakaret ediyorlar, Avrupa'daki Trump yanlısı siyasi güçleri, popülist güçleri iptal etmek de dahil.
Aynı zamanda, nefret ettikleri Trump'ın Rusya'ya karşı savaşa katılmasını ve tüm yükü üstlenmesini talep ediyorlar. Bu çifte standart. Yunanistan'daki bu askeri eğitimle aynı şey. Türkiye NATO üyesi. NATO, Türkiye'ye karşı askeri eğitim düzenliyor ve Türkiye'nin bundan hoşlanması, bundan mutlu olması bekleniyor. Ve eğer biri bunu eleştirirse, onu Türk faşisti, vatansever falan diye suçlayacaklar.
Bu en kötünün kampı. Avrupa Birliği ve NATO bugün en kötünün en kötüsü. Böyle davranmaları şaşırtıcı değil. Örneğin Bernard Lévy, onunla kişisel olarak konuştum, Erdoğan'dan nefret ediyor.
Ama iş NATO çıkarlarına gelince, Erdoğan'dan NATO çıkarları için savaşmasını talep ediyor. Aynı zamanda Türkiye'yi yok etmek ve Erdoğan'ı öldürmek için Kürtleri destekliyor. Bunun için Yidiş dilinde bir ifade var: Hutzpa.
Bu şu demek: örneğin sen bir katilsin, masum insanlara tecavüz ettin, çocukları öldürdün. Ve bu suçu işlerken yakalandığında, tamamen masum olduğunu iddia ediyorsun ve etrafındaki herkes, yerde yatan tüm kurbanlar birbirlerini öldürmüş ve ona saldırmışlar.
“TÜRKİYE’Yİ KOLAYCA FEDA EDEBİLİRLER”
İşte bu utanmazlık, hutzpa. Avrupa Birliği hutzpadır. Macron, NATO, Van der Leyen, Merz, Steyr, kendi toplumlarını yok ediyorlar ve Türkiye'yi kolayca feda edebilirler.
Sadece feda etmekle kalmıyorlar. Size karşı askeri tatbikatlar düzenliyorlar. Aynı zamanda sizden bunu finanse etmenizi, enerjinizle, paranızla, silahlarınızla tedarik etmenizi istiyorlar. İşte bu hutzpa. Bu terim siyasi dilde giderek daha fazla kullanılıyor, hutzpa, Yidiş, çünkü Netanyahu'nun Gazze'de yaptığı hutzpa.
Her gün öldürüyor. Her gün masum çocukları öldürüyor ve hala bunun için Hamas'ı ve diğerlerini suçluyor. Bu da hutzpa. Bu özel, çok özel bir davranış türü.
Bence El-Şara da hutzpa çünkü masum Alevileri ve Hristiyanları öldürüyor. Ve hala sözde Beşşar Esad vahşetinin kurbanı olduğunu ilan ediyor.
Gerçek Beşşar Esad vahşeti yok. El-Şara ve Selefi çetelerinin işlediği birçok vahşet var. Bugün de devam ediyor ama hala masum ve herkes suçlu. İşte bu hutzpa bence. Pek çok hükümet insanı ya da askeri örgüt bu özelliğin, mutlak yalanın, mutlak şiddetin, mutlak diktatörlüğün, mutlak hakaretlerin, her türlü adalet ve hakkaniyeti mutlak reddin taşıyıcısı olabilir.
İşte NATO bu. Ve Türkiye'nin hala girmek istediği Avrupa Birliği de bu. İşte onların gerçek yüzü bu.
- Türkiye’de İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve CHP’li belediye başkanları gözaltına alıp tutukladılar. Bu süreci takip ediyor musunuz? Tutuklama süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?
“ERDOĞAN’A KARŞI BÜYÜK BİR İTİRAZ VAR”
Belki yanılıyorum, bir süredir Türkiye'de bulunmadım, ülkenizdeki siyaseti takip etme becerimdne biraz kayıp yaşamış olabilirim ama Türkiye'deki bu protestolarda iki unsur olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce, Erdoğan'a karşı büyük bir itiraz var.
Erdoğan o kadar garip adımlar attı ki, iktidarına karşı gerçek, realistik bir tepki ve itiraz var. Otoritesi ve ona olan saygı çok zayıfladı... Türk halkı büyük bir halk, Türk halkını seviyorum, çok zeki, çok bilge, çok kültürlü insanlar ve böyle zeki, böyle kahraman bir halka sadece "ben düzen kuruyorum, şunu yap" diyerek hükmetmek yeterli değil.
Nedenini açıklamalısınız, ufuklar neler, geleceğin perspektifleri neler. Halkın artık Erdoğan'da bir gelecek görmediğini düşünüyorum.
“KÜRESELCİLER, ERDOĞAN’IN YAPTIĞI İYİ ŞEYLERE KARŞI ÇIKIYORLAR”
Siz halkınıza saygı göstermezseniz, halkınız da sonunda size saygı göstermeyi bırakır. Ve aynı zamanda siyasi liderler bu meşru protestoları kendi lehlerine kullanmaya, manipüle etmeye ya da istismar etmeye çalışıyorlar. Onlar daha kötü. Küreselciler, Erdoğan'ın yaptığı iyi şeylere karşı çıkmaya çalışıyorlar ve ondan çok daha kötüsünü talep ediyorlar.
Örneğin liberal eşcinsel yürüyüşlerine katılmak, Ukrayna'da Rusya'ya karşı savaşmak. Bu küreselci liberal liderler çok daha kötü. Erdoğan bu Batıcı, Soroscu güçlerin arasında sıkışmış durumda.
“ERDOĞAN’IN HAPSE ATTIĞI ADAMLAR SOROS’UN ADAMLARI”
Birçok protesto, Trump'a, Putin'e, dünyadaki tüm popülist ve vatansever güçlere karşı olan Soros ağı tarafından destekleniyor. Erdoğan'ın hapse attığı insanlar, anladığım kadarıyla Soros'un adamları. Belki yanılıyorum ama analizime ve kaynaklarıma dayanıyorum.
Bunda ısrar etmiyorum ama öyle görünüyor. Protestoların liderleri Soros grupları. Bu Erdoğan'dan çok daha kötü. Ve bu durum Türkiye'de çok trajik, çok zor çünkü gerileme halindeki ve o kadar çok hata yapan Erdoğan var ki onlarla başa çıkmak çok zor.
“PRO-SOROS MUHALEFET LİDERLERİ, TÜRKİYE’Yİ YOK EDECEK”
Ama liberal pro-Soros muhalefet liderlerinin Türkiye'yi yok edeceğini düşünüyorum. Onlar ondan daha kötü. Ama halk haklı. Türkiye halkı, büyük halk, çok güçlü, çok kahraman, davaya çok bağlı, çok vatansever Türk halkı.
“KEMALİZM STRATEJİYE DAYANIYORDU”
Ama halkınız kimse tarafından doğru şekilde temsil edilmiyor, kimse tarafından. Siyasi düzende giderek daha fazla hata yapan Erdoğan ve ondan daha kötü olanlar var. Halk yanlış temsil ediliyor, zaman zaman hiç temsil edilmiyor. Bu gerçek demokrasinin, Kemalizm'in büyük krizi, çünkü Kemalizm stratejiye dayanıyordu.
Kemal Atatürk halkına onlarca yıl süren bir miras bıraktı, bir tür strateji, plan, entelektüel, siyasi, jeopolitik, ekonomik, kültürel miras. Bu Kemalist miras, Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra Türk siyasi ve sosyal tarihinin tüm on yıllarının, tüm dönemlerinin çekirdeğiydi.
Ve bu iyi bir örnekti. Erdoğan ise ne Kemal Atatürk'ün mirasını sürdürebildi ne de başka bir şey önerebildi. Sadece karışıklık var. Sorun bu. Ve büyük Türk halkının şu anda içinde bulunduğu durumdan, büyük enflasyondan, ekonominin çöküşünden daha iyi bir şeyi hak ettiğini düşünüyorum.
Böyle bir ekonomi felaket bence, çıkış yolu yok, bununla nasıl başa çıkılacağına, bunun nasıl aşılacağına dair öneri yok.
Türk tarihi için çok kritik bir an bu. Türk İslam kimliğinin meşru canlanmasının çok iyi ve çok olumlu olacağını düşünüyorum, özellikle Sufi yolunda, Türk dini kimliğindeki bu çok kültürlü, çok dinli yapılar önemli.
Ama ayrıca, bence en önemli olan, Türkiye'nin çekirdek kimliği Kemalist, Kemal Atatürk'ün fikirleri. Belki bazı geleneksel unsurlarla bir sentez yapılabilir ama bu Türkiye'nin somut jeopolitik durumdaki konumuna dayalı strateji olmalı. Ve şu an böyle bir şey görmüyoruz.
-----
- Sayın Dugin, Türkiye kamuoyu sizi “15 Temmuz’u bilen adam” olarak tanıyor. Bunu nereden biliyordunuz? Bu bilgiyi nereden edindiniz? Ve 15 Temmuz’da tam olarak neredeydiniz? Bunu açıklar mısınız?
O sırada bir program için Türkiye’deydim. Darbe başlamadan birkaç saat önce bilgi almıştım ama kaynaklarımı açıklayamam. Bu kısmen jeopolitik analizime, kısmen erişebildiğim bilgilere dayanıyordu. Ama önemli olan ne?
Sadece gerçekleri bilmek değil, onları bir araya getirmeyi, doğru şekilde birleştirmeyi bilmek önemli çünkü çok miktarda bilgiye sahip ama bunları analiz etme kapasitesi olmayan birçok insan var. Bu hiçbir işe yaramaz, önemli olan bilgileri birleştirme sanatı.
“BİR ŞEYLER OLACAĞINDAN EMİNDİM”
Yapbozun tüm parçalarını bir araya getirdiğimde, çok yakında bir şeylerin olacağından, darbe benzeri bir şeyden kesinlikle emindim çünkü Erdoğan, Rusya ile ilişkileri önemli ölçüde geliştirmişti ve Rusya ile Türkiye arasında yaklaşan savaşı önlemişti.
Daha sonra Erdoğan iyi bir adım attı, bizimle durumu sakinleştirdi ve Putin ile Erdoğan için uçaklarımızı, askeri uçaklarımızı düşürme tehdidini organize eden insanlar tamamen hayal kırıklığına uğradılar ve Erdoğan'dan ve yönetiminden intikam almak istediler.
“FETÖ’YÜ, GÜLENİST GRUBU YILLARCA KULLANDILAR”
FETÖ'yü, Gülenist grubu kullandılar. Yıllar önce Gülenistlerin, FETÖ'nün, birilerinden tamamen emirler aldığını biliyordum, Erdoğan'dan değil, Türk halkından da değil, tüm emirler CIA'den geliyordu, bu sadece yabancı gizli servisin bir şubesiydi ve Erdoğan anti-küreselci davrandığında hemen harekete geçtiler, onu ortadan kaldırmak istediler.
O zaman Erdoğan'ı prensip olarak desteklemedim. Örneğin Ergenekon davası sırasında onu desteklemedim, bu farklı bir unsur ve farklı bir durumdu, her şeyi yanlış yaptığında, Türkiye'nin en kötü düşmanı olan Gülenistlere, Gülenist yargıçlara, Soros yargıçlarına ve tüm bu paralel ağa güvenildiğinde, bu bir hataydı ve bunun hata olduğunu ifade ettim.
Ama Erdoğan kendini ve Türkiye'yi kurtarmak için iyi bir iş yaptığında ve Rusya ile ilişkileri yeniden kurmaya çalıştığında tepki geldi. Tüm unsurları, zamanlamayı ve kaynaklarımdan gelen bazı bilgi parçalarını bir araya getirdiğimde Küreselci FETÖ'nün tepkisini öngördüm.
Hemen tüm resmi gördüm ve Türkiye'yi bir şeylerin düşeceği konusunda uyarmak için oradaydım. Haklı çıktım ve darbe başladığında Ankara havaalanındaydım, darbeciler hava üssünü kuşattılar ve uçağımız kalkamadı.
Ancak durum az çok stabilleştiğinde, uçağımız Türkiye'den ayrılma izni aldı. Daha sonra diğer tüm uçaklar bir kez daha durduruldu, bu benim Ankara'dan Moskova'ya nasıl gidebileceğimin küçük bir penceresi idi ama öncesinde gecikme vardı, sonrasında da gecikme, Türk tarihinin çok kritik bir anındaydım.
“RUSYA’YI TÜRKİYE’Yİ DESTEKLEMEYE İKNA ETTİM”
Her şeyi yapmaya çalıştım ve Rus hükümetini bunun meşru olmadığını ilan etmeye, Erdoğan'ı desteklemeye ve onu kurtarmaya çalışmak için çok önemli diğer adımları atmaya ikna etmeyi başardım. Rusya'nın müdahalesini abartmamalıyız ama o durumda yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızı itiraf edebilirim.
Erdoğan bu sefer iyi karar verdi. Trajik olan Erdoğan'ın siyasi hayatında iyi karardan kötü karara, kötü karardan iyi karara geçmesi, bu belki onun tarzı ama bu durumalarda siyaset tutumunun kapasitesini tükettiğini düşünüyorum.
Türk halkının, Türk siyasetinin şimdi daha güvenilir, daha ciddi bir şeye, bazı stratejilere, ideolojiye, Ulusal Türk fikrine ihtiyacı var. Avrasyacı olmalı, Kemalist olmalı, aynı zamanda gelenekçi olmalı, anti-hegemonik olmalı, egemen olmalı, çok kutuplu olmalı.
Bu anlamda, örneğin Türkiye bu çizgiyi doğru ve kararlı şekilde takip ederse, kendi egemenliği için, kendi bağımsızlığı için, kendi Kemalist kimliği ve Türk geleneği için her türlü hegemonya karşı savaşırsa, bu Türk tarihine yazılmış bir şey olacak. Sadece Kemalist Ruhta değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nda da.
“TÜRKİYE HEP UZLAŞTIRMAYI DENEDİ”
Türkiye hep bunu denedi, karşıtlıkları uzlaştırmayı denedi, sadece kendi kurallarını dayatmadı, Türkler, Araplar, Sufizm, İslam, Fundamentalizm. Kürtler, Ermeniler, birçok farklı etnik grup, Gürcüler de, farklı etnik grupları ve dinleri de bir imparatorluk yapısında yeniden birleştirme fikri, bu Türk İmparatorluğu'nun en iyisiydi, Türk İmparatorluğu'nun ihtişamıydı.
Ve bu yeni Türkiye'nin, Kemalist Türkiye'nin ihtişamıydı, tarihinizde bunları saygın, görkemli, çok iyi bir şeyde birleştirmek için birçok referansınız vardı ve Erdoğan her iyi adım attığında onu destekliyoruz ama ne yazık ki durum her zaman böyle değil.
-----
- Evet Sayın Dugin; Donald Trump ABD Başkanı seçildiği günden beri sürekli İran’ı tehdit ediyor. İsrail’i biliyorsunuz zaten. Önümüzdeki dönemde İran Ortadoğu’nun denklemi dışında kalabilir. Rusya bu sürece nasıl bakıyor, nasıl bir pozisyon belirliyor?
Trump İran'ı suçlayarak başladı ama şimdi bazı iyi sonuçlar elde etti. Trump'la bir anlaşma yaptılar. Bundan da öte, Trump ile Netanyahu arasındaki ilişkilerin nasıl kötüleştiğini görüyoruz.
“İSRAİL’E KOŞULSUZ DESTEK YOK”
Trump İsrail'e koşulsuz bağlı değil. Şimdi İsrail karşısında çok daha dengeli bir konuma yaklaşıyor. Ve İran'la ilişkilerinin giderek normalleştiğini düşünüyorum.
İsrail'e koşulsuz destek şimdi yok, Trump İran'la az çok normal ilişkiler kurma, ilişkileri normalleştirme ve Suudi Arabistan ile Katar'la iyi ilişkiler kurma kapasitesine sahip. Katar İran'a çok yakın ve Türkiye için önemli, yakın zamanda Trump'ın bizzat ziyaret ettiği yer.
“TRUMP ULUSLARARASI SİYASETTE REALİST”
Trump'ın uluslararası siyasette realist olduğunu düşünüyorum. Realizm küreselcilikten tamamen farklı bir şey. Realizm halkların egemenliğini tanımak, onlara doğrudan hegemonya dayatma fikri değil.
İran'ın Ortadoğu'daki rolünün çok ciddi olduğunu düşünüyorum. Ama bunu yapmak, bunu başarmak için İran'ın liberal anlamda değil, çok önemli reformlar yapması gerektiğini düşünüyorum. İdeolojik gündemlerini yeni duruma göre ayarlamaları gerekiyor. Çünkü İmam Humeyni döneminde kesinlikle doğru olan şeyleri tekrarladıklarında, bu işin yarısı. Diğer yarısında, ilkeleri yeni duruma göre ayarlamanız gerekiyor.
Bunu yapmakta bazen başarısız oluyorlar. İranlılar iyi ve bir o kadar iyi olmayan şekilde çok muhafazakar. İhtiyaçları olan şey, bence ideolojilerinde Ortadoğu'da daha fazla rol oynayabilmek için yeni enerji, politikalarını gözden geçirmeleri ve daha aktif hale getirmeleri gerekiyor.
“ESKİ POLİTİKALARI TAKİP EDEMEZLER”
Örneğin sadece eski yolları, eski patikaları takip edemezler. Gazze'de başarısız oldular, Hamas'ı desteklemek başarı getirmedi. Lübnan'da Hizbullah'a yardım etmekte başarısız oldular. Suriye'de başarısız oldular, oradan çıkmak zorunda kaldılar. Bence onlarda da plan eksikliği var, Türkiye gibi çok durumsal, tepkisel hale geldiler. İki büyük güç olarak Türkiye ve İran stratejik ittifak kurabilirler ve bu büyük bir şey olur.
Bölünmüş ve ayrılmış halde, her biri daha yerel, daha dar yolları takip ederek İran zayıflarsa Türkiye de zayıflar. İslam dünyasının geleceği için tamamen yeni bir vizyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Buna Bağdat Hilafeti 2.0 diyorum, İslam dünyasındaki çelişkilerin dengesi temelinde ortak bir gelecek vizyonuna ulaşmalısınız: Araplar, Türkler, Farslar, Sünniler, Şiiler, Sufiler, Selefiler.
Sekülerizm, jeopolitik bakış ve felsefik bir temele ihtiyacımız var. Tüm bu konuları yeniden düşünmeniz gerekiyor. Bu kesinlikle gerekli. Eski yolları takip ettiğinizde, bunları yenileme, yeniden düşünme zamanı geldiğinde, gerileme halindeyiz. İran'ın potansiyel olarak Ortadoğu'nun büyük gücü, çok kutuplu dünyanın kutbu ve çok egemen, ideolojik, ekonomik, politik olarak çok güçlü bir ülke olduğunu düşünüyorum ama şimdi iyi durumda değil.
Türkiye de aynı. İslam geleneğinin, İslam dünyasının ve Ortadoğu'nun canlanmasını istiyorsak bu eğilimi tersine çevirmemiz gerekiyor.