Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret”, “suç işlemeye alenen tahrik” ve “kamu görevlilerine görevleri nedeniyle hakaret ve tehdit” suçlamalarıyla yeni bir soruşturma başlattı.

Soruşturmanın, Özel’in 5 Temmuz’da Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanlarının gözaltına alınmasına yönelik yaptığı açıklamalar üzerine başlatıldığı öğrenildi.

Bu kapsamda Adalet Bakanlığı aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) ikinci bir fezleke gönderilmesi bekleniyor. Daha önce de Özel hakkında, Yargıtay’ın Can Atalay kararına ilişkin açıklamaları nedeniyle fezleke düzenlenmişti. Söz konusu fezleke, Meclis Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’na iletilmişti.

'Korkmak bir duygu durumudur'

Cumhuriyet'tin haberine göre, soruşturmaya ilişkin değerlendirmede bulunan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Özel’in sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Boyunsuz, “Ana muhalefet partisi lideri tarafından yapılan konuşma; siyasi değer yargıları içeren sert ancak tehdit ya da hakaret içermeyen bir konuşmadır. İfade özgürlüğü sınırlandırılırken en az dokunulabilecek alan siyasi değer yargılarıdır” dedi.

Boyunsuz, Özel’in konuşmasındaki “korkak” ifadesinin hakaret sayılmasının hukukla bağdaşmadığını belirterek, “Korkmak bir duygu durumudur, hakaret değildir. Kaldı ki o ifade erken seçime çağırmak için kullanıldı” ifadelerini kullandı.

CHP'nin Kurultay davasında yeni gelişme: Mahkeme İstanbul'dan dosya istedi
CHP'nin Kurultay davasında yeni gelişme: Mahkeme İstanbul'dan dosya istedi
İçeriği Görüntüle

Erdoğan'dan dava

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Özgür Özel hakkında dava açtı. Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 500 bin TL’lik manevi tazminat davası açıldığını ve suç duyurusunda bulunulduğunu duyurdu.

O sözler sonrası soruşturma açılmıştı

Soruşturmaya konu olan açıklamasında Özel şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bana rüşvet teklif ediyor. Ankara’da dur, orada siyaset yap diyor. Senin icazetinle Ankara’da duracağıma namusumla Silivri’de dururum. Bir yolu var beni susturmanın; ama annem, eşim, evladım üzülmesin diye söylemiyorum. 2 Kasım’a sandık koymazsan, ben koyarım. Var mı cesaretin? Devletin ordusuna, hakimine, savcısına güvenip kumpasla bu işin başında kalamazsın.”