Kamu Denetçiliği Kurumu’nun düzenlediği '21’inci Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği' konulu uluslararası konferans Ankara'da başladı. Konferansa, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Faruk Kaymakcı, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, davetli ülkelerin ombudsmanları ve büyükelçiler katıldı.

'EŞİT İNSAN HAKLARI'

TBMM Başkanı Şentop, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun önemine değinerek, "Bir taraftan idarenin denetimi konusunda Kamu Denetçiliği Kurumu idari yargının bulunmadığı ülkelerde gelişmiş bir kurum olarak anlatılmaktadır. Bu ayrımın önceki dönemlerde yayılmış bir ayrım olduğunu görüyoruz. Bu ayrımın da artık çok anlamlı olmadığını söylemek isterim. Bugün Akdeniz'i bir göçmen kabristanına çevirmek için harcanan paraların çok büyük meblağlar tutuğunu biliyoruz. Yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, dünyada birçok ülkede ciddi sorunlar üretecek noktaya geldi. Şimdi dünyadaki her şeyin küreselleştiğini gördük. İnsan dediğimiz zaman dünyada yaşayan bütün insanları anlayan, bu anlamda bir eşit insan hakları kavramına somut olarak sahip miyiz? Mesela Berlin'de yaşayan bir insanla Paris'teki bir beyaz insanı eşit olarak düşünebiliyoruz ama Paris'teki beyaz bir akademisyenle Uganda'daki ten rengi farklı bir kişiyi aynen hukuk önünde, insan hakları bağlamında eşit olarak zihnimizde canlandırabiliyor muyuz" dedi.

'TEMEL MESELEMİZ İNSAN HAKLARIYLA İLGİLİ'

Şentop, Prens Harry'in kitabındaki ifadelere de tepki göstererek, "İngiliz Kraliyet Ailesi’nden istifa eden, ayrılan prensin otobiyografik bir kitabı çıkıyor. O kitaptan bazı bölümler basına sızdı. Orada bir yerde 'Afganistan'da görev yaptım. 25 kişiyi öldürdüm. Onları insan olarak görmüyordum. Eğer insan olarak görsem zaten öldüremezdim. Onları insan olarak görmememiz konusunda eğitim aldık' diyor. Bu genç, beyaz Avrupalının bir görüşü değil sadece, keşke öyle olsa. Bu bir kültürü, bir yaklaşımı, bir anlayışı ifade ediyor. Avrupalı beyaz bir insan Afganistan'da yaşayan 25 insanın insan olmadığına karar veriyor, kendisini ikna ediyor, onları öldürebiliyor ve bundan hiç utanç duymadığını ifade ediyor. Temel meselemiz; insan haklarıyla ilgili ne yazarsak yazalım, hangi kurumları oluşturursak oluşturalım, temel meselemiz bir paradigma meselesi. Biz, dünyada yaşayan 8 milyon kişi hangi ten rengine, hangi inanca, hangi ırka sahip olursak olalım, her birinin diğeriyle tam anlamıyla, gerçek anlamda hukuk konusunda eşit olduğunu kabul etmek ve zihnimizi, kültürümüzü de paradigmamızı da bunun üzerine oturtmamız gerekir. Bunu yapmadığımız taktirde küreselleşen bir dünyada gerçek anlamda insan hakları uygulamasını yerleştirebilmek mümkün olmaz" ifadelerini kullandı.