Buza Yazı Yazanlar

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri atölye dersi için “sizce Halkla İlişkiler mesleği nedir?” diye halka sormuş. Verilen cevaplar bir mesleğin önce meslektaşlarımız tarafından sonra da devlet tarafından nasıl yıpratıldığının bir cevabı olmuş. Cevap verenlerin çoğu sekreterlik (ön büro) ile halkla ilişkiler mesleğini aynı kefeye koymuş, çünkü hastanelerimizde kapıdan girer girmez sizi bu bölüm karşılar. Ve o birimin üstünde kocaman halkla ilişkiler yazar. Hangi doktora gideceğini, nereden başvuru yapacağını bu arkadaşlar söyler. Yalnız bu arkadaşların yaptığı danışmalık, ön büro işidir. İşte devletin anladığı meslek budur.

Ve gelelim özel sektörün halkla ilişkiler anlayışına… Güzel kızların telefonlara baktığı, şirketin görüşmelerini yaptığı birim. Şöyle etrafa bakın şirketlere, nerede çalışıyorsun diye sorun bu tarif ettiğim kişilere, cevap halkla ilişkiler olacak. Peki, Betül Mardin, Alâeddin Asna gibi duayenler yıllardır mesleği böyle mi tarif ediyordu?

TÜHİD ne işe yarar? 

Türkiye’de Halkla İlişkiler mesleğinin sorumlu olduğu dernek olarak TÜHİD (Türkiye Halkla İlişkiler Derneği) yıllardır faaliyet yürütüyor ancak onlarda bu alanda maalesef çokta etkili değiller. Nasıl ki belli standartlarınız olmadan, eğitiminiz olmadan avukat olunamıyorsa halkla ilişkiler uzmanı olmak için de birtakım ölçütlerin olması gerekiyor. Ancak ne yazık ki Türkiye’de herkes bu mesleği yapabilir algısı mevcut, her isteyen yapabilir. Kariyer.net ya da yeni bir iş.com gibi iş arama sitelerindeki ilanlara şöyle bir göz atsanız bile bunu görebilirsiniz; “falanca yıldan beri hizmet sunan köklü bir kuruluşumuza İnsan Kaynakları ve Halkla İlişkiler Müdürü arıyoruz” iki farklı birim, iki farklı bilimsel disiplin için tek kişi. Tam bir “ne iş olsa yaparım” mantığı. Ya da halkla ilişkiler sorumlusuyken aynı zamanda temizlik personelinin müdürü de olabilirsiniz.     Bilmem kaç milyon liralık ofislerinde oturan anlı şanlı TÜHİD yöneticileri (ki aynı zamanda ülkenin en çok iş yapan PR ajanslarının sahibidirler) halkla ilişkilerin Türkiye’deki algısını, itibarını yükseltmek için hiçbir çalışma yapmazlar. Bu son derece havalı ve karizmatik beyefendiler ve hanımefendiler ancak kravatlarını, gümüş kol düğmelerini takarak, yüksek topuklu stilettoları, tayyörlerini giyerek ortalıkta yarı Türkçe yarı İngilizce konuşup salınırlar. 

Öte yandan bir şirkette, kurumda halkla ilişkiler biriminde çalışıyorsanız işinize herkes karışır. Hatta bu hadsizlik öyle ileri gider ki (söz konusu kişilerin hiçbirini küçümsemediğimin tam terine uzmanı olmadıkları bir işi onların küçümsediğinin altını çizerek) kapıdaki güvenlikten, temizlik personeline, ulaştırmadaki şoföre kadar herkes size bir öneriyle gelebilir; “abi aslında şu haber şöyle olsaydı” ya da “şu afişi şöyle yapsaydınız” diyerek size son derece “parlak fikirler” sunabilirler. 

Ayrıca tanımlanamayan her iş de halkla ilişkiler birimine “paslanabilir”. Çağrı merkezi kafasının karıştığı, tanımlayamadığı her işi size yönlendirerek başından savabilir; örneğin yeni personelin yemek ve kimlik kartları ya da otoparkın girişine yapılacak bir levhadan bir anda siz sorumlu olabilirsiniz. 

İsminin çevirisi bile sorunlu

Halkla İlişkiler; Aslında kavramın kendisi başlı başına hatadır. İngilizcedeki tanımlaması olan PublicRelation yani “Kamusal İlişkiler” dilimize Halkla İlişkiler olarak çevrilmiştir. Halkla ilişkiler öncelikle bir iletişim sürecidir. Hedef kitle ile kurulan iletişim süreci, kaynaktan bir verinin bir kanal vasıtasıyla hedef kitleye gönderilmesiyle oluşur. Onlardan geri bildirim beklenir ve kanalda gürültü olabilir. Modelden anlaşılacağı üzere Schram’ın döngüsel bir iletişim modelidir bu. Hedeften alınan geri besleme sadece ve sadece kaynağın bu iletişimin amacına ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmesi içindir. Ayrıca bu iletişim sürecinde parazitlere önem verir. Tabii onlar da iletişimin gerçekleşmesinde yaptıkları engel dolayısıyla öne çıkar. Maddi ve manevi parazitler olarak bölünür. Maddi parazitler fizyolojiktir ve öngörülebilir. Öngörüldüğü için proaktif bir iletişimle onları engelleyebileceğiniz varsayılır. Manevi parazitler ise psikolojiktir ve öngörülemez. Bu yüzden reaktif bir iletişim yöntemiyle mücadele etmek zorunda kalırsınız. Size yönelmiş önyargıları, kişisel sıkıntıları aşmak zorundasınız demektir. İletişimin merkezinde mesajı üreten, yani kaynak vardır.

PR (Hİ) Siyasiler, kurum ve kuruluşlar, dernekler, reklamcılar, basın ve medya, kuruluşları, sanatçılar, din adamları, pazarlama uzmanları vs. içinde motor görevi görür. PR'ın en büyük silahı iletişim sanatıdır (çünkü halkla ilişkiler doğru iletişim kurma yöntemidir.)

PR basit bir iş değildir!

(PR) halkla ilişkiler halk arasında yaygın şekli şudur (ki yanlıştır); telefonlara bakma sekreterlik pazarlama vs. ama bu meslek sahipleri de iyi bir verim sağlamaları için PR’ı iyi bilmeleri ve yönetebilmeleri gerekir. Siz halkla ilişkiler yönetimini ve bilim dalını iyi öğrenip iyi iletişim kurabilir, iletişim kurduğunuz hedef kitleyi yönetebilirsiniz. Ama kimse size halkla ilişkiler bitirmişsiniz diye işe almaz veya meccanen bedel ödemez. Siz bu konuda ihtisas görürsünüz bu bilgileri saymış olduğum alanlarda uygulama ve faaliyete geçirebilir ve işlevsel faydaya dönüştürürseniz iyi bir PR'cı olursunuz (halkla ilişkilerci - iletişimci ) bir halkla ilişkiler uzmanı önce kurum, kuruluş, ürün ve markayı iyi tanımalı, var olan hedef kitle ve olması düşünülen hedef kitleyi iyi analiz etmeli. Bu iki nokta arasında farkındalık yaratacak ilgi uyandıracak akıllarda kalacak yaratıcı fikri bularak doğru iletişimi kurabilmeli, (araştırma, planlama, uygulama, değerlendirme) sistemlerini sırasıyla doğru yerde ve zamanında yapabilmelidir. Bu anlamda diyebiliriz ki dünya üzerinde Halkla İlişkiler sektöründe çalışılacak en son yerlerden birisidir Türkiye, zira bu ülkede “halkla ilişkilerci” olmak demek bir anlamda “buza yazı yazmak” demektir…