Memleketin en çok  yağış alan bölgesi Karadeniz'e bir sahil yolu yaptılar, evlere şenlik.

Deniz dolduruldu, üzerine asfalt döke döke devam edildi, böyle olunca kısa sürede bitti gitti.Buyrun size mis gibi, kalemle çizilmiş gibi KARADENİZ SAHİL yolu 
Bu mis gibi yol şimdi ne oldu biliyor musunuz?  Yüzlerce vadiden akan çoşkun derelere, ırmaklara birer küçük baraj.

Konunun uzmanı bir mühendis arkadaşa sormuştum;

“Biz olsak nasıl yapardık bu yolu“

Cevabı şöyle oldu.
Denizi doldurmak en kolay, en az maliyetli iş.
Ancak, doğaya bu denli müdahale bumerang olur.
Doğa bunun hesabını sorar!
Yapılması gereken şudur;
Mümkün olduğunca en az dolgu (en az), vadiler viyadüklerle, dağlar tünellerle geçilmeli.
Deniz doldurulup kalem gibi çizilmiş sahil yolu yoğun yağmurlara küçük küçük barajlar oluşturduğu yetmemiş olacak ki 
“Su akar Türk bakar“ özdeyişine inat Karadenizin her deresine HES yapmaya başladılar.
Bu HESler şimdi her yıl bir kaç kez yaşanan SELLER'in yarattığı tahribatın KDV'si oldu.
Peki, tek bir ders aldık mı? Hayır!
3 gün sonra unuttuk yeni bir felakete kadar.
Bir atasözümüz ne demişti?
“Bir musibet BİN nasihatten iyidir“ 
Dinleyen var mı? Yok!

Milyon yılda oluşan dünyamızı son 150 yılda perişan ettik.
Sanayinin ve kimyanın gelişmesiyle birlikte aynı zamanda çevre sorunları oluşmaya başladı.
Küresel ısınma (Global warming) adıyla bir bela ile karşı karşıyayız.
Buzullar eriyor.
Buzullar içindeki yeni mikro organizmalar, hatta mikroplar katlıyor hayatımıza.
İklimler değişiyor.
Kuraklıkla birlikte kıtlık tehlikesi var.
Devasa yangınlar günlerce sürüyor, ekoloji korkunç düzeyde tahrip oluyor.
Börtü, böcek yok oluyor.Yerleşim yerleri ateş altında kalıyor.
Bilime inanan ülkeler önlem almak için bir çaba içinde. Kapitalizmin kar ve ranttan oluşan ruhu önlem falan duymak istemese de çevre bilinci ve hareketleri bir basınç oluşturuyor iktidarlar üzerinde.
Bizde durum ne?
Sel felaketi üzerine Karadenize giden MÜLKİYE'nin baş temsilcisi 
mağdur halka, keyifleri yerine gelsin diye ÇAY atıyor otobüsten.

Bir çok ülkede aşırı sıcaklıklardan dolayı yangınlar yaşanıyor, her yıl bizde de yaşanıyor ve  aynı anda bir çok yerde başlıyor. Çünkü sıcaklar mevsim normallerinin uzun süre üstünde.
Bu  felaketin yaşanacağını kasabadaki kör balıkçı bile görüyorken, devlet gücü, kuvveti oranında, iyi kötü bir planlama, program yapar, önlem alır değil mi?
TV'ye bağlanan yetkililerden biri Manavgat feryat figan  yanarken bir düğünde olduğunu söylüyor mesela.
Orman bakanımız ve diğer yetkililer basının önüne çıkıp bir şeyler anlatıyor ama kendileri bile inanmıyor söylediklerine.

Koca ülke ateşle kavrulurken hala yangın söndürme uçaklarının sayısını,  varlığını tartışıyoruz.Felaket hızla yayılırken her şeyin TEK sorumlusu neden sonra çıkıyor sayı veriyor yangın söndürme uçaklarıyla ilgili “5, 6 tane var“ diyor.
Söz konusu olan uçak, yani sayılması zor bir nesne değil.
5 mi 6 mı uçak var hali hazırda?
Öğrenmemiz zaman alacak net sayıyı belli ki.
Memleketin ciğeri yanıyor, turizm sezonunda kalbi kanıyor, yerleşim yerlerine sıçrıyor , ağaçlar, kuşlar, kaplumbağalar, kuzular ateşin ortasında kalıyor,  vatan toprağı kavruluyor ilk akla gelen halkımızın cömertliği oluyor.
IBAN numarasına para yatırmamız isteniyor.
İnanılır gibi değil.
Böyle bir ülkede insanlarımızın  akıl sağlığı bozulmaz mı?
Sosyal medyada herkes akla ziyan mesajlar atıyor.
İktidar yanlıları sorumluluktan kaçmak için provakatif haberlere sarılıyor, muhalifler herkesi suçluyor.
Ortada bir felaket varken  halk birbirine daha da düşmanlaşıyor.
Bir aklı selimi, iş bilirliği, sıradan beceriyi mumla arıyoruz.
Öte yanda pandemi yeniden atağa geçmişken aşı konusunda nazlananlar var hala, bu yılda okullar açılamayacak mı acaba diye dertlenen aileler, eğitimin ruhundan uzaklaşmış çocuklar, işsizlik, gelecek kaygısı  yetmez gibi Afganistandan bindirilmiş kıtalar geliyor göçmen niyetine.
Bir güzel şey olsun, diye diliyorsun ve oluyor.
Kadın voleybolcularımız dünya devi Çin'i 
3-0  gibi net skorla yeniyor, bu karanlık günlerde bütün ülke insanına moral olması gerekirken TURP gibi yeni bir kutuplaşmamız daha çıkıyor ortaya.
Kadın sporcuların formaları üzerinden nefret saçıyor iktidar yanlıları, din tüccarları.

Bu yaşadıklarımızı, gördüklerimizi, bildiklerimizi, canımızı sıkan, içimizi acıtan, yaşama sevincimizi azaltan başlıkları toparlayıp neden yazdık, diye soran olursa, 

Şaire bırakalım son sözü;

“Susmak insana aykırıdır, susamam 
Yanıbaşımda bir yangın 
Eti yanar vatanımın, susamam 
Yanıbaşımda ölüm çalıyor kapılar, duramam "

Not : Bilgeliği ve alçak gönüllüğü ile Ruhi babaya teşekkürler