Yıpranmış bir sağlık sistemi olan bir ülkede bir pandeminin hayaletinden korkan Orban, Mart 2020'nin sonunda çıkarılan bir yasayla neredeyse diktatörlük yetkileri aldı. 

Yasa, kararname ile corona virüs krizinin sonuna kadar hayata geçti.

BAŞBAKAN ŞOV YAPIYOR

İnsan hakları grupları, Avrupa Birliği milletvekilleri ve uluslararası basın öfkeliydi. 

Avrupa Komisyonu bütçe yaptırımlarıyla tehdit etti. Hükümet, Amerikan haber kaynaklarının Viktor Orban’ın acil durum yetkileri hakkındaki ‘temelsiz’ haberler için özür dilemesini talep etti ve parlamentosundan bu yetkilerin haziran ayında iptal etmesini istedi. 

Ancak Macar Başbakan’ın haziranda iptal istemesi tamamen şovdu. Çünkü parlamento olağanüstü hal kanununu yürürlükten kaldırsa bile başbakana daha rahat hareket etmesini sağlayacak bir kanun çıkarttı.

PARLAMENTONUN MANASI KALMADI

Başbakan Orban, parlamentonun izni olmadan hükümet tarafından ilan edilebilecek yeni bir "tıbbi olağanüstü hal" yarattı ve olağanüstü hal ilan edildikten sonra, parlamentonun onu askıya alma yetkisi kalmadı. Hükümet bu gücü komutanları hastanelerden sorumlu tutmak için kullandı. 

Ayrıca, üyeleri kabinenin bir parçası olmayan virüsü kontrol altına almak için oluşturulmuş bir acil durum teşkilatının görev alanını genişletti. 

Tıbbi olağanüstü hal teoride altı ay ile sınırlı. 

Uygulamada hükümet olağanüstü halini istediği sıklıkta uzatabilir ve 2021'de bunu iki kez yapması muhtemel çünkü aynı şeyi 2015’te de yapmıştı.

ANCAK AYAKLANMA ONU UZAKLAŞTIRIR

Princeton Üniversitesi’nden hukukçu Lane Scheppele, Orban'ın uzun vadede koltuğunda kalacağını düşünüyor. 

Görünüşe göre sadece bir ayaklanma onu iktidardan uzaklaştırabilir ancak Macarlar, Orban otokrasisinin yerini alabilecek şeyden korkuyorlar. 

Ekonomik ve sağlıkla ilgili zorluklarla dolu bir yıl olması muhtemel olan 2022'nin ilk yarısında parlamento seçimleriyle karşı karşıya kalacak.

(Economist)
Çeviri: İsmail Cömert