Öykü konularını genellikle yaşanmış ve yaşanması mümkün, yoksul kesimlerden alan Mahmut Baycan, ilk yazma denemelerine ortaokulda başlıyor. İlk şiiri ve ilk öyküsü 'Su Satan Çocuklar' 1966’da çalıştığı gazetede yayımlanıyor. İlk şiir kitabı 'Anka Kuşu Öldü mü' çocukken dinlediği anlatılara ve çocukluk anılarına dayanırken, ikinci şiir kitabı 'Yaprak ve Su' günlük yaşamın çelişkilerini anlatan sosyal içerikli şiirlerden oluşuyor. “Zilli Saat”te ise genellikle yaşadığı yöredeki acılar, yoksulluklar ve kurnazlıklar üzerine kurgulanan öyküler yer alıyor.

Foto Cemal, Zilli Saat, Milli Yaşar, Para, Yılbaşı, Dürbün, Yılkı Atı, Doru ve Deniz Gezer öykülerinden oluşan bu kitapta anlatım ustalığı ile sürükleyici öyküler yer alıyor. Her biri farklı konuları işlese de hepsinde ortak olan Anadolu insanımızın kimi zaman kurnaz, kimi zaman haylaz, kimi zaman da has yanlarını okuyacaksınız. Değişen politik dönemlerdeki darbeler ve ihtilalin halkın dünyasına, dağların tepesine nasıl yansıdığını da okuyarak bir anlamda yakın tarihimizin de gölgesini öykülerin üzerinde hissediyorsunuz.

Mahmut Baycan, bir önceki öykü kitabı “Zilli Saat” gibi yine Kora Yayınları etiketiyle basılan yeni öykü kitabı “Hücremdeki Sinek”te ise yerelden genele giderken, küçük insanların açmazlarını, cahillik içindeki çaresizliklerini, büyük şehirlerin sömürü düzeni içinde yok oluşlarını anlatıyor.

John Steinbeck, Yaşar Kemal, Orhan Kemal ile Upton Sinclar’ı severek okuduğunu belirten Baycan, asıl beslenme kaynağının toplumcu gerçekçi, halkçı yazarlarımız olduğunun altını çiziyor.

Mahmut Baycan, “haksızlık, yoksulluk, ezilen, yok sayılan insan kitleleri, yazma nedenimin başında geliyor. Değişik kültürlerin sözlü edebiyatlarının da çok etkisi olduğunu söylemeliyim” diyor. Baycan ayrıca görüp, yaşayıp duyumsadıklarının daha çok insana duyurması gerektiğini düşünmesinin de yazmasında etkili olduğuna dikkat çekiyor. Mahmut Baycan, yıllarca gözlemlediği insanın yoksulluk, hastalık ve çaresizlik hallerini olağanüstü öyküleriyle okuyucuya tüm yalınlığıyla aktarıyor. Aynı zamanda hemşerisi de olan ünlü yönetmen Reis Çelik, “Mahmut Baycan’ın gözleri bende olsaydı, kamera kullanmazdım” boşuna demiyor.