Tecrübeli gazeteci Nuh Mehmet Deniz, FETÖ'nün Balyoz kumpası mağdurlarından eski Deniz Piyade Kurmay Albay ve CHP eski Milletvekili Dursun Çiçek'le bir röportaj gerçekleştirdirdi. Dursun Çiçek, Türkiye gündemine dair çok önemli tespitlerde bulundu. 

İşte Dursun Çiçek röportajının tamamı:

Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey ilk olarak bu mülakatı kabul edip misafirimiz olduğunuz için teşekkür ederim. Müsaade ederseniz ilk sorumuzla başlayalım. Dursun Bey kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Dursun Çiçek: Ben Dursun Çiçek. 1960 Tokat Reşadiye doğumluyum. Okuma yazma bilmeyen bir ailenin çocuğuyum. Babası dört yıl askerlik yapmış bir ailenin evladıyım. İlk okulu Reşadiye’de köyde bitirdik den sonra öğretmen liselerinin devamı olan; Köy Enstitülerin devamı olan Yıldızeli Pamukpınar öğretmen okulunu kazandım. Altı yıl orada orta okul ve liseyi okudum. Sonra Harbiyenin sınavlarına girerek Deniz Kuvvetleri adına Kara Harp okullarında dört yılın sonunda dönem üçüncüsü olarak mezun oldum. 1980 yılında Teğmen çıktım. Emekli edilinceye kadar 1980’den 2011 yılına kadar Deniz Piyade olarak görev yaptım. Daha sonra, deniz piyade kurmay olarak; başta Foça olmak üzere daha çok Deniz Kuvvetleri ve Genel Kurmay Karargahında görevler yaptım. Yaklaşık 31 yıl görev yaptım; harbiye hariç. 31 yıllık hizmet dönemimin 14 yılını Ankara’da stratejik karargahlarda çalıştım. Sanırım yaptığımız görevlerden dolayı emperyalistlerin ve fetöcülerin ayağına bastık ki Genel Kurmaydan tutuklanan en üst düzey ilk Kurmay Albay oldum. Ergenekon ve Balyoz davalarında beş yıla yakın hapiste kaldım. Tabi ki bu bedelle övünç duymuyoruz. Hesabını soruyoruz. Ancak milletimiz 15 Temmuz’da direkten dönmüşse, karanlık tünele girmemişse, bizim verdiğimiz mücadelenin büyük katkısı vardır. Bu mücadelede bize destek veren başta sizler olmak üzere bütün vatan severlere, milliyetçilere, sosyal demokratlara teşekkür ediyorum, sevgiler, saygılar sunuyorum.

Nuh Mehmet Deniz: Askerin evi eşi çocuğu olmaz denir? Yapmış olduğunuz görevlerden dolayı evinizi eşinizi ve çocuğunuzu ihmal ettiğinizi hiç düşündünüz mü? Bugün olsa yine asker olur muydunuz? Yoksa başka bir iş ile mi uğraşırdınız?

Dursun Çiçek: Benim kızım avukat hukuk bitirdi. Oğlumda finansçı, annesi bankacıydı, annesinin mesleğini seçti. Bende hukuk düşünmüştüm; teğmenken hukuk fakültesine girmiştim ama sonra devam edemedim. Askerlik sizin söylediğiniz gibi bir meslek değil bir yaşam biçimidir. Sevmezseniz askerliği yapamazsınız. Tabi benim Deniz Piyade olmama rağmen 1995 ile 1996 yıllarında Şırnak ilinde terörle mücadele noktasında tabur komutanlığım var. En zor görevlerden birisi. O dönemde terör en yüksek seviyedeydi. Deniz Kuvvetleri terörle mücadeleye katkı olarak bir tabur göndermişti. Bu tabur on yıl orada görev yaptı. Şunu söylüyorum askerliği düşünenlere. Severlerse aslında disiplinli ast üst ilişkilerinin bir hukuka dayalı ve net olduğu, kimsenin kimseyi ezemediği; ezdiğinde hakkını arayabileceği bir yapı. Sevenler için vazgeçilmez bir meslek ancak zorla yapılacak bir iş değil. Askerlik sevilerek yapılır. Yoksa yapılmaz. Ben bugün genç olsam yine Asker ocağını tereddütsüz düşünürdüm.

Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey sizce Türk siyasetinde bir tekelleşme var mı? Bunu sadece iktidar partisi tabanlı sormuyorum. Tüm partiler için soruyorum. Bu konuda da Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek “Milletvekilleri işsiz kaldı” dedi. Geçen hafta ise Sayın Metin Külünk “Millet vekillerinin iş yapamadıklarını, kanun yapamadıklarını çünkü yeterli altyapının olmadığını ya gurup duvarına ya da parti duvarına tosladıklarını” ifade etti. Bu konuda siz ne dersiniz? Yine bu soruya bağlı olarak Türkiye’de uygulanan kimilerine göre Türk tipi olarak nitelendirilen Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi sizce doğru mu? Revize mi edilmeli? Yoksa tekrar parlamenter sisteme mi dönülmeli?

BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE'Yİ DEMOKRASİDEN UZAKLAŞTIRDI

Dursun Çiçek: Şimdi bir siyasi partinin ülkede demokrasiyi hukuku etkin kılması için kendi parti içi süreçlerde de demokrasiyi ve hukuku işletmesi lazım. Eleştiriyoruz. Bazı eksiklikler var. Son kurultayda alınan kararlarla Cumhuriyet Halk Partisi bu konularda önder olduğunu, diğer partilere göre baya önde olduğunu gösterdi. Ne yazık ki iktidar partisinde böyle bir seçenek yok. Hepsi kontenjan, hepsi sadakate göre seçilen kişiler. Dolayısıyla oradan demokrasi çıkmıyor.   Orda genel merkezin ve genel başkanın talimatına göre parmaklar kalkıp iniyor. Buda meclisin saygınlığını azaltıyor, meclisin yasama erkini ortadan kaldırıyor.  Bir aklın tahakkümüne kalıyor. Sonra partili Cumhurbaşkanı hükümet sistemiyle de güven oyu almamış hükümetle; Türkiye yola devam ediyor. Böyle olunca da ne yazık ki bu Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırdı. Bunda Ak Partinin parti içi yapısı var. Tek kişi yönetimi var. İkincisi de Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var. İkisinden de dönmemiz lazım. Bir kere bizim Cumhurbaşkanımız partisiz olacak. Partili olup seçilebilir. Ama seçildikten sonra bütün partilere eşit mesafede olacak, milleti temsil edecek. Bütün siyasi partileri milli konularda masa etrafında toplayıp geçmişte olduğu gibi parlamenter sistemde milli politikaları birlikte tespit edecekler. Tek ses olunacak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu konuda ne demiş? “Dış cepheden daha önemlisi iç cephedir” tek ses olunursa daha doğru kararlar veririz. O açıdan mevcut iktidarın yürüttüğü politikayı ben üçe ayırıyorum. Bir 2007’ye kadar olan dönemde. Rahmetli Ecevit döneminde seçilen Ahmet Nejdet Sezer dönemi. Nispeten güzel şeyler yapıldı. Avrupa Birliği ile ilişkiler gibi. Ondan sonra Abdullah Gül noter görevi yaptı, biliyorsunuz. Dolayısıyla hiçbir yasayı, atamayı geri çevirmedi. Bir iki yasa hariç. Türkiye demokrasiden uzaklaştı; en son Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle de ne yazık ki parlamenter sistem de parlamenterin yetkileri elinden alınınca Türkiye tek kişinin yönetimine teslim oldu. Bütün sorunların temelinde de bu var.

Nuh Mehmet Deniz: Peki parlamenter sisteme geri dönmek mümkün mü sizce? 

TÜSİAD'dan kayyum açıklaması: Özgürlükleri daraltan uygulamalardan kaçınmalıyız TÜSİAD'dan kayyum açıklaması: Özgürlükleri daraltan uygulamalardan kaçınmalıyız

ŞU ANDA DENGE DENETİM YOK

Dursun Çiçek: Tabi ki mümkün. Biliyorsunuz Millet ittifakının çalışmaları var. Ortak deklarasyonları var. Hala internet sitesinde duruyor.  Geliştirilmiş parlamenter sistem gibi. Onun bundan farkı bir kere Cumhurbaşkanını yine halk seçebilir. Halka verdiğiniz yetkiyi alamazsınız. Ama meclisten güven oyu alacak hükümet. Cumhurbaşkanı güven oyu alacak, kurduğu hükümetle. Gensoru marifeti ile hükümetteki bakanları ve Cumhurbaşkanını düşürebileceksin. Şu anda denge denetim yok. Mesela bütçesi onaylanmayan Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Belirli bir oranda bütçeyi enflasyon oranında artırarak meclis onaylasa da onaylamasa da göreve devam ediyor. Bütçeyi kullanmaya devam ediyor. Yani meclisin yetkilerini, meclisin denetim yetkilerini yürütme üzerindeki tekrar meclise vermek lazım. Tabi ki yargıyı da bağımsız yapmak lazım. Adalet Bakanı ve yardımcısının hâkim savcılar kurulundan çıkarılması lazım. Yargının özlük hakları dahil, mali hakları dahil, terfileri dahil kendi kendine yeterli bir özerk yapıya kavuşması gerekir.  

Nuh Mehmet Deniz: Bana göre açılım saçılım süreci; başkalarına göre açılım süreci malumuz olduğu üzere hüsranla bitti. Son günlerde tekrar açılım sürecinden bahsediliyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz? Birde bu soruya bağlı olarak şu soruyu da ilave edeyim.  Türk siyaseti bir tarafta DEM parti diğer tarafta HÜDAPAR ile bölücü Kürtçülük tarafından sıkıştırılmakta. DEM daha çok kendisini Millet ittifakının yanında konumlamaya çalışırken HÜDAR ise Cumhur ittifakının ortağı olarak görünmekte. Bu her iki siyasi partinin temelinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilk dört maddesi ve 66. maddesini kaldırılmasını istiyorlar. Sizce bu her iki siyasal parti aynı akıl tarafından yönetiliyor olabilir mi?

ABD VE İSRAİL İSTİHBARAT ÖGRÜTLERİ AKIL VERİYOR

Dursun Çiçek: Akıl belli zaten. ABD ve İsrail istihbarat örgütleri. Zaten bölgedeki bütün terör örgütlerinin ağa babası, sponsoru, fikir vereni, ortam hazırlayanı. Ne yazık ki NATO’da müttefik olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri bizim söylemlerimizi, bizim ikazlarımızı hiç kale almıyor. Böyle müttefiklik olmaz tabi ki. Burada çözüm süreci de öyle. Bu kumpas davalarında iktidarla fetö arasındaki iş birliği de öyle. Aslında bunlar yargı önüne geldiğinde vatana ihanetle yargılanmalı.  Çözüm sürecinde ben Genel Kurmay Başkanlığı Karargahındaydım. Genel Kurmayın oluru olmadan, Genel Kurmayın bilgisi olmadan terör örgütüyle masaya oturulur mu? Genel Kurmay Başkanı o dönemde dedi ki “bize sormadılar” dedi. Ondan sonrada terör örgütü ülkemizin şehirlerini kasabalarını işgal etmeye kalktı. Genel Kurmaya sormadan teröristlerle masaya oturan siyasi erk, bu defa buyurun terörü temizleyin dedi. Binden fazla şehit verdik. Dolayısıyla terör örgütüyle masaya oturulmaz. Terör örgütünün attığı imzaya güvenilmez. Şayet imzalayacaksanız gidin ABD ile Rusya ile imzalayın. Terör örgütlerinin ağababası onlar.  Onlar karar verecek.

Nuh Mehmet Deniz: O dönem MİT Müsteşar yardımcısı Hakan Fidandı. Sayın Fidan bugün Dışişleri Bakanı. Bugün yine açılım konuşuluyor.

15 TEMMUZ'DA DİREKTEN DÖNDÜK

Dursun Çiçek: Yanlış yanlıştır. Bedelini hep beraber ödedik. Şimdi o dönemde, bugünde CHP’nin bu konudaki tezini mecliste tartışalım. Millet izlesin. Millet karar versin. DEM parti veya Hadep Hüdapar ne istiyorlar. Millet takdir etsin. Onların toplam oyu yüzde on var yok. Bu vatanı bölme, milleti bölme yönündeki söylemleri seçmenler duyarsa, onlara oy verenlerin çoğu da onlara oy vermez.  Türkiye’de Kürt orjinli, Kürtçe bilen hiçbir vatandaşımız, Türkiye’nin bölünmesini istemez. Bölünen Suriye’yi gördük, bölünen Irak’ı gördük. Milyonlarca insan öldü, öldürüldü, milyonlarca insan sefalet içerisinde vatanlarını terk ettiler. Milyonlarcası sığınmacı oldu. Şimdi İran baskı altında.  Biz 15 Temmuz’da direkten döndük. Dolayısıyla aklı başında olan, yani Amerika’ya, İsrail’e hizmet etmeyen hiçbir Kürt kökenli vatandaşımız siyasetçide olsa bu tür bölünmelere, bu tür söylemlere prim vermez. Mecliste tartışalım. Ne eksik ne istiyorlar mecliste karar verme çoğunluğu 301. Anayasada değişiklik için 360 lazım, 401 lazım. O kadar destek bulabilirlerse demokratik bir şekilde değiştirelim.  Bu kadar destek bulamayacaklarını biliyorlar, terörü kullanarak, ABD’nin desteğini kullanarak, Suriye’deki yapıyı kullanarak ne yazık ki Türkiye’ye diz çöktürtmeye çalışıyorlar. Ancak Türkiye yüz yıllık bir Cumhuriyet, temelleri çok sağlam bir ülke. Ne İran’a benzer ne Irak’a ne de Suriye’ye. Dolayısıyla yanlış yapıyorlar bedelini ağır ödeyecekler. Zaten biraz öncede söyledim 2016 sonrası hükümet MHP’nin denetimine girdi. Mecliste MHP’nin desteğine ihtiyaç duyduğu dönemde son açılım söylemleri hariç milli politikalara geri döndü. Yani Suriye ile görüşelim dedi, PKK ile açılım olmaz dedi, terörle pazarlık olmaz dedi, Kumpas davaları sona erdi, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dedi. Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk devletini savundu. Azerbaycan ile çok yakın ilişkiler kurduk, Ermenistan’ı dışladık. Yani bunların hepsine baktığımızda 2016 sonrası; fetö ihaneti sonrası hükümet milli politikalara geri döndü ve doğru yaptı. Tabi eksik kalan Suriye ile yapılması gereken görüşmeler var. Ne yazık ki Suriye’de direniyor. Suriye ile görüşmeleri bir an önce yapıp milyonlarca sığınmacıyı kendi ülkelerine göndermemiz lazım. Çünkü bizim için ilerde beka sorunu olur.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek, Dem Parti ile Hüdapar’ın Kürtçü bölücülük tabanında Türk siyasetini domine etmelerine karşın Türk siyaseti tek vücut olamıyor. Yani biri Millet ittifakına ayar verirken diğeri Cumhur ittifakının içinde ayar çekiyor. Siz bu vatanda Komutanlık yapmış, Milletvekilliği yapmış, siyasetle uğraşan, iyi bir baba ve bu memleketin iyi bir evladı olarak bu konuda ne diyeceksiniz? 

BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARI ANAYASA PROJESİYLE İLGİLİ

Dursun Çiçek: Sayın Bahçeli’nin açıklamaları veya Cumhur ittifakının Dem partiye yaklaşımları daha çok Anayasa projesi ile ilgili. Yani Dem partiye ihtiyaçları var. Dolayısıyla o konuda samimi değiller diye düşünüyorum. Özellikle MHP olduğu sürece de Dem partiyle, teröristlerle aynı çözüm sürecinde olduğu gibi masaya oturulmasının MHP’yi bitireceğini düşünüyorum.

Nuh Mehmet Deniz: Hüdapar farklı mı?

HÜDAPAR'IN DEM PARTİ KADAR ALTYAPISI YOK

Dursun Çiçek: Hüdapar’ın Dem parti kadara bir alt yapısı yok. İktidar desteklediği için üç tane milletvekili çıkarttı. Hüdapar daha çok Ak Parti seçmeninden oy alıyor. Dolayısıyla Dem partinin de Hüdapar’ın da kapatılması gereken siyasi partiler olduğu kanaatindeyim. Bu işi bir an önce Anayasa Mahkemesinin yapması gerekmektedir. Bugün bir açıklama var. Çok karmaşık bir dosya, çok kalabalık bir dosya onun için süreç gecikiyor diyor. Şayet bir iktidar değişikliği olursa yargı kendi özgür iradesiyle karar verirse bu iki partide Türk siyasetinde olmaz. Kapatılır diye düşünüyorum. Sizde vurguladınız bu iki partide Türkiye’nin milli birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne anayasal düzenine karşı söylemleri olan ve süratle bu söylemlerinden dolayı kapatılması gerekli diye düşünüyorum. 

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek Fetöcü ihanet şebekesi tarafından planlanan Ergenekon, Balyoz gibi birçok dava ile Türk askeri sistemi sıkıntıya sokuldu. Birçok askerimiz yıllarca zindanlarda yatırıldı. İlerlemiş yaşlarına rağmen hala cezaevlerinde tutulan komutanlar var. Sizde fetöcü ihanet şebekesin hedefindeki bir komutan olarak bu ihanete alet olanların, taraf olanların hukuk nezdinde hesap verdiklerine inanıyor musunuz?

FETÖ'NÜN KİLİT ADAMLARI KAÇTI

Dursun Çiçek: Şimdi Ergenekon, Balyoz davaları tabi ondan önceki askeri casusluk falan yan davalar vardı.  Aslında fetullahçı terör örgütü bir eldiven görevi üstlenmiştir; onu kullanan Amerika İsrail ve onların istihbarat örgütleri Türk silahlı kuvvetlerinin milli, yerli ve vatan sever yapısını bozarak milletin ona duyduğu güveni sarsarak kendi darbe girişimleri için bir hazırlık yaptılar. Bir mıntıka temizliği yaptılar. Ne yazık ki iktidar da buna çanak tuttu. Yetki verdi. Bu işi yapan savcılara destek verdi. Davaların savcısı oldu. Rahmetle anıyoruz Sayın Deniz Baykal bu davaların avukatı oldu. Hukuk ve adaletin yanında durdu. Dolayısıyla bu süreçte görev alan hakimleri, savcıları, bilirkişileri, polisleri yargılıyoruz. Bir kısmı kaçtı. Yani üçte biri kaçtı. Kaçırdılar. Kilit adamlarını kaçırdılar; 15 Temmuz öncesi. Diğerleri yargılanıyor. Yargıtayın 9. Ceza Dairesi dahil. Onu da Anayasa Mahkemesi yargılıyor. Bizde katılan olarak davalara gidiyoruz ki en ağır şekilde cezalandırılsınlar. Türk hukuk tarihinde bir daha bu tür hukuk cinayetleri işlenmesin diye.  Tabi esas olan, bunlara yetki veren, hukuk ve adaletin peşinde olan hakimleri yerlerinden sürüp onların yerine fetöcü hâkim ve savcıları atayan Adalet bakanı başta olmak üzere dönemin hükümetinde, siyasetinde Türk milletine hesap vermesi lazım. Bir ay önce yüce divan sıfatıyla yargılama yapan Anayasa mahkemesindeydik. Orada katılımcı olarak beyanlarımda en son şunu söyledim. İnşallah sizin huzurunuzda yüce divanda bu fetö ihanetinin 15 Temmuz’un siyasi ayağını da hep birlikte yargılarız. Bu karanlık sayfayı aydınlatmış olarak Türkiye’nin geleceğine bir ışık tutmuş oluruz temennisinde bulundum. Heyette hiçbir tepki göstermedi. Tabi bu günler yakındır. İktidar değişmeden bunu başarmak mümkün değil. Çünkü çok güçlü bir yargımız yok. Yargı Adalet bakanlığının yani Hükümetin denetimi altında bütün terfiler atamalar yükselmeler onun kontrolünde olduğu için bağımsız bir yargımız yok. Burada tek parlayan yıldız Anayasa Mahkemesi oda bir seçiliyor bir daha seçilme olanağı yok. Birde kamu vicdanı insan hakları bireysel başvuru hakları olunca bizi de hürriyetimize kavuşturan Anayasa mahkemesi oldu. Tek Anayasa mahkemesi var. Ankara’da bazı hakimler olduğunu biliyoruz. Zaten son dönemde ki siyasi davalarda bu tavrını görüyoruz. Onlara da teşekkür ediyoruz.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek Fetö terör örgütünün siyasi ayağı tespit edildi mi?

Dursun Çiçek: Tespit edildi. Delillerimiz de hazır. Ama onlara işlem yapabilecek güçlü bir yargımız yok.

Nuh Mehmet Deniz: Peki Sayın Çiçek hala Ergenekon ve Balyoz davalarında ilerlemiş yaşlarına rağmen cezaevlerinde tutulan komutanlar var diye biliyoruz. Bu konuda neler diyeceksiniz.

Dursun Çiçek: Bana Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler. Benim Genel Kurmay Başkanıma müebbet hapis cezası verdiler. Bana daha ağır ceza verdiler. Beni daha üst düzey bir imammışım gibi cezalandırmaya çalıştılar. Kişi kendini nasıl bilirse karşısındakini de öyle görürmüş. Dolayısıyla Balyoz davasına da yazdılar beni; İskenderun’da Alay komutanı olmama rağmen birinci ordu ile irtibat kurup bize on altı yıl ağır hapis cezası verdiler. Şimdi bu süreçte esas olan tanıkların çoğu 2014 de Anayasa mahkemesinin hak ihlali kararlarıyla 2015 de hepsi çıktı. Kalan komutanlarımız 28 Şubat davasında sonradan yargılandılar ve birisini kaybettik Allahtan rahmet diliyorum, adalet şehididir. Daha sonra Cumhurbaşkanı yetkisini kullanarak bunların hepsi çıktı. Şu an içerde tutuklu olan komutanlarımız yok. Ergenekon, Balyoz davasında tutuklu kimse yok. Tabi bizi kirletmek için dışarıdan Danıştay saldırısı gibi davalara taşıdılar onlar hariç. Onlar zaten Ergenekon ve Balyoz davasını kirletmek için dışardan savcıların getirdiği davalardı. Yani o süreçte mağdur olan bütün komutanlarımızın hepsi özgürlüklerine kavuştu. Ama çektikleri sıkıntıların bedeli ödenmez.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek Türkiye tam profesyonel askerliğe geçti mi? Böyle bir yapılanmayı doğru buluyor musunuz? Profesyonel askerliğin Türkiye gibi kodlu bir devlet yapısına uyup uymadığı konusunda neler söylersiniz?

ZORUNLU ASKERLİK SÜRESİ ARTIRILABİLİR

Dursun Çiçek: Başta terörle mücadele olmak üzere, günümüzdeki silah teknolojileri çok karışık. Yani altı aylık, bir yıllık Mehmetçiklerle bütün terörle mücadeleyi yürütüyorduk. O zaman on beş aydı askerlik. Terörle mücadelenin esas olduğu Türkiye’de, komando birlikleri, özel birlikler mesela amfibi birlikler, amfibi bir tugaydı şimdi üç tane oldu. Üç tugay da kolordu olur. Yani özel birlikler büyütülüyor. Çünkü terörle mücadeleyi artık özel birlikler yapıyor. Klasik birlikler olan zırhlı tugaylar, tank tugayları yapmıyor şimdi. Bu birlikler temizlenmiş bölgeleri kontrol altında tutuyor. Onun için zorunlu askerlikle profesyonel askerliği paralel yürütmemiz gerekiyor. Şu an böyle devam ediyor. Belki zorunlu askerlik süresi biraz daha artırılabilir. Şu an altı ay. Belki dokuz ay olabilir veya altı ay etkin bir şekilde eğitim verilebilir.  Biz o eğitimlere de katıldık. Ben İskenderun’da Deniz Er Eğitim Komutanlığı yaptım. Her celpte beş bin altı bin Mehmetçik yetiştirdik. Aslında şu anki sistem zamanın şartlarına terörle mücadelede ve silah teknolojilerinde gelinen seviyede zorunlu olan bir ihtiyaç. Zaten gelişmiş olan bütün ordularda bu karma sistem uygulanmakta.

 Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey bir taraftan Rusya Ukrayna savaşı, bir taraftan İsrail Filistin savaşı devam etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi İsrail Türkiye’yi vurabilir mi?

Dursun Çiçek: Tabi bu söylemin nerden çıktığı, niye çıktığı netleşti. Yani yetmiş seksen milyar dolarlık savunma sanayi destekleme fonu için denildi. Sonrada bu tasarıyı geri çektiler. Esas maksatları o kampanyaya destek sağlamaktı. Şimdi Türkiye 15 Temmuz’da yaşadığı karanlık süreç gibi iç cephede güçlü olmazsa; Suriye, Irak gibi mezhep temelinde etnik temelde parçalanır. Cumhurbaşkanı bütün milletin, bütün siyasi partilerin Cumhurbaşkanı olmazsa; ayrıştırıcı bir dil kullanmaya devam ederse toplumda ayrışmalar fay hatları büyür.  Ben 15 Temmuz’da direkten döndük diyorum.   Fetö ihanet şebekesinin hatası olmasaydı, erken alana çıkmasalardı, bir pilot kardeşimizin ihbarı olmasaydı çok daha fazla kan dökülürdü. Birde 2016 da ki olayın 2023 de olduğunu düşünün, fetö bütün kurmaylıkları, şuraları ele geçirmiş dolayısıyla bütün kritik noktalar da fetöcüler olmuş olsaydı bedelini çok ağır öderdik. Yani o noktadan sonra böyle bir ihanet şebekesinin ihanetini bitaraf edebilir miydik, şüpheli.  O açıdan bizim Türkiye olarak çok güçlü olmamız lazım. Bu cemaatler, tarikatlar falan ordumuzu bunlardan ari tutmamız lazım. Liyakat esasına göre gelişmemiz lazım. Eğer dağılmazsa, Türkiye iç cephesinde güçlü olursa, mevcut halimizde bile İsrail’in bize saldırması mümkün değil. Böyle bir saldırganlık İsrail’in intiharı olur. Çünkü NATO üyesi bir ülkeyiz. Bölgenin en güçlü ve en tecrübeli silahlı kuvvetlerine sahip ülkeyiz. Dolayısıyla ben İsrail’i Amerika Birleşik Devletleri’nin 51. Eyaleti olarak değerlendiriyorum. Arkasında ABD olmasa İsrail’in bir haftalık işi var bizim için. Özellikle amfibilere büyük iş düşer. Sahilden çıkarlar. Kahramanlarımız Allah Allah diye bir haftada işi bitirirler.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek, Askeriyenin içerisinde hala fetö gibi veya başka cemaat tarikat yapılanması veya başka siyasal unsurların yapılanmaları var mı?

İKTİDARIN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR

Dursun Çiçek: Yani şimdi silahlı kuvvetlerde teğmenler kılıç çekip Mustafa Kemal’in askeriyiz deyince soruşturma açılıyorsa; bu soruya hayır yok demek mümkün değil. Kırk elli tane subayın tayinlerinin çıktığı iddia ediliyor, daha teğmenlerle ilgili bir şey yok ama o açıdan iktidarın Türkiye’de yarattığı kirlenme, siyasi İslam virüsü ne yazık ki bütün kurumları da etkiliyor. Tabi ki silahlı kuvvetleri de etkiliyor. Dolayısıyla silahlı kuvvetlerin daha fazla yıpratılmaması için tarikatların cemaatlerin etkisine girmemesi için bir an önce Türk milletinin sandıkta iktidarı değiştirmesi gerekiyor. Başka seçeneği yok zaten.   

Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey son günlerde İstanbul’da konuşlanan paramiliter güçlerin olduğu iddia edilmektedir. Özellikle ABD’nin Afganistan’dan getirttiği insanların İstanbul’da bulunmaları normal mi? Bu konuşlanma başka bir yapılanmanın habercisi olarak kabuledilebir mi?

Dursun Çiçek: İç güvenlikle ilgili temel sorumluluk sahibi olan İçişleri Bakanlığı. Kolluk kuvveti olarak onun getirdiği suçlulara, sanıklara Adalet Bakanlığı, Adalet mekanizması gerekli işlemi yapıyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti siyaseten; iktidar bu gruplarla bir akrabalık, bir siyasi ortaklık vizyonu taşımıyorsa; fetöyle olduğu gibi yani fetö kırk yılın birikimiydi yani iktidardan ayrıldığı anda on bin kişi falan ordudan tasfiye edildi. İktidar desteği olmadan hiçbirinin şansı yok. Altını çizerek söylüyorum iktidarın bir yakınlığı siyasi akrabalığı onlara verdiği örtülü bir desteği yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti gücüyle İçişleri Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı marifetiyle onları bir gecede ezecek güce sahip. Yeter ki fetöye sağlanan destek gibi siyasetin, iktidarın sağladığı bir destek olmasın. Tek korkumuzda o. Onun için diyoruz ki ey millet bu iktidar tehlikeli olmaya başladı, bir beka sorunu olmaya başladı. Gelin bu iktidarı sandıkta değiştirelim diyoruz. Bu durumdan emin değiliz çünkü. Kimlerle görüşüyorlar ne yapıyorlar? Hamas Kuvayi milliye diyen bir Cumhurbaşkanımız var yani. Hamas’a bütün dünya terör örgütü diyor. Hamas İsrail’e bir saldırı başlatarak İsrail’e büyük bir koz veriyor. Bu saldırının arkasında İsrail istihbarat örgütünün olduğunu düşünüyorum. Saldırının temelinde İsrail’in eline koz vermek olduğunu düşünüyorum. Bu saldırının sonucunda ellerine ne geçti. İki yüz üç yüz kişi rehin aldılar. Sonuç olarak ne oldu? Bütün Gazze yerle bir oldu. Kırk binin üstünde masum insan İsrail tarafından katledildi. Zaten dünya Filistin İsrail çatışması, savaşı demiyor. Hizbullah, Hamas çatışması deniyor. Onları da Batı, NATO terör örgütü olarak görüyor. Biz terör örgütü olarak görmüyoruz ama bütün batı bu örgütleri terör örgütü olarak görüyor ve terörü temizlemesi için İsrail’e destek oluyorlar.

Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey CHP eski Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kolluk gücü vasıtası ile mahkemeye götürülme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dursun Çiçek: Şimdi olayın hikayesini de okudum. Tarafsız bir makalede. Sanırım altı kez davet edilmiş. Ankara’daki mahkemeye de. Orada oturduğu için. Yani ifade davetine icabet etmeyen bütün vatandaşlar hakkında aynı işlem yapılır. Yani bende bir iki kez gitmediğim zaman bana da zorla getirilme kararı veriliyor. Daha önceki davetler belki elimize geçmiyor, belki bize ulaşmıyor. Ancak zorla getirilme kararı olunca gidip ifade veriyoruz. Dolayısıyla bütün vatandaşlar eşit olduğuna göre Sayın Kılıçdaroğlu’nun da Ankara’da ya da İstanbul’da savcılığa giderek ifadelerini vermeleri gerekiyor. Bunun dışında bir siyasi baskı için mağduriyet yaratmak için bunlar planlanıyorsa bunlar yanlış. Cumhuriyet Halk Partisi ile Yargıyı kimse karşı karşıya getirmeye kalkmasın. Bu vatana millete hizmet değildir.

Nuh Mehmet Deniz: Dursun Bey basında ahmak davası olarak bilinen Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı bu dava, Ekrem Beyin Cumhurbaşkanlığı adaylığında siyasi bir sopa olarak kullanılıyor deniyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

CHP'NİN ADAYI CUMHURBAŞKANLIĞINI KAZANIR

Dursun Çiçek: Türk siyasetinde geçmişe baktığımızda yaratılan bu tür mağduriyetlerin siyasetçinin işine geldiği bilinmekte. Böyle bir şey olmaması gerektiğine inanıyorum. İstinafta şu anda. Arkasından yargıtay var. Hâkim ve savcıların böyle bir kumpasa, böyle bir siyasi cinayete itibar etmeyecekleri kanaatindeyim.  Şayet itibar ederlerse, seçim öncesi böyle bir karar çıkarsa on sekiz ayın üstündeki cezalar; bende almıştım gece gündüz çalışarak bu cezayı iptal ettirtip aday olabilmiştim. Böyle bir mağduriyet yaratırlarsa bizim CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı en az yüzde on farkla Cumhurbaşkanlığını kazanır. Bunu yapanlardan da hesap sorulur. Dolayısıyla böyle stratejik bir hatayı iktidarın yapmaması lazım. Böyle bir kararı veren hâkim ve savcılarda itirafçı olur. Bütün siyasi ayakları da ortaya çıkmış olur. Dolaysıyla iktidarın, siyasi ayağın yargılanacağı bir suç dosyası ortaya çıkmış olur. Gönül ister ki böyle bir şey olmasın.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek; peki Ekrem İmamoğlu’nun bu kadar sıkıştırılmasının arkasında Ekrem İmamoğlu’nun daha güçlü bir şekilde gelmesi için dizayn edilen bir siyasi mühendislik olabilir mi?   

Dursun Çiçek: Yok. Niye yok. Çünkü muhalefetin, CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun yargı üzerinde bir etkisi yok. Baskı gücü yok. Esas güç biraz önce söylediğim gibi Adalet Bakanlığı kanalıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümetinde. Bütün adli işleri, atamaları, terfileri, özlük haklarını hepsini Adalet Bakanlığı yapıyor. Dolayısıyla iktidarın bu gücü karşısında muhalefetin böyle bir senaryo, böyle bir siyasi proje geliştirmesi ve sonuç alması mümkün değil.

Nuh Mehmet Deniz: Geçen günlerde Sayın Metin Külünk ile yapmış olduğum mülakatta Metin Bey konu ile ilgili şöyle bir şey söyledi.      “Ekrem İmamoğlu’na altın tepside İstanbul’u teslim edenler bazı Ak Partililer şimdi Ekrem İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığını teslim etmek üzere arka tarafta planlar yapmaktalar ve ortaklık kurmaktalar” dedi.

Dursun Çiçek: Bu Ak Partinin sorunu. Kendi içlerinde ki ihaneti ortaya çıkarsınlar. Yargıya müdahale etmesinler. Yargı dosyaya göre karar versin. Dosyanın hakkı da berattır. Biliyoruz dosyayı çünkü.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek önümüzdeki günlerde baskın bir erken seçim olabilir mi? 2025 için konuşulan bu erken seçimin gerekçeleri sizce neler olabilir?

Dursun Çiçek: Şimdi anayasa tartışmaları ve seçim tartışmalarının temelinde Cumhurbaşkanının yeniden yani üçüncü kez aday olma isteği olabilir.

Nuh Mehmet Deniz: Bu hukuki ve ahlaki mi sizce?

Dursun Çiçek: Değil ama bizim genel başkan diyor ki “gel, gelecek sene Kasım’da, seçime iki buçuk yıl kalıyor; iki buçuk yıl bizden iki buçuk yıl sizden, erken seçime evet de, gir seçime, seçimde seni yenelim” diyor.

Nuh Mehmet Deniz: Kanuni mi?

Dursun Çiçek: Tabi meclis karar verirse kanunidir. Çünkü meclis karar verirse üçüncü kez aday olma şansı var. Görev süresini tamamlamadan tekrar aday olursa anayasada karşılığı var. Anayasada ki bu duruma göre Özgür Özel bu açıklamayı yapıyor. Erken seçime çekmek için. Ak Partinin mevcut bu ekonomik durumda oy kaybettiği durumda Ak Partinin seçimi son ana kadar yapmayacağı kanaatindeyim. Olursa büyük sürpriz olur. Yenileceği seçime kendi eliyle milletin önüne getirmiş olur.

Nuh Mehmet Deniz: Vatandaş şu an ekonomik olarak büyük bir cendere içerisinde. Rahmetli Demirel’in dediği gibi “boş tencere iktidarı düşürür” demişti. Vatandaş bireysel olarak ekonomik olarak özgürlüğünü kaybetmiş durumda. Vatandaş bankaların elinde bir mahkûm durumunda. Ekonomik olarak çok ciddi sıkıntı içerisinde olan vatandaş erken seçim için kaotik bir yapıya evrilebilir mi?

İKTİDARA ZAMAN LAZIM

Dursun Çiçek: Şimdi ekonomik olarak iktidara lazım olan zaman. Sayın Şimşek’in politikaları orta vadeli planla enflasyonu düşürüp bazı kesimlere özellikle emeklilere kaynak aktarıp iyileştirme sağladıktan sonra seçime gitmek isteyeceklerdir. Bunları yapmak için zamana ihtiyaçları var. Bunun için onların hedefi 2028 yılı olduğunu düşünüyorum. Bunu başarabilirler mi? Büyük toplumsal olaylar çıkar mı? Onda da şöyle bir şüphem var. Sayın Şimşek’in öngördüğü ekonomik politikalar daha bilimsel daha ayakları yere basan politikalar. Faiz politikası enflasyonun düşürülmesi için uygulanan politikalar, cari açığın düşürülmesi için uygulanan politikalar bilimsel olarak alt yapısı olan politikalar. Ben işletme doktorası yapmış birisi olarak bu uygulamaların doğruluğunu söyleyebilirim. Daha öncekiler yanlıştı. Faiz sebep, enflasyon sonuç gibi bir teori yok dünyada. Bizim Cumhurbaşkanımızın teorisi. Ne yazık ki bu sürece gelmezdik bu enflasyonları yaşamazdık. Eski Merkez Bankası Başkanını faizi yüzde iki artırdı diye bir gecede görevden aldılar. O göreve devam etseydi yüzde yirmi beş enflasyondan geriye doğru dönecektik. Enflasyon düşecekti. Faizi yüzde on dokuzdan yüzde yirmi bire yükseltti diye görevden alındı. Sonra kendileri yüzde elliye çıkardılar. Bu hatalar devam etti. 

Nuh Mehmet Deniz: Peki efendim bu yanlış kararlar sonucu vatandaşın cebinden bir kısım para alınmış olunuyor. Vatandaş fakirleşiyor. Bu yanlış kararların bir bedeli olmayacak mı?  Bu bedel sadece siyaseten iktidardan düşmek mi? Yoksa bu yanlış kararlara imza atanların başka bir şekilde cezalandırılması mümkün mü?

Dursun Çiçek: Masak diye bir kurumumuz var. Nerden buldun? Nasıl aldın? Nasıl zenginleştin?

Nuh Mehmet Deniz: Sizin iktidarınız döneminde Masak gerçekten iş yapacak mı, görevini tam olarak ifa edebilecek mi?

İDARİ YARGIMIZ HESAP SORACAK GÜÇTE DEĞİL

Dursun Çiçek: Masak’da Sayıştay’da görevlerini tam yapacaktır. Milyonlarca dolarlık harcamalar var şimdi hesap soramıyoruz. Ne yazık ki yargımız, idari yargımız dahil iktidardan hesap soracak güçte değil. Ben bunu söylediğim zaman benim hakkımda suç duyurusunda bulundular. Siz siyasetçisiniz iktidarı değiştirin bak nasıl yargılıyoruz diye bir canlı yayında söylediğim için meclisi tehdit ediyor, iktidarı tehdit ediyor diye Cumhurbaşkanının çağrısıyla hakkımda suç duyurusunda bulunuldu. Dolayısıyla yargı güçlü olmadığı sürece bu hesaplar seçimde sandıkta yenilmiş bir iktidara sorulur.  Geçmişte de böyle olmuştur.

Nuh Mehmet Deniz: Sayın Çiçek. Siz iktidara geldiğinizde muhalefet tarafından söylendiği için burada da söyleyeceğim. Beşli çete diye tanımlanan bazılarına göre on beşli çetenin vergi afları, teşvikleri tekrar gözden geçirilecek mi? Yani kısaca vatandaştan, ya da devletten çalındığı iddia edilen bu paralar tekrar devletin kasasına konulacak mı?

YARGI SİYASİ BASKIDAN KURTULSUN

Dursun Çiçek: Tekrar söylüyorum. Bikere bunu bağımsız yargı yapacak. Bize düşen masa etrafında Masak raporlarını Sayıştay raporlarını ve yap işlet devret ’den kaynaklı aktarılan kaynakları, vergi afları var onları toparlayıp masaya çağırıp bunları nereden buldun diye sorup sonra idari mahkemeye, danıştaya, yargıtaya gerekli davaları açmak. Yargıyı biz özgür bırakırsak onlar bu yükün altından kalkar ve gerekli cezaları da verirler. Bundan hiç şüphem yok. Yargı yeter ki siyasi baskıdan kurtulsun.