“Yeryüzündeki hayvanların kendi varlık sebepleri vardır. Onlar insanlar için yaratılmamışlardır, tıpkı siyahların beyazlar, kadınların erkekler için yaratılmamış olduğu gibi…”
Alice Walker

Pathos Formula / Meşrulaştırılan Zulüm

Helenistik dönem resim ve heykellerinden esinlenerek yaratılmış kayda değer eserlerin ideolojik ve tematik merkezinde yer alan Pathos Formula terimi, ilk olarak sanat tarihçisi Aby Warburg tarafından ortaya atılmıştır. Warburg, Pathos formulayı “bedeni, kendisine zulmedenin hazzı ya da yücelmesi için kurbanın bilinçli olarak yabancılaştırdığı bir şey olarak tanımlamıştır”. Yani kurban, tahakküm edenin zevki ve saygınlığı adına kendi bedenini isteyerek sunar ya da bizatihi işkenceden zevk alıyormuş gibi veya yok olmalarının mantığını anlıyor ve kabulleniyorlarmış gibi gösterilir. [1]

Pathos formulanın en açık örneklerine “şehitlik” ve “kurban etme” ritüellerinde rastlayabiliriz. Din, vatan veya bayrak gibi haklılaştırma simgeleri üzerinden yapılan savaşlar ve bu savaşlardaki ölüm bir tür Pathos formula örneği teşkil eder. Çünkü Pathos formula başka bir tabir ile “güzel ölüm” ya da “yüce ölüm” olarak da adlandırılabilir. (İsa’nın ölümü ve onu betimleyen resimlerin hemen hemen hiçbirisinde, İsa acı çekiyormuş gibi gösterilmez. Çünkü O’nun ölümü bir tür kurtuluş gününe göndermede bulunur teolojide)

Bu yüzden, Batı sanatında son beş yüzyıldır devamlılıktan söz edilecekse, büyük sanat eserlerinin ya zulüm gören erkek ve kadınların kayda düşülmemiş çilesini konu aldığını ya da acı çekmeyi gerekçelendirdiğini, hatta haklı çıkardığını ve bu açıdan ortaklaştıklarını söyleyebiliriz. [2]

Pathos formula sadece insanın merkezde olduğu bir kavramsallaştıma değil. Hayvanların insanlar için yaratıldığına dair inançlar, kültürel alışkanlıklar ve reklamlar ile bugün hayvan katliamları ya dini veya kültürel kodlarla meşrulaştırılmış ya da reklamlarla estetize edilmiş ve toplumun büyük bir çoğunluğunca meşrulaştırılmıştır. Kasapların ve mezbahaların tabelalarındaki gülümseyen inek ya da koyun resimleri (Müslüman bir ülkede değilseniz gülüşen domuzlar), balıkçı ağlarına takılan balıkların sevinçli görüntüleri eşliğindeki konserve kutuları ya da KFC’ye mi yoksa Mc Donald’s’a mı gitsem? diye düşünen tavuk reklamları… Her biri modern aşamada birer pathos formula örnekleridir.

Pathos formula ne yazık ki bu modern aşamadan da ibaret değil. 16. ve 17. yüzyıldaki bazı ressamlar da hayvanlara yönelik katliamların tasvirinde bu tür atıflarda bulunuyorlardı. Çünkü Aristoteles’den beri hayvanlar doğanın bir parçası olan canlılar değil, alınıp satılabilen, bir süre beslendikten sonra kesilip yenilebilen varlıklardı. 19. yüzyıldan itibaren hayvanların öldürülmesi ya da yaşaması önemsenebilir bir şey olarak görülmüyordu. Hatta hayvanlar aristokratlar tarafından avcılık adı altında ya da insanlar için birer tehdit unsuru olarak görüldüklerinden dolayı sistematik bir katliama tabi kalıyorlardı.

Peter Paul Rubens’in Kurt ve Tilki Avı (Resim I) ya da Paolo Uccello’nun Ormanda Av (Resim II) resimleri dönemi özetler niteliktedir. Rubens’in Kurt ve Tilki Avı’nda, insanlar tarafından yenilebilir olan av hayvanlarını yırtıcı hayvanların avlamaması için kurt ve tilki gibi yırtıcı hayvanlar katledilmiştir. Yine Uccello’nun tablosunda yüzlerce aristokrat av adı altında hayvan katliamını gerçekleştiriyorlardır.

Peter Paul Rubens, Kurt ve Tilki Avı (1617-21); tuval üzerine yağlıboya.

Peter Paul Rubens, Kurt ve Tilki Avı (1617-21); tuval üzerine yağlıboya.

Rubens ve Uccello yaşananların izlenimini çok etkili bir şekilde tuvale aktarmış olsalar da, her iki ressam da bunu aynı Pathos formula mantığı ile yansıtırlar. Çünkü bu ressamlar için, hayvanları avlamak aristokratik bir eğlencedir (Uccello) ya da insanlar yırtıcı hayvanları öldürmelidirler ki diğer “yenilebilir hayvanlar” deyim yerindeyse, insanlara kalsın. (Rubens)

Paolo Uccello, Ormanda Av

Resim I: Paolo Uccello, Ormanda Av (1640); tuval üzerine yağlıboya.

Fakat Hogarth’da bunu göremezsiniz hatta zıddını görürsünüz. Hogarth’ın “göklere böğüren ineklere” bile tahammülü yoktur. [3]

Hogarthcı Müdahale

“Zavallı hayvanlara böyle zalimce davranılması, Londra’yı insanın gözünde her şeyden daha nahoş yapıyor.”
William Hogarth

Hogarth, İngiliz bir ressam, gravürcü ve karikatüristtir. 1697-1764 tarihleri arasında yaşamıştır ve resimle yazıyı birleştiren, resme konuşma balonları ekleyen ilk kişi olarak bilinir. Hogarth, döneminin ressamlarından uzaklaşarak onların işlediği ahlaki konulara, aristokrasiye, hükümranların yüceltilmesine, şehitlere, azizlere… mesafeli durur. Resimlerin Savaşı (Resim III) adlı eserinde bu anlayışa saldırır.

William Hogarth, Resimlerin Savaşı 

Resim III: William Hogarth, Resimlerin Savaşı (1744-45); oymabaskı.

Zulmün Aşamaları

“Raphael’in Vatikan için yaptığı resimlerdense Zulmün Dört Aşaması‘nı yaratmayı yeğlerim.”
William Hogarth

Hogarth, gravürlerinde Pathos formula anlayışının aksine zulmün yüceltilmesini ya da haklılaştırılmasını değil her zaman için onun bir tür teşhirini ortaya koymuştur. Zulmün Dört Aşaması (1751) adını verdiği gravürlerinde Londra’nın St. Giles bölgesinde yaşayan Tom Nero isimli bir çocuğun hızla bir hırsızdan bir katile dönüşmesinin öyküsünü betimledi. Ama daha önceki alaycı çalışmalarındaki gibi aç gözlülüğün, kumarın, alkolün ve sefahatin yozlaştırıcı etkilerine odaklanmak yerine, suçun hayvanlara yapılan zulümle bağlantısı üzerinde durdu. Gravürlerde verilen mesaj, hayvanlara uygulanan zulmün suçlu insanlar doğurduğu olmasına karşın, işkence görüntüleri öyle çarpıcı bir şekilde verilmiştir ki, resimlere bakanlar ister istemez sanatçının temel kaygısının insanlar değil hayvanlar olduğu kanısına kapılıyor. [4]

Zulmün İlk Aşaması

İlk aşamada (Resim IV) Hogarth makatından okla vurulmuş bir köpeği odağa almıştır. Köpek aynı zamanda boynuna bağılı iple başka biri tarafından tutulmaktadır. Yine aynı gravürde birkaç çocuğun iki kediyi kuyruklarından ters asarak nasıl işkence ettiklerini ve bununla nasıl eğlendiklerini gösteriyor. Meydan da ise horoz dövüşü yapılmaktadır.

William Hogarth, Zulmün İlk Aşaması

Resim IV: William Hogarth, Zulmün İlk Aşaması, (1751); gravür ve oymabaskı

Zulmün İkinci Aşaması

İkinci aşamada (Resim V) ise bu kez odakta ağırlığını taşıyamadığı için bağlı olduğu faytonun alında kalan bir ata yapılan zulüm gösterilmiş. Faytonda ise giyim kuşamlarına bakılırsa aristokrat bir aile (çocuk ve yetişkinler) atın yıkılması sonucu devrilen faytondadırlar. Hogarth’ın buradaki izlenimciliği çok keskindir. Keza atı döven elbisesinden ve kamçısından anlaşılacağı üzere fayton sahibidir. Sanki bir tür intikam vardır burada. Devrilen arabadaki aristokratların sinirlenmemeleri için ya da arabanın devrilmesi neticesinde fayton sahibi azarlanmasının -belki parasını alamamasının- hıncını atı kamçılayarak çıkarıyor. Bunun çok iyi bir şekilde izlemleyen Hogarth fayton sahibi olduğunu düşündüğümüz kişinin artık ata kamçı kısmı ile değil bizatihi kamçının sap (tahta veya demir) kısmıyla vurduğunu göstermiştir bize. Bu izlenimin hemen yanında muhtemelen ölü bir koyuna öldüğü için ve artık para etmeyip süt vermeyeceği için sinirlenen adamın hayvana eziyetini görürüz. Ve ileride bir eşek ağır yük altındadır ve yine sopayla dövülmektedir. Az ileri de ise bir boğa insanlara saldırmıştır -boğa güreşi belki…

William Hogarth, Zulmün İkinci Aşaması

Resim V: William Hogarth, Zulmün İkinci Aşaması, (1751); gravür ve oymabaskı

Zulmün Mükafatı

Bu aşamada (Resim VI) Hogarth, Tom’un hamile sevgilisi Ann Gill’i öldürdükten sonra tutuklanışı ve idam edildikten sonra bedenin açılarak iç organlarının parçalanması betimlenir. Ön plandaki bir köpek Tom’un kalbini çiğnemekte, böylece suçlunun daha önce hem-türlerine uygulamış olduğu işkencelerin öcünü almaktadır. [5] Hogarth’ın bu gravürlerinde zengin ve soylu insanlar birer zalim olarak gösterilmişlerdir. Gravürde bir grup cerrah Tom’un bedenini parçalarken resmedilir. (Burada Foucault’nun modern tıbba getirdiği eleştirileri ya da Ulus Baker’in dolaylı eylem* düşüncesindeki Batı tıbbına karşı Uzakdoğu topolojisi de akla gelebiliyor. Batı tıbbı, diyordu Ulus Baker, kesme, dikme ve delme; Çin tıbbı, uzaktan, yakma ve akapunktur…) Tom’un parçalanan cesedinin etrafında ise aristokratlar, zengin ve soylu kişiler bir eğlence içindeymişlercesine sohbet ve seyir içindeler. Burada, belki de, Hogarth zulme uğrayan hayvanlarla yoksul insanlar arasında bir analoji kurmaya davet ediyor olabilir bizi. Zulmün Mükafatı adeta bir yamyamlık göstergesidir, köşede kaynayan kemik kazanı da bu göstergenin somut tezahürü.

William Hogarth, Zulmün Mükafatı

Resim VI: William Hogarth, “Zulmün Mükafatı”, Zulmün Dört Aşaması’ndan, (1751); gravür ve oymabaskı.

  1. [1] S. F. Eisenman – Ebu Graib Etkisi, Batı Sanatında Şiddetin Kökenleri, Versus Kitap, 2007 [aksi belirtilmedikçe metindeki diğer dipnotlar da aynı esere aittir.]
  • *Ulus Baker – Dolaylı Eylem, Birikim Yayınları, 2012