Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, '80 Günde Devr-i Alem' başlıklı saha çalışması ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Kaftancıoğlu'nun konuşmasının satır başları şu şekilde:

"Umut kapıda diyerek vatandaşa ulaşma konusunda hepimiz eşit sorumluluk duygusuyla bunu yapıyoruz. Birgün kapınızı genel başkanımız, milletvekilimiz, öbek sorumlumuz, CHP üyesi çaldığında herkes eşit sorumlulukta bunu yapıyor.

Vatandaş artık kendisinin unutulmasından, özellikle iktidar tarafındaki siyasetçiler tarafından bir nasılsınız bile denmemesinden o kadar rahatsız ki hepimiz bunu deneyimledik. 

Her bir arkadaşımız yaptığı ev ziyaretini sisteme giriyor. Herbir hane ziyareti sonrasında notlar alınıyor. Öbek sorumluları, herkes bu veriyi görerek faydalanıyor. Vatandaşın sorununu çözmekte bize katkı sunar hale getiriyoruz. 

'VATANDAŞLA İLETİŞİM KURMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

İstanbul'da bulunan 4 küsür milyon hanenin yüzde 50.51'inin kapısı çalınmış durumda. İkinci ziyaretler, üçüncü ziyaretler... İktidar olduktan sonra da vatandaşla iletişim kurmaya devam edeceğiz. 

Karşımıza çıkan vatandaşa "nasılsın" diyoruz, eleştirilerini alıyoruz, yardımcı olacağımız bir konu varsa yardımcı oluyoruz, CHP iktidarında anlattığı sorunların nasıl çözüleceğini anlatıyoruz, vatandaşı ikna etmeye çalışıyoruz, ne mutlu ki vatandaş ikna bu konuda. Vatandaşa söz verdiğimiz için, vatanddaşın sorununu daha güçlü bir şekilde duyurabilmek için bu basın açıklamasını yapıyoruz. Vatandaşın gerçekliği İstanbul'da hakikaten haber. 

İstanbul'un gerçekliği buyken, kimin ne dediği, ne demediği, ne giydiği üzerinden algılar değişirken siyasetin görevi vatandaşın sesini duymak ve duyurmaktır. 

Şu ana kadar CHP'ye gelen en büyük eleştiri: "Şimdiye kadar niye yoktunuz? Bizi kötü yönetime, yoksulluğa, yokluğa mahkum bıraktınız" Haklılar...

Geçmişten bu güne kadar yapmadığımızı kapatmak için daha çok gideceğiz. Bu eksiğimizi gidereceğiz.

'İKTİDARA ARACILIK YAPMAKTAN USANDIK'

İktidara aracılık yapmaktan usandık. Her kapıyı çaldığımızda iktidara oy veren seçmen "benim ne kapımı çalan var, ne derdimi gören var, iletin buradan" diyor.

Bende diyorum ki buradan: Eğer o vatandaşın oyuyla iktidara geldiyseniz o vatandaşın eleştirisi varsa CHP'nin özgüvenli tavrı gibi dinleyin. Yanlışınız varsa düzeltirsiniz, niyetiniz yok, o ayrı konu. Ama o vatandaşla temas kurun. O vatandaş hangi partiye oy vermiş olursa olsun vatandaş kendini uzaklaştırılmış, kıstırılmış hissediyor.

Eğitimiyle, çalışmasıyla, üretimiyle zenginleşen de kalmamış İstanbul'da. Yoksulluğun niteliklisi olur mu diyeceksiniz? 4 üniversite bitirmiş, doktorasını yapmış, evini geçindirecek ekmek götüremeyen kişi varsa... Bugünün iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi, hiçbir konuda eşitliğe inanmadığını görüyorum. Bir konuda eşitliği başardı. İnsanlar yoksullukta eşitlendi. İstanbul'da insanların görüşü, oy verdiği parti farklı. Dertleri aynı.

Bana bizzat kapıyı açan kadın kardeşimiz kendisiyle dertleşirken başörtüsünü tuttu. "Gel, sadece bunu diye diye bizi yoksullaştırdılar. Ben ister başımı açar, ister kapatırım. Benim başörtümle ilgili televizyonlarda konuşacağına... Benim çocuğum hasta, benim derdimle ilgili hiçbir şey yapmıyorlar" dedi. Kadınlar yaşadıkları gerçeklik konusunda çok daha kararlı. 

Yabancı uyruklularla da karşılaşıyoruz. Vatandaşlar öfkeyi, sığınmacılara, yabancı uyruklulara, göçmenlere yöneltmiş durumda. Kapıyı çalıyoruz. "Ben asgari ücrete iş bulamıyorum, yarısına Suriyeliyi çalıştırıyorlar" diyor. Vatandaşın, İstanbul'da bu derece yabancı, sığınmacı bulunması konusunda haklı olduğu noktalar var."