"Güneş asla almadan verir"
Georges Bataille* 

Potlaç, Kuzey Amerika’da pasifik kıyısı ve kıtanın kuzey batısında yaşayan belli başlı halkların, şölen/şenlik çerçevesinde komünal bir esrime olarak gerçekleştirdikleri yararlılık ilkesinin yerini armağan ve paylaşımın aldığı bir ritüeldir. Takasın aksine, ölçüle bilirliği eşdeğerliliği ortadan kaldıran bir mülksüzleştirme, kaybetme ve kaybettirme 'yarışı' olarak ortaya çıkmıştır.

Potlaç kavramı Marcel Mauss’un “Armağan Üzerine Deneme: Arkaik Toplumlarda Mübadelenin Biçimi ve Nedeni” adlı makalesinde 1800’lerin ortalarında başlayan Amerikan Kızılderilileri’ne ilişkin bir kavram olarak belirtilmiştir. 

Klasik ekonomik tahayyülde mübadele, birbirini 'değer' olarak dengeleyen malların ya da ürünün trampası olarak görülürken potlaçda bu mübadele şekli mal edinme ritüeline karşılık gelmediği gibi, tersine yitirme ve elden çıkarma/fazlayı yok etmeye tekabül etmektedir. Fazlanın ve bu "fazlanın laneti"nin bir şölen  yoluyla bağışlanması, dağıtılması anlamına gelen potlaç, bir şef tarafından ya da potlaç veren aile, kişi tarafından rakibi aşağılamak, ona meydan okumak ve onu daha görkemli bir potlaç şöleni sunmaya mecbur bırakmak için uygulanır. Meydan okuma anlamına gelen potlaç kesinlikle bir geri-bildirim bekler. Ancak bu geri bildirim ilk potlaçcının meydan okumasının üstünü kapatacak bir şekilde ve ondan daha etkili daha cömertçe olmalıdır çünkü potlaç bir yükümlülüktür. Ne kadar fazla değerli eşya alırsan bir o kadar hatta daha fazlasını vermek zorunluluğu vardır. Aynı zamanda ne kadar fazla değerli eşya önünde yok edilirse ikinci potlaçcı da bir o kadar değerli mal yok etmek zorundadır.

Potlaç bir bağış mübadelesi olsa da salt bu (bağış-armağan) yönteme indirgenemez. Serveti-mülkü bir tören havasında yok etmek de rakibe meydan okumaktır. Bu törenlerde bu değerli malların, servetin yok edilmesini ötesine geçilerek evlerin, kanoların, değerli bakır külçelerinde uçurumlardan atılarak, denize dökülerek ya da parçalanarak yok edilmesinin de ötesinde bazı kabilelerde şeflerin insan ve hayvan kurban etmeler de potlaça konu olmaktadır. Potlaç bir şölenden ayrı düşünülemez. Eğer potlaç veren şef ya da aileler potlacı şölenlerden uzak kendi başlarına yapıyorlarsa bu onlara bir prestij katmamaktaydı ya da potlaçta alınan değerli eşyalar yok edilmeyip, armağan olarak sunulmayıp mülk ediniliyorsa potlaç gerçekleşmemiş olur. Potlaç şenliksiz düşünülemeyeceği gibi bir potlaç da bazen şenliğe dönüşebilmektedir. 

Potlaç sadece değiş tokuşa indirgenemeyeceği gibi mülkü yok etmeye de indirgenemez. Buradaki gizli amaç son sözü söyleyenin –son potlaçcının- rakibi karşısında bıraktığı prestij-mertebe meselesidir. Ancak bu prestij ve mertebe hegemonik olmaktan çok dengeleyicidir ve simgeseldir. Çünkü potlaça katılan şef (yoğun olarak kabile şefleri arasında gerçekleşmesine karşın potlaç aileler ve kabile mensupları arasında da gerçekleştirilmektedir) mülkünden rahatsızlık duyan, bu rahatsızlıktan kurtulabilmek için onu kabilesine dağıtan bir şeftir. Çünkü kabile mensuplarının şeften cömertlik, armağan beklediklerinin farkındadır. Bu sebeple de otorite ve mülkiyet henüz kurumsallaşmamış ve kabilece içselleştirilmemiştir. 

Potlaçda da ticaret gibi bir mal dolaşımı vardır; ancak bu dolaşımda pazarlık dışlanır, potlaç ritüelinde pazarlık yer almaz. Armağanın ve yok etmenin (ya da Baudrillard’ın Karnaval ve Yamyam’ının…) sahnelendiği şenlikte kullanım değeri etkisini yitirmiştir. Pazarlık yapacak bir değişim değeri gider ve yerini ayartıcı – meydan okuyucu yok etme, paylaşma-hediye etme ritüelinde potlaça bırakır.

Meta üretiminin yaygınlaşması ile birlikte potlaç yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlamıştır. Değişim değerinin kullanım değerinin önüne geçmesi yani maldan metaya dönüşen ürünler kullanım ve harcama kuramını da etkilemeye başlamıştır. Özel mülkiyetin kurumsallaşması ve devletin koruması altına alınması potlaçta servet kaybetmenin prestijini kapitalizmde servet edinmenin, stokçuluğun, bencilliğin prestijine indirgemiştir. 

Potlaç kültürünün sosyal statü ve itibar kazanmaya yönelik özellikleri post modern toplumda daha çok ön plana çıkarken yeniden dağıtım mekanizması gibi özellikleri ise geri planda kalmıştır. Örneğin Kuzey Amerika’daki Kwakiutl’larda potlaç, bütün yöredeki üretimi bir yarışma ve rekabet havası içerisinde artırmak ve üretimin yetersiz ve dengesiz olduğu dönemlerde bölge içinde yeniden ve zorunlu bir dağıtım yaparak sürdürülebilir bir yaşam kurmak için yapılırken kapitalizm ile paraya bir araç değil de bir amaç olarak bakılması sadece değişim değerinin esas alındığı bir sosyal ve iktisadi yapı ortaya çıkarmıştır. Böyle bir anlayış potlaç kültürünün manevi özelliklerinin geri planda kaldığını göstermektedir. Öyle ki iktisadi düzende somut olan bir şey olan artı değer potlaç düzeninde soyut bir anlama dönüşmektedir. Kapitalist düzende iktisadi olanın kalıcı olması söz konusudur. Çünkü iktisadi olan toplumsal konumu belirlemektedir.**

Kapitalizmin ortaya çıkışı ve gelişmesiyle birlikte potlaç ilkel ve gerici olmakla itham edilmiştir. Fakat kapitalizmle birlikte potlacın ortadan kalkarak mülkü yok edilip, armağan edilmesinin yerini kapitalizmin stok mantığının alması uygarlığın üstüne ‘fazlanın laneti’nin çökmesine sebep olmuştur. Armağan ya da şölenle ‘yoksullara’ dönmeyen bu fazla sisteme baskı yapmaktadır. Örneğin, Marshall Planı ile ödemler dengesi fazlası olan ABD, ödemeler dengesi açığı olan Avrupa’ya karşılıksız yardım yapmıştır. Bu yardımın asıl nedeni Sovyet tehdidi olsa da ABD ister istemez bu fazladan vazgeçerek kapitalizmin işleyiş mantığının dışında hareket etmiştir. Gene aynı şekilde yoksulların ayaklanmaları ve yağmalama faaliyetleri tek taraflı bir potlacın yörüngesine gönderme yapmaktadır.

Yeni törenler gerek bize 
Yeni törenler -kimi zaman en eski.

Cemal Süreyya*** 

Georges Bataille, Lanetli Pay çev.: Işık Ergüden, Dost Kitabevi

** İsmail Kitapcı, Gösterişçi Tüketim Örneği Olarak Potlaç Kültürü Ve Günümüzün Küresel Kapitalist Dünyasındaki Yansımaları, son erişim: 10.07.2023

*** Cemal Süreyya, Sevda Sözleri, Can Yayınları,