Peynir Hikayesi

Rus Çarı Petro’nun uygulamalarına karşı çıkarak farklı bir dinsel inanış ve yaşam tarzına sahip bir topluluk olan Malakanlar, 1805 yılı başlarında Rusya’dan ayrılmaya başlar. 

Ruslar'ın inancına göre, haftada sadece iki gün süt içme geleneği varken. Malakanlar buna; inanca itiraz ederek haftanın her günü süt içilebileceğini savunuyorlardı.

Zaten Rusçada Moloko kelimesi süt, Malokan ise süt içen anlamına gelir. 

1890'da Kars Boğatepe'de ilk mandırayı kuran bu insanlar;

‘ilk Kars gravyeri ve kaşarı’ burada yapmaya başlar...

Bugün Boğatepe köyünde neredeyse her ev, birer fabrikaya yani ‘zavot’a (mandıra) dönüşmüş ise;

Kars Gravyeri ve kaşarı lezzet ve tadım olarak dünyaca önemli bir üne sahip olmuşsa;

 bu insanların emeği,

İnkar edilemez.

*

Ve dünyanın ilk ve tek peynir müzesi bu köyde kurulur. 

Yani konu özüne dönersek yüzyıllardır bu topraklarda Dünya’nın en iyi peyniri yapılır. İhraç edilir. 

*

Venezuela’dan sıfır vergi ile peynir ithalatı ne demek?

Venezuela’dan peynir almak da... 

ne demek!

Tarım ve hayvancılıkta ülkemiz,

hep bu sıfır vergi ve ithalat anlamsızlığı ile belirsiz bir sonsuzluğa yürüyor… 

*

Yerli ve milli diyoruz, yola çıkıyoruz.

Köylümüz yok!

Çiftçimiz yok!

Üretenimiz yok!

Kars’ta kaşarımız, gravyerimiz yok! 

Erzurum’da civil peynirimiz...

Ezine beyaz peynirimiz yok!

Ege’de tulum peynirimiz…

Van’da otlu peynirimiz yok!

Küflü peynirimiz yok!

gibi davranıyoruz...

Tarımı ve çiftçilerimizi yok saymak, 

utancımız olur!

*

Nerdeyse Anadolu’da 200 çeşit peynirimiz varken. Marka olup yabancı pazarlarında yer bulmayı beklerken!

Venezuela’dan gümrüksüz peynir ithal ediyoruz.

*

Bu gidiş ile;
 
Anadolu’da peynir bulundu!”

diye seviniriz...

*

Sevgilerimle
Aykut Torunoğulları
[email protected]