Son bir ay içinde bu ülkede üç avukat öldürüldü. Şiddet artık hayatın her alanında. Biri avukattı, ondan boşanmak istemeyen eşi tarafından çocuklarının gözü önünde 11 kurşunla hunharca öldürüldü. Yarın tüm detaylarını okuyacaksınız. Diğeri ikisi de kadına şiddet davalarının avukatlarıydı. Sadece avukatlar mı şiddetten nasibini alıyor? Hayır, toplumun her kesimi. Doktorlar, öğrenciler, öğretmenler, şoförler, kamu görevlileri, gazeteciler... Şiddetin bulaşmadığı yer yok neredeyse. Kimsenin kimseye tahammülü yok, insanlar öfke patlaması içinde. Çok daha geç olmadan şiddete karşı seferberlik başlatmalıyız. Sesimizi yükseltmeliyiz. Bugün Sinop Baro Başkanı avukat Hicran Kandemir konuğum, şiddeti konuştuk...
Son bir ay içinde üst üste üç meslektaşınız öldürüldü. Yani üç avukat katledildi! Nedir bu? Neyin göstergesi?
Evet, hunharca katledildiler! Şiddetin toplumumuzun en büyük sorunu haline geldiğinin göstergesi bu! Devlet ve tüm sivil toplum kuruluşları birleşip şiddeti doğuran nedenleri, şiddetten korunmanın yöntemlerini ve şiddeti sona erdirmenin yollarını tespit edip bu büyük soruna karşı seferberlik başlatmalı.
TOPLUMUN GENETİĞİ BOZULDU
‘Şiddet dili’ yaşam tarzı mı oldu?
Maalesef öyle! Şiddet artık her yerde! Başta da siyasetçilerin dilinde. Ötekileştiren, kendinden olmayana öfkesini kusan bir siyaset dili halka kötü örnek oldu. Birçok dizide şiddet, hemen hemen her bölümde yer alıyor. Gazete haberlerinde şiddet haberleri verilirken kullanılan dil maalesef yeteri kadar özenli değil. Ailede, okulda, sokakta, televizyonda, sosyal medyada, her yerde şiddet dili hâkim.
Yani hayatın her alanında şiddet mi var?
Aynen öyle. Çok üzülerek söylüyorum, insanların birbirine karşı tahammülü kalmadı. Toplumumuzun o çok övündüğümüz değerleri, hoşgörü, yardımlaşma, aile dayanışması, komşuluk ilişkileri teker teker yok oluyor. Toplumun genetiği bozuldu!
Avukatlar ne kadar tedirgin?
Çok. Avukat da tedirgin doktor da üniversite de ders veren profesör de öğretmen de gazeteci de... Herkes tedirgin. Evden çocuğunu okula gönderen anne de...
İnsanlar korkup belli davaları almaktan vazgeçebilir mi?
Mutlaka korkan ve çekinen bir azınlık olacaktır, bunun aksini söylemek hayatın gerçekliğine ters düşer. Ama avukatlar, şiddete uğrayacağı korkusuyla inandıkları işi yapmaktan, yemin ettikleri mesleğin gereğini yerine getirmekten asla vazgeçmez. Avukatlar vatandaşın vazgeçilmez ve kutsal savunma hakkını en iyi şekilde temsil etmeye devam edecektir.
KENDİMİZİ KORUMAK ADINA DUYARSIZLAŞIYORUZ
Bu korkunç cinayetlere yeteri kadar tepki gösterildi mi peki? Yoksa ‘duyarsız’ mı kalıyoruz? Ya da şiddet o kadar yaygınlaşıyor ki bu tür cinayetler ‘normalleşiyor’ mu?
Aslında bu haberler büyük üzüntüyle karşılanıyor. Ancak kimse ne yapılması, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bilemiyor. Sivil toplum örgütlerinden basın açıklamaları ve protestolar geliyor. Ama bunlar maalesef çok cılız kalıyor. Sesimizi daha çok yükseltmeliyiz. Güçlerimizi birleştirip çözüm yollarını konuşmalıyız. Çok sık gördüğümüz şiddet haberlerine karşı, belki de kendimizi korumak adına duyarsızlaşıyoruz. Bir kısmımız, bu haberleri duymamak adına medyayı takip etmiyor. Bu kadar acıyı taşıyacak gücümüz kalmadı! Bu nedenle herkes kendince koruma yöntemleri geliştiriyor. Çözüme ilişkin bireysel adımların yetersiz kalacağı inancıyla çaresizlik içinde kahrolan çok insanımız var. Bir yol açıldığında, ben inanıyorum ki üstüne düşen sorumluluğu üstlenip gereğini yapacak insanlarımız var...