Kosova Cumhuriyeti'nin, Sırbistan'la arasındaki sınır geçişlerine getirdiği kısıtlama ülkenin kuzeyinde yaşayan Sırpların tepkisini çekti. Kosovalı Sırplar, kararı protesto etmek için sınır kapılarına barikat kurup yolları kapatınca iki ülke arasında gerilim hat safhaya çıktı.

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, gerilim devam ederken NATO'nun Kosova Gücü (KFOR), “İstikrarın tehlikeye girmesi halinde müdahale etmeye hazır olduğunu” bildirdi.

Priştine hükümeti, protestolara neden olan ve Kosova'da yaşayan Sırplar dahil herkesin Kosova kimlik kartı ve araç plakasına sahip olma zorunluluğu getiren kararın 1 Eylül'e ertelendiğini duyurdu. AB ve ABD ile yapılan görüşmeler sonucunda alınan kararın 1 Ağustos'ta hayata geçirilmesi planlanıyordu.

Erteleme sonrası tansiyon düştü. Kosova İçişleri Bakanı Celal Sveçla, sınır kapılarına giden yollara kurulan tüm barikatların kaldırıldığını açıkladı.

Los Angeles eski Başkonsolosu Raife Gülru Gezer ve Prof. Dr. Kemal Üçüncü, bölgedeki son durumu Cumhuriyet'e değerlendirdi.

'UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI GERİLİMİ TETİKLEDİ'

Los Angeles eski Başkonsolosu Raife Gülru Gezer, bölgenin kırılgan bir yapıya sahip olmasına dikkat çekerek, geçmişte uluslararası toplumun da müdahalesiyle "Bölgede barışın tesis edilebildiğini, ancak halkların birbirlerine olan güvensizlikleri ve husumetinin hiçbir zaman geçmediğini" dile getirdi.

Gülru Gezer, Ukrayna-Rusya Savaşı'nın, "Bölgedeki kırılgan yapının bozulabileceği yönünde endişelerin artmasına neden olduğunu" söyledi.

Gezer, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olmasının, Kosova’nın BM’ye üye olması önündeki en büyük engel olduğunu vurgulayarak, "Kosova’ya göre Sırbistan Balkanlar’da Rusya’nın maşası olarak hareket ediyor. Kosovalı yetkililer, Rusya’nın Ukrayna ve Moldova üzerinde tarihten kaynaklı bazı hak iddiaları varsa Sırbistan’ın da Bosna-Hersek ve Kosova üzerinde hak iddiası olduğunu öne sürüyor" dedi.

'BATI, İKİNCİ BİR SAVAŞI KALDIRABİLİR Mİ?'

Gezer, Bosna-Hersek’te de tansiyonun bir süredir yüksek olduğuna işaret ederek, Bosna-Hersek’teki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti'nin (Republika Srpska) "Mevcut sistemin işlemediğini ve Sırplara yönelik ayrımcılık yapıldığını iddia ederek tam bağımsızlık talep ettiğini" hatırlattı.

Gezer, "Sırbistan ve Republika Srpska yetkililerinin arkasındaki en büyük güç tabiatıyla Rusya. Öte yandan, Rusya Ukrayna’da ciddi oranda güç kaybetti. Dolayısıyla, bölgede yaşanacak olası bir sıcak çatışmada Rusya’nın her iki tarafa ne derece yardımcı olabileceği meçhul. Batı ise Avrupa’da ikinci ve çok daha karmaşık bir savaşı kaldırabilecek mi, o da belirsiz" diye konuştu.

Gezer ayrıca, Kosova’daki NATO gücü KFOR’un duruma müdahil olma açıklamasının "Görev icabı" ve "Tarafları yatıştırmak amacıyla yapılan bir açıklama" olduğunu belirterek, "Bu süreçte uluslararası toplumun ve özellikle Belgrad-Priştine Diyalog Süreci’ne arabuluculuk eden AB’nin yoğun bir diplomatik mesai harcaması ve olası bir çatışmayı engellemesi elzemdir" dedi.

'İŞBİRLİĞİNİ DESTEKLEYECEK TEDBİRLER ÖZENDİRİLMELİDİR'

Prof Dr. Kemal Üçüncü ise, mevcut durumda Balkanlar'daki jeopolitik düzene dikkat çekerek, "Slav/Rus jeopolitiğinde Rusya öncülüğünde Ukrayna’daki yükselişin ve görece üstünlüğün Sırbistan’da Ortodoks temelli yeni bir motivasyona sebep olduğu gözükmektedir" dedi.

Kemal Üçüncü, bölgedeki gerilimlerin "Bölgenin büyük güçlerinin diyalog ve istişaresiyle barış ve hoşgörü temelinde çözmekten başka bir çare olmadığını" söyledi.

Üçüncü, "Rusya’nın, Odessa’dan sonra Transdinyester, Sırbistan ve Kosova üzerinden de Adriyatik'e çıkma hedefinin realiteden uzak olduğunu" ifade ederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Bölgenin çok kültürlü ve çok etkili yapısını yok sayan angajmanlardan uzak durulmalıdır. Arnavut yayılmacılığı ve milliyetçiliği bölgede diğer etnisiteleri yok sayan anlayışlara bir çekidüzen vermelidir. Bundan Türk azınlıklar da muzdariptir. Eğitim haklarında hala ciddi sorunlar vardır. Yugoslavya anayasasındaki Türkçe eğitim hakkı yok edilmiştir."

Üçüncü ayrıca, AB'nin, Ukrayna’da olduğu gibi tutum sergilemesi gerektiğini belirterek, "Barış, istikrar ve işbirliğini destekleyecek tedbirleri özendirmelidir. Türkiye ise kültür havzası olan bu coğrafyada yumuşak güç unsurlarını daha etkin planlayıp yönetebilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.