"Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız.”
İndra Ghandi

Seçim sath-ı mailine iyiden iyiye girmiş bulunuyoruz.  Sedat Peker’in bunca ifşasına, twitlerine karşın, hükümetin ve hükümeti destekleyen milyonların yapılan hırsızlık, yolsuzluk, talan, rüşvet gibi suçları görmezden gelmeleri ve hatta savunur pozisyon almaları, dikkatle izlenmesi gereken oldukça sağlıksız bir durumu işaret etmekte.  Levent Gültekin’in diken.com.tr’de 4 Eylül’de yayınlanan “Hepimiz Hırsızız” (https://www.diken.com.tr/hepimiz-hirsiziz/) başlıklı yazısında da söylediği gibi “Ortalığa dökülen yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, gelişmiş, medeni başka bir ülkede olsaydı muhtemelen yer yerinden oynar, toplum ayağa kalkar, o iktidar bir dakika bile yerinde duramazdı. Fakat bizim ülkemizde bu tür iddialar pek bir sonuç doğurmuyor.” 

Ancak ne var ki muhalefet partilerine ait birçok belediyede de yolsuzluk, adrese teslim ihale, rüşvet iddiaları mevcut. Bu iddialar karşısında da muhalefet parti liderleri ve seçmenleri tıpkı Sedat Peker ifşaatlarında sessiz kalan “karşı mahalle” gibi mafyanın “omerta yasası”nı uyguluyor. Malum, "Bir şey görmedim, duymadım, bilmiyorum, konuşmam” ifadelerinin toplamı olan Omerta, uyulmaması halinde karşılığının, kendisi ve tüm aile fertleri için cezası ölüm olan mafya yasası. “Sen benim çaldığımı görmezden gel, ben de senin çaldıklarını görmezden geleyim” anlaşması bu. Yani halk olarak "benim hırsızım senin hırsızından daha iyi"  anlayışı ile yan kesici ve hırsızları bilinçli olarak iktidar yapan bir toplum olduğumuzu kabul etmek zorundayız. 

Krizi “Fırsata Çevirmek”

2016’da İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 36 kişinin hayatını kaybettiği, 147 kişinin de yaralandığı bombalı saldırının ardından taksicilerin fahiş fiyata yolcu taşıdığı ortaya çıkmıştı. Konuyu ilk gündeme getiren BuzzFeedNews’in Ortadoğu muhabiri Borzou Daraghi olmuştu. Daraghi, Twitter hesabından taksicilerin 20 dolarlık yol için 100 dolar ücret aldığını yazdı: “Bazı g*t taksiciler İstanbul havalimanındaki bombalı saldırının ardından eve götürmek için 100 dolar istedi, normalde 20 dolar. Çaresiz insanları sömürüyorlar.” CNN Türk kameramanı Ahmet AK Partiolat da yaşananları doğrular şekilde Twitter hesabından “Atatürk Havalimanı’nda taksiler kişi başı 100 liradan yolcu taşıyor ve sadece yabancı turistleri alıyorlar” diye yazmıştı.

Geçtiğimiz Ağustos ayı içinde de Güney Koreli sosyal medya fenomeni Youtuber canlı yayındayken taksimetre açılmadan ücret alındı. Tüm bu yaşananlar yine kadının sosyal medya üzerinden yaptığı canlı yayına yansıdı. İstanbul’a turist olarak gelen sosyal medya fenomeni olan Güney Koreli kadın geçtiğimiz gün taksici tarafından dolandırılmıştı. Taksici taksimetreyi açmayarak kadından 200 lira istedi, daha sonra kadının itirazları üzerine ücreti 150 liraya indirdi. Tüm bu yaşananlar ise kadının 759 bin takipçisi bulunan sosyal medya hesabından yaptığı canlı yayına yansıdı.

Yine son bir yıl içerisinde ev kiralarındaki fahiş artışlar dar gelirlilerin yanı sıra öğrencileri de zor duruma soktu. Yüzde 300'lere varan zamlar, üniversiteye dönmeye hazırlanan öğrencileri kara kara düşündürüyor. İstanbul'da kira fiyatlarındaki artışı bazı ev sahipleri fırsata çevirdi. Daireler, hatta dükkânlar bölünerek oda oda kiraya verilmeye başlandı. İstanbul'da vicdansız ev sahiplerinin öğrencilere yaptığı kira zulmünü gözler önüne serili. Bir kedinin bile yaşayamayacağı eve 6.500 lira sobalı eve 4.500 lira kira isterlerken, 350 bin liraya dahi kiralık evler var. 

En küçük bir krizi fırsata çevirmekte bu kadar mahir olan, yine Levent Gültekin’in tabiriyle “ahlaki değer kazanmamış insanlardan ortalığa saçılan ahlaksızlığı sorun etmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım değil.” 

İlk taşı aranızda günahsız olan atsın!

Ne ara bu denli kendi çıkarına göre davranan, oportünist bir toplum olduk? Sağcısından solcusuna, Kemalist’inden, İslamcısına üç kurul menfaatimizi her şeyin üstünde tuttuk? İşin içine para girince kardeş kardeşin gözünü oyuyor bu ülkede. Bir arkadaşım anlatmıştı öz ağabeysiyle bir şirket kuruyorlar. Arkadaşım özel bir şirkette çalışan olduğu için hali hazırda resmi olarak şirkete ortak olamıyor, işler büyüsün öyle istifa edip şirkete ortak olayım diyor. Yani şirket resmi olarak ağabeysine ait. Aradan birkaç ay geçiyor işler büyümeye başlıyor, tam arkadaşım istifa etmeye hazırlanıyor o da ne ağabeyi artık birlikte çalışamayız deyip işlerin üstüne mafya usulü çöküyor. Anlayacağız bu ülkede artık kardeş kardeşe güvenemez durumda. Ama işin bir diğer yani herkes bu kadar kirli olduğu halde vicdanları “ace” ile yıkanmış gibi tertemiz ve bir o kadar rahat. Kafalarını yastığa koyduklarında hemen derin bir uykuya dalabiliyorlar. Üstelik hangi dünya görüşüne sahiplerse karşı tarafın yolsuzluk, hırsızlık meseleleri karşısında da çok temiz, namuslu insanlarmış gibi laf edebiliyorlar. İşte bu ahlaksız, ikiyüzlüler karşısında Hz. İsa’dan bir anekdot geliyor aklıma…

İsa mabede girince, yazıcılar ve Ferisiler (Kudüslü Yahudiler) kendisine zina suçu işlemiş bir kadın getirdiler. Aralarında dediler: "Eğer onu kurtarırsa, bu Musa'nın kanununa aykırıdır ve böylece onu suçlarız; eğer mahkûm ederse, bu kendi inancına aykırıdır, çünkü o merhameti tebliğ etmektedir. Bu şekilde İsa'ya varıp, dediler: "Muallim, bu kadını zina ederken bulduk. Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?"

Bunun üzerine İsa eğilip, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini gördü.

Cevap için sıkıştırırlarken, İsa doğrulup parmağıyla aynayı gösterdi ve dedi: "Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın."

Sözün özü 20 yıl önce manevi kalkınma iddiası ile yola çıkan AK Parti iktidarı dönemine, dizginsiz, kuralsız ve patronaja dayalı neoliberal ekonominin zihniyeti, değerleri ve kültürü damgasını vurdu. Toplumsal ilişkiler piyasanın çıkar, para ve rekabet ilişkilerine dönüştü. Sisteme yön veren temel güdü adam kayırma, nepotizm, siyaset aracılığıyla zengin olma, kamu varlıklarını yağmalama ve rant oldu. Kuralsızlık, hukuksuzluk hatta yolsuzluk ayıplanması, kınanması, cezalandırılması gereken davranışlar olmaktan çıkartıldı. Sonuçta Türkiye bir skandallar ve yolsuzluklar ülkesine dönüştü. Sadece yolsuzluk ve hırsızlık da değil üstelik 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde uyuşturucu kullanımı tavan yaptı. Kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Hiçbir araştırma yapmayıp sadece gündüz kuşağındaki sözüm ona kadın programlarını bile bir iki gün izleseniz ahlaksızlık ve çürümenin ne boyutlara vardığını anlayabilirsiniz. 

AK Parti ve tek adam rejimi belki 2023 seçimleri ile tarihin tozlu sayfalarında yok olup gidecek ancak ya bu bıraktıkları enkaz? Toplumda bırakmış oldukları ahlaki yıkıntı? Sandık tüm bunların çözümü için yeterli mi? Levent Gültekin’in dediği gibi “… Zira hepimizi hırsız olmaya iten, hırsızlıkların birer parçası haline getiren bu sistem ve siyaset anlayışı değişmediği sürece havanda su dövmeye devam edeceğiz. Yani demek istediğim sonuca değil nedenlere kafa yormalı, çözüme de kendimizden ve partimizden başlamalıyız.” Evet, çözüm tek tek bizlerin elinde; hepimizin şapkalarımızı önümüze koyup “Ben değilsem kim? Şimdi değilse ne zaman?” diye sorması gerekiyor.