İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "İnşallah ekonomiyi yönetecek" dediği, partisinin Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Bilge Yılmaz, iktidara gelmeleri halinde atacakları adımları Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek'e anlattı. 

'YATIRIMCILAR KAÇIYOR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesi durumunda ekonominin ancak birkaç ay daha dayanabileceğinin altını çizen Yılmaz, gerekçelerini şöyle sıraladı:

"Dış ticaret ve bütçe açıkları kritik seviyede. Cari açık sürdürülebilir seviyede değil ve öyle turizm gelirleriyle kapatılamaz. Ülkeye yatırım gelmiyor. Tersine yatırımcılar kaçıyor. Bizimkilere de sermaye kontrolü uygulanıyor. Piyasa ve döviz baskılanıyor. Merkez Bankası, bankalara 20-30 milyon dolar seviyesinde hareket izni veriyor. Haliyle insanlar Kapalıçarşı'ya koşuyor. Bu nedenle ülkede çift kur oluştu. Bütçe açığı para basılarak bir yere kadar sürdürülebilir ama onun da daha olumsuz sonuçları olacak."

'BİZ MAZBATALARI ALANA KADAR BÜYÜK TAHRİBAT OLABİLİR'

Yılmaz, seçimi Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanması halinde neler olabileceğini de şöyle anlattı:

"15 Mayıs sabahı piyasa açıldı. Kemal Bey, bizler henüz mazbatalarımızı almadık. Bürokratlar gerekeni yapmayabilir (Bazı BDDK ve Merkez Bankası bürokratlarının yurt dışına kaçmak isteyecektir. Çünkü çok zenginleştiler). Böyle bir durumda baskı rejimi biter. Döviz kuru serbest kalır, haliyle artabilir. Bonoya talep olmayabilir. Yani biz mazbataları alana dek büyük tahribat olabilir. O nedenle, bizler, yani bu işleri yönetecek arkadaşlar bir hafta öncesinden, 8 Mayıs'tan itibaren bu tahribat yaşanmasın diye yapılacakları açıklamaya başlayacağız. Oluşturulacak güven ortamıyla, geçiş döneminde yaşanacak panik ortamı önlenebilir."

'BİZ IMF'SİZ DE GİDERİZ'

Ekonomiyi rayına oturtmak için çok vakitleri olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Ekonomi krize gidiyor. 8 Mayıs'ta başlamalıyız. IMF ile çözülecek bir durum dahi yok. IMF uzmanlık, ucuz para, güvenilirlik sağlıyor. Bir de uygulamayı denetliyor. Bunların hiçbiri Erdoğan'ın ekibinde yok. Ancak biz hepsine sahibiz. O yüzden biz IMF'siz de gideriz” dedi.

IMF'nin geçmişte uyguladığı politikaların istikrar hedeflediğini, ancak büyüme getirmediğini vurgulayan Yılmaz, “O nedenle IMF uygulamalarının en büyük faturası en yoksul kesimlere ödetiliyor. Türkiye'de yoksulluk derinleştiği için yoksullar artık daha fazla bedel ödeyemez” yorumunu yaptı

'ERDOĞAN VE FETÖ KADROLARIYLA ÇALIŞMAM'

Yılmaz, Millet İttifakı'nın kazanması halinde bürokraside kimlerle çalışılacağının belirlendiğinin altını çizdi, kendisinin bakan olunca kimlerle çalışacağına ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:

"Hali hazırdaki Erdoğan ya da FETÖ kadrolarıyla çalışmam. Cinsel tacizcilerle, kadına ve çocuğa yönelik şiddet geçmişi olanlarla, yolsuzluğa bulaşmışlarla, liyakatsizlerle çalışmam."

'BEN YAPAMAYACAĞIM İŞİN SÖZÜNÜ VERMEM'

Prof. Bilge Yılmaz, Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı 300 milyar dolarlık yabancı yatırım rakamını mütevazı bulduğunu söyledi. 12 ayda 100 milyar dolardan fazla portföy yatırımı getirebileceklerini söyleyen Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben yapamayacağım işin sözünü vermem. Yapacağımızdan eminim. Yabancı yatırım konusunda Polonya'yı Hırvatistan'ı, Macaristan'ı ezer geçeriz. Dünyada büyük bir fırsat var. Bu fırsatı ben yaratmadım. Enflasyonu düşürüp hukuk devletini tesis edersek şimdi Doğu Avrupa'yı tercih eden yatırımcıları çekeriz. Bir yıl içinde olur bu. O parayı getiremezsek zaten başarısız oluruz. Bekleyeceğimiz her gün fırsatı kaçırmış oluyoruz."

'TOGG, İHA, SİHA YANLIŞ BİR TARTIŞMA'

İktidarın “Biz TOGG yapıyoruz, onlar kuru soğanla uğraşıyor” eleştirisine yanıt veren Prof. Bilge Yılmaz, şu yanıtı verdi:

"Bu yanlış bir tartışma. Bir ülke bu seviyede bir teknoloji geliştirmişse, dünyayla rekabet edebiliyorsa, o ülkede soğan, et tartışması olmaz. Çünkü o seviyeye gelmiş bir ülke yüksek katmadeğer üretir. TOGG üreten ve dünyayla rekabet eden bir ülkenin halkı için soğan sorun olur mu? Norveç'te soğan ucuz mu? Hayır. Ancak Norveçliler çok iyi kazandıkları için o soğanı alabiliyorlar. Biz teknolojisi yüksek ürünlerde bu seviyeye gelmişsek eğer ve insanlarımız soğan alamıyorsa ya sömürü düzeni vardır ya da katma değerimiz hala düşük."

'KAMU BANKALARI DA YANDAŞLARA SERVET TRANSFERİ YAPIYOR'

Yılmaz, kötü ekonomileri toparlamak için bir dönem kemer sıkma politikaları uygulandığına dikkat çekilince de şu değerlendirmeyi yaptı:

"Gayri Safi Milli Hasılaya göre ülkede toplanan vergi yeterli. Daha fazla vergi toplamaya gerek yok. Ancak ciddi bir vergi adaletsizliği var. Bu nedenle vergi reformu gerekiyor. Diğer taraftan teşvikler konusunda tam bir israf var. Kamu bankaları da yandaşlara servet transferi yapıyor. Biz bunları durdurup orada heba eden kaynakları dar gelirli vatandaşlar için kullanacağız. Ekim ayında halkımızın durumu bugünkünden daha iyi olacak."

Türkiye'de geçmişte yapılan özelleştirmelerin hepsinin vatandaşın zararına olduğunu söyleyen Yılmaz, bahse konu nedenle bunların bağımsız denetiminin önünün açılmasından yana olduğunu vurguladı.

'CİDDİ BİR TASARRUF SAĞLANABİLİR'

Yılmaz, denetim organı olarak Sayıştay ve yargı kurumlarına işaret ederek şunları kaydetti:

"Bir ilke böyle soyulduktan sonra tedbir alınmazsa bir daha soyulur. Bu bir soygun. O nedenle hepsinin araştırılması lazım. Ayrıca Merkez Bankası'nın rezervleri satmasını araştırmalıyız. Kamu Özel İşbirliği projelerinde 3'e yapılacak iş 5'e yapılmışsa doğru değil. Bazılarında art niyet olmalı. Bağımsız denetim orada da olmalı. Çok zor bir alan ama ülkenin parası bu projelerle yurt dışına çıkarıldı. Bağımsız bir denetim sonunda buralarda da ciddi bir tasarruf sağlanabilir."