Duvar'dan Meral Candan'ın haberine göre Prof. Dr. Murat Arslan açıklamasında, "Meslek örgütü olarak öncelikle şunu söylemek isteriz ki, yıllardır yapılan çalışmaların etkili olmadığını, popülasyon yönetiminin bu şekilde olamayacağını raporlar halinde yetkililerle, kamuoyuyla paylaştık. Çözüm önerilerimizi sunduk ancak bize kulak verilmedi, Yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımızın uyarıları haykırışları yetkilerin dikkatini çekmedi. Nihayet sorun, hayvan sağlığı ve refahı başta olmak üzere, insan ve çevre için olumsuz sonuçlarını derinden yaşadığımız bir hale evrildi" ifadelerini kullandı.

Arslan'ın açıklamasının tamamı şöyle:

"Değerli meslektaşlarım, değerli basın mensupları,

Veteriner hekimler olarak çok uzun zamandır, yaşadığımız hak kayıplarına, ötekileştirilmeye ve yok sayılmaya rağmen fedakarca ve sabırla görevimizi yapmaya devam ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki; üstlendiğimiz görevlerin ihmal edilmesi; ülkemize kattığımız ekonomik değerler bir yana, insan sağlığı için vazgeçilmez olan koruyucu hekimlik, aşı üretimi, güvenilir ve yeterli gıdaya erişim ile hayvan sağlığı /refahı, çevre sağlığı gibi hayati alanlarda ciddi sorunlara neden olacak. Ancak aldığımız risklere ve yıllardır süren sabırlı bekleyişimize rağmen teşkilat yapımız, özlük haklarımız ve ücretlerimiz açısından mesleğimizin uğradığı haksızlık ve değersizleştirme devam etmektedir.

Oysa geleceğin en önemli sorunları olarak görülen gıda kıtlığı, antimikrobiyel direnç, iklim krizi ve salgın hastalıklarla savaşta en stratejik mesleklerden biri veteriner hekimliktir.

DİSK Başkanı Çerkezoğlu: Attıkları her adımda bu iradeyi görecekler DİSK Başkanı Çerkezoğlu: Attıkları her adımda bu iradeyi görecekler

Maalesef 1984 yılında bakanlık teşkilat yapımızın bozulmasıyla birlikte mesleki kayıplarımız başlamış tam da bu tarihten itibaren hayvancılığımız, hayvansal üretimimiz, hayvancılıkla ilgili ekonomik göstergelerin tümü de giderek kötüye gitmiştir. Mesleki kayıplarımızla bu negatif göstergeler neredeyse tamamen paraleldir. Yani veteriner hekimler kaybettikçe kaybeden, hayvancılığımız, toplum sağlığı, hayvan sağlığı, ekonomimiz ve nihayetinde ülkemiz olmuştur.

Bütün dünyada kabul gördüğü üzere veteriner hekimlik tek sağlık açısından en önemli mesleklerden biridir. Canlılara ilişkin yaşanan her sorunla yakından ilgilidir. Bu nedenle konuşmamın bu kısmını çok güncel olan ve sonuçlarını üzülerek yaşadığımız bir konuya ayırmak istiyorum. Hepinizin tahmin edeceği gibi sahipsiz hayvanlar üzerinden yaşanan tartışmalara değinmek istiyorum. Ama baştan şunu belirtmek isterim ki, bizim söyleyeceklerimiz muhtemelen konunun tarafları haline gelmiş hiç kimseyi memnun etmeyecektir. Ama öyle de olsa Veteriner hekimler olarak aldığımız eğitimin gereği ancak bilimin gerektirdiği şekilde yaklaşım gösterebiliriz.

Öncelikle köpek saldırısı sonucu yaralanan ve vatandaşlarımız için büyük üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isterim.

Meslek örgütü olarak öncelikle şunu söylemek isteriz ki, yıllardır yapılan çalışmaların etkili olmadığını, popülasyon yönetiminin bu şekilde olamayacağını raporlar halinde yetkililerle, kamuoyuyla paylaştık. Çözüm önerilerimizi sunduk ancak bize kulak verilmedi, Yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımızın uyarıları haykırışları yetkilerin dikkatini çekmedi. Nihayet sorun, Hayvan sağlığı ve refahı başta olmak üzere, insan ve çevre için olumsuz sonuçlarını derinden yaşadığımız bir hale evrildi.

Öncelikle sorunun büyümesinin en önemli nedenlerini kısaca sıralamak istiyorum;

Hayvanlara ilişkin kapsamlı mevzuat ilk olarak 24 Haziran 2004 tarihinde yapıldı. Yani neredeyse 20 yıldır belli kurullar konulmuş, ancak gerek yetki karmaşası gerekse, denetimsizlik mevzuatın tam uygulanmasını engellemiştir.

Bu 20 yıllık sürede hiçbir kurum tek başına kendini sorumlu görmemiş, sorumluluk yerel yönetimlere verilmiş ancak yerel yönetimlerin bu sorunu çözecek ne altyapı ve donanımları ne de yeterli personeli bulunmaktadır. Bugün bile Türkiye genelinde toplam sayısı 1389 olan; büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyesinin çoğunda, Veteriner İşleri Müdürlüğü bile bulunmamakta, sahipsiz hayvanlara hizmet veren rehabilitasyon merkezi sayısı ise sadece 290 civarındadır. Yani birçok belediye başkanı kanuna muhalefet etmiştir. Merkezi yönetim de bütçesi yetersiz olan belediyeleri desteklememiştir.

Mevcut bakımevlerinin fiziki koşulları, altyapıları, personel sayıları, imkan ve kapasiteleri ihtiyacın çok altındadır. Buna ek olarak kamuda istihdam edilen veteriner hekim sayısı yetersizdir ve istihdam edilen veteriner hekimlerin etkinliği en aza indirilmiştir.

5199 sayılı kanunun Temmuz 2021 tarihindeki revizyonundan sonra da belediyelerle ilgili hükümler uygulanmamıştır. Bu düzenlemeye göre 'Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür' denmektedir ancak ne yerel yönetimler bu maddeyi uygulamış ne de ilgili Bakanlık denetim görevini yerine getirmiştir.

Türkiye’de 2022 yılına kadar mikroçipe dayalı ulusal boyutta dijital kimliklendirmenin yasal zorunluluğun olmaması sahip tespitleri yapılmadığından terk edilmelerin önüne geçilememiştir. Kontrolsüz üreme ve denetimsiz satışların önüne geçilememiştir.

Sorunun çözümü konusunda ilgili tek meslek olan veteriner hekimler proje veya kanun oluşturulurken özenle dışında tutulmuş, veteriner hekimlerin meslek örgütünün görüşü alınmamış, buna karşın her olumsuzlukta sağlık çalışanı olan ve profesyonel işini yapan veteriner hekimler günah keçisi ilan edilmiştir. Bu durum kanunu uygulamayan yetkililerin, gerekli özeni göstermeyen yerel yöneticilerin işine gelmiş, sorumluluktan kaçmak seçtikleri yol olmuştur. Maalesef 'sözde hayvanseverler' de aynı yolu izlemiş hedef olarak veteriner hekimleri seçmişlerdir."

'DENETİMSİZ ÜRETİM VE SATIŞLARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR'

Arslan, açıklamasında veteriner hekimlerin çözüm önerilerini de sıraladı:

"Çözüm önerilerimiz:

Bazı bakanlıkların işbirliği halinde başladığını basından öğrendiğimiz çalışmaların içeriğinin ne olduğunu maalesef veteriner hekimler olarak bilmiyoruz. Bu nedenle katkı veremiyoruz, yine sahadan uzak, uygulaması mümkün olmayan ve bir 20 yıl daha kaybetmekten kaygılıyız.

O nedenle çözüm için ilk önerimiz 40 bin veteriner hekimin meslek örgütü olan TVHB’nin yapılan hazırlık çalışmalarına dahil edilmesidir.

Mevcut durumda çözüm için düşünülen 'büyük barınaklarda hayvanların toplanması projesi' ilgili yasa maddesi gereği mümkün değildir. Bu konuda bir adım atılacaksa; bu barınakların standartları belirlenmeli, uzmanlardan görüş alınmalı, hayvanların doğal davranışları, yabani hayatla iç içe olmanın getireceği zoonoz hastalık riskleri, hayvanlar arasında yayılacak salgın hastalıklar dikkate alınmalı, hayvanların etiyolojik tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde planlama yapılmalı, ancak bu projede sadece toplumla uyumda sorun yaşayan hayvanlar değerlendirilmelidir. Doğal dengenin zarar görmemesi için sokakların tamamen boşaltılması asla düşünülmemelidir.

Sokağa terklerin önlenmesi için hangi yaşta olursa olsun sahipli hayvanlara mikroçip uygulanarak kayıt altına alınması için gerekli kanun değişikliği derhal yapılmalıdır. Bu uygulama sokak hayvanları için de yapılmalı ve ilgili bakanlık tarafından tek bir programda toplanmalıdır.

Denetimsiz üretim ve satışların önüne geçilmelidir. Üretim yapılacaksa ilgili bakanlığın denetimi ve mutlaka veteriner hekimlerin denetimi ve onayıyla yapılmalıdır.

Yaklaşık hayvan sayısı belirlenmeli ve tüm çalışmalar bu sayılara göre planlanmalıdır. Dün basında yer alan ve sahipsiz hayvan sayısı olarak bildirilen 2 milyon 800 bin sayısının hangi yöntemle belirlendiğini bizler bilmiyoruz.

Tüm il ve ilçelerde veteriner işleri müdürlüğü kurulması zorunlu hale getirilmelidir. Yine İller idaresi yönetici atama yönetmeliklerine bu müdürlükler için atanacak kriterlerde veteriner hekim olma zorunluluğu getirilmelidir.

Geçici hayvan bakımevleri, hayvan nakil ambulansı, hayvan takip aracı, hayvanların yakalanma şekli, insan ve hayvan refahı ve sağlığına, iş sağlığı ve güvenliğine uygun standartlarda olmalıdır ve yönetmeliklerde ayrıntılı bir biçimde belirtilmelidir. Bütçesi yetersiz olan belediyelerin ve Geçici bakımevi veya barınak yapım giderleri, ilgili bakanlık tarafından karşılanmalıdır

Çevreye uyum gösteremeyen, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır.

Geçici bakımevi kapasitesini karşılar sayıda Veteriner hekim, hayvan sağlığı yardımcı personeli ve işçi personel bulunmalıdır. Bu konuda standartlar oluşturulmalıdır. Geçici hayvan bakımevinde çalışan yardımcı personeller hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır.

Bakımevlerinden hayvan sahiplenmek isteyenler ve petshoplardan hayvan satın alanlar, hayvan refahı ve sağlığı konusunda bir eğitime tabi tutulmalıdır. Hayvan sahiplenme şartları düzenlenmelidir. Sokağa terkedilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.

Ayrıca, sahiplendirme özendirilmeli, devlet bu konuda da destek vermelidir. Bireysel sahiplenmemin yanı sıra, ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi özendirilmelidir.

Başta bu konuda önemli tecrübesi olan yerel yönetimler olmak üzere, fakülteler ve sayısı 8 bin civarında olan serbest veteriner hekimler kısırlaştırma çalışmalarında görev almalılar.

Yukarıda saydığımız sorunlar ve veteriner hekimlerin sorunlarının çözülebilmesi için Meclis’te tartışılması gerekir. Bunu sağlayacak veteriner hekimler ne yazık ki genel seçimlerde partiler tarafından değerlendirilmemiş, aday olan meslektaşlarımız Meclis’e girememiştir. Genel seçimlerde yaşanan sürecin yerel seçimlerde yaşanmayacağını ve aday adayı olan veteriner hekimlerin değerlendirileceğini umuyoruz. Ancak, öyle bir noktaya geldik ki sorunlarımızı çözmek için kendi partimizi kurma fikri bile mesleki camiamızda tartışılmaya başlanmıştır."