Eğitimci yazar ve aynı zamanda beden dili uzmanı olan Çağlayan Babacan öğretmenler ve öğretmen adaylarına yönelik ilgi çekici 3 kitap yayımladı. “Öğretmenler İçin Algı Yönetimi” kitabında birçok soruya cevaplar vererek daha nice algı farklılığı ve yanılgılarını anlatıyor okuyucuya.

  • Başarı ve başarısızlık kavramını veli, öğrenci ve öğretmenler nasıl algılar?
  • Veli, öğrenci ve öğretmenler ne tür otoriteyi olumlu algılar?
  • Serbest kıyafet ve resmi kıyafetin insan algısına ve davranışlarına etkisi nedir?
  • Öğretmenin “bilmiyorum” cevabını veli ve öğrenciler nasıl algılar?
  • Eğitimde son sözü kim söylemek istiyor?
  • Branşlara göre cinsiyet algısı var mı?
  • Öğretmenler, öğrenciler ve velilerin hayatının ne kadarını kontrol ettiğini düşünüyor?

İki yıllık bir saha çalışmasına ve literatür araştırmasına dayanan bu kitap “algıların eğitimde de yönetilebileceğini” gösterdiği için alanında bir ilktir. Kitap; eğitimcilere, öğretme evrenini işlevsiz hale getiren yerleşik algıları ve bunlarla baş etme yollarını gösteriyor. Daha da önemlisi araçların mesajın kendisi haline geldiği eğitim etkinliklerinde, öğrencilerin dünyayı kavrayış ve algılayış şekli olan “mindset”lerine dokunmanın yöntemlerini açıklıyor.

“Öğretmenler için Müzakere Sanatı” adlı kitabındaysa müzakerenin hayatın her alanında hidrojen gibi her yerde, ancak doğrudan görünmediği için varlığının hissedilmediğine işaret ediyor. İnsanlar, müzakere ile ilgili hiçbir şey yapmadıklarını düşündükleri zaman bile aslında müzakere yaparlar.

Müzakerecilik mesleğim değil, diyebilirsiniz. Zaten çok az insanın asıl mesleği müzakereciliktir. İşimizdeki ve özel hayatımızdaki insanlarla olan etkileşimlerimizde engellerin büyük bir kısmı; temel, basit ve hayvani bir taleple açıklanabilir: İstemek. Çevremizdeki tüm insanların bu isteklerinden doğan anlaşmazlıklarla kuşatılmışız. Bu anlaşmazlıklarda çekilen ilk silah ise; her zaman dildir.

Bu isteklerle baş etmenin yolu, müzakere olduğu gibi yine başkalarından istediğimizi elde etmenin en önemli aracı da müzakeredir. Müzakere yapmak, cadı kazanına girmek gibidir; bu bir savaştır ve bu savaşta kullanacağınız tek silah vardır, o da yine dildir. 

Dilin, kelimelerin esiri olmadan onlara hükmetmenin incelikleri bu kitapta…

Beden dilini etkin kullanabilen öğretmenin, alıcı konumunda olan öğrencilere mesaj iletmede daha başarılı olacağını vurgulayan Babacan, öğretmenin duruşu, sessizliği, jest ve mimikleri, bakışı, sınıf alanını kullanması, sesinin tonu, giyimi, öğrencilerle olan mesafesi öğrenim sürecinde ulaşılmak istenen hedefi kolaylaştıran faktörler olduğunu da belirtiyor. Öğrenme-öğretme sürecinde beden dilini etkin şekilde kullanma, bir yandan verimliliği artırırken, diğer yandan da öğrenciye beden dilini çözümleme imkânı vermekte, mesajları güçlendirmektedir.
Çağlayan Babacan, “Öğretmenler İçin Beden Dili” kitabında da, akıllı tahtadan, projeksiyon cihazından ve görsellerden daha işlevsel olan bedenimizi doğru kullanmanın, olası hatalarımızı fark etmenin ve etrafımızdakilerin bedenlerinden dökülen mesajları anlamanın yollarını gösteriyor. Uzun, pratik yanı eksik, kitaplara hapsolmuş teorilerden çok; canlı, ortada ve anlamlı olana bakmanızı hedefliyor.