Bir sosyolog olan Simmel’i bir sanatçı ile karşılaştıracak olursak bu isim hiç kuşkusuz ressam George Grosz olacaktır. George Grosz ve Georg Simmel arasındaki benzerlik Berlin’de yaşamalarının ötesinde çalışmalarının, Grosz’un resimlerinde Simmel’in ise sosyolojik çalışmalarında, gündelik hayata odaklanıyor olmasıdır.

1858-1918 yılları arasında yaşayan, sosyal teori ve şehir sosyolojisine katkılarıyla tanınan Alman sosyolog, filozof ve eleştirmen Simmel, deyim yerindeyse, bütün sosyolojisini gündelik hayatın içine yerleştirmiştir. Bu yüzden sosyolojisi yer yer kendisinin de kullandığı gibi “biçimsel sosyoloji’’ olarak da adlandırılır. Simmel’e göre, toplumsal gerçekliğin daha iyi analiz edilebilmesi için etkileşimi analiz ederken sınırlı sayıda biçimler kullanmak gerekmektedir. Burada amaç, çok çeşitli etkileşimlerde var olan ortaklıkların ortaya çıkarılmasıdır. Bu yöntembilimsel amaç doğrultusunda toplumsal geometri analizi, toplumsal tipler ve toplumsal biçimler geliştirmiştir.

Duygusal Bir Yaratım Olarak Toplumsal Tipler

Ulus Baker Kanaatlerden İmajlara: Duygular Sosyolojisine Doğru başlıklı doktora tezinde sosyolojinin ortaya çıkışının ‘’toplumsal tiplerin’’ tarif ve icadından ayrı tutulamayacağını belirtir. Ancak ‘’toplumsal tiplerin’’ toplumsal ve beşeri bilimlerden önce edebiyatın icadı olduğunu söyleyen Baker, Dostoyevski’nin Budala ve Turgenyev’in Nihilist tiplemesini edebiyatın icat ettiği toplumsal tipler olarak belirtir. Toplumsal tipler üretiminde, hayal gücü ve etkilenebilme kapasitesi sistematik bilimsel bilgiden önce gelir. Ulus Baker tezinde, toplumsal tiplerin algılanım, duygulanım ve yaratım düzeylerine dair bir takım ipuçları verir bize.

Baker’e göre, bir toplumsal tip ‘’duygusaldır’’. Gerçek ve psikolojik bir şahsiyetin formüle edilmesidir. Gündelik hayatta tiplerin hissiyat düzleminde algılanışından meydana gelir. Bir toplumsal tip ya alışıldıktır ya da alışılmadık, iletişime geçilir ya da dışlanır, ama onun varlığını niteleyen bir duygular demeti daima olacaktır.

Bir toplumsal tip ‘’moderndir’’ diyen Baker, ekler: Bu, toplumsal tiplerin tarihi inşa edilse bile böyledir. Eski yapıtlardaki Sofist, Dışarıdaki, Efsane-Anlatıcısı gibi tiplerin ‘’duygusal’’ değil ‘’kavramsal tipler’’ olduğunu belirtir. Sosyolojisini gündelik hayatın izlenimine yönelten ve toplumsal tipler üretiminde kuşkusuz en başarılı sosyolog-felsefeci olan Simmel, modernliğin sosyologu olarak da bilinir ve tüm tipleri modern kent hayatının yansımasıdır.

Simmel’in metinlerinde kullandığı toplumsal tipler tamamen gündelik hayatın içindendir ve gündelik hayatın içinden oldukları ölçüde de efektif varoluşlardır. Anlaşılamayabilirler ama hissedilirler. [1]

Yabancı, yoksul, cimri, maceracı, soylu… gibi toplumsal tipleri, olduğu gibi gündelik hayatın içinde her an rastlanabilir tipler’dir. Simmel’in sosyolojisinin özü, modern kent hayatının izlenimlerinin bir tür formüle edilmesidir. Misal yabancı tiplemesini Simmel şu şekilde formüle eder: bir yabancıya kimse yabancı olamaz. Yani bir ‘’yabancı’’ herhangi birisi değildir. Birisini yabancı olarak tanımlayabilmek için onun hakkında belli ölçüde bilgi, bir izlenim sahibi olmak zorundayızdır. “Yabancı” ne çok yakın ne de uzak bir eyleyen tipini betimlemektedir. Çok yakın olsaydı artık bir yabancı olmayacaktı ancak çok uzak olsaydı da grupla herhangi bir temas kurmayacaktı. Yabancının burada özgün bir mesafesi vardır ve bu, kurulan etkileşimi etkilemektedir.

Simmel bu yüzden, bir toplumsal tipin her zaman toplum tarafından yaratılacağına dikkat çeker. Simmel, bir toplumsal tip olan ‘’yabancı’’nın yanı sıra diğer bir toplumsal tip olan ‘’yoksul’’ için de aynı şeyi öne sürer ve formüle eder. “Yoksulluk” olsa bile “yoksul” diye bir tip olmayabilir. Var olması için toplumun “yoksulları” keşfetmesi, bu sorun için birilerini hedef seçerek tavırlar alması[2] gerekir.

Grosz’un Metropolisi

Simmel’in bu toplumsal tipleri, garip bir şekilde, George Grosz resimlerinde görselleştirilir. 1920’lerde Berlin’de yaşamış olan ve 1893’te Georg Ehrenfried Gross adıyla doğmuş olan Grosz, I. Dünya Savaşı ile yükselişe geçen Alman milliyetçiliğine karşı bir protesto olarak adını İngilizleştirdi. Savaşın Marksist bir devrimciye dönüştürdüğü Grosz, 1919’da Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht öncülüğünde başlatılan Spartaküs İsyanı’na katıldığı gerekçesiyle tutuklandı fakat sahte kimlik belgeleriyle kaçmayı başardı. Aynı yıl Alman Komünist partisine katıldı. Beş ay Rusya’da kalıp Lenin ve Troçki ile tanıştıktan sonra 1922’de Komünist Parti’den ayrıldı. Bu ayrılığa gerekçe olarak diktatör otoritelerin her türlüsüne karşı olmasını gösterdi.

Metropolis ve Cenaze (1918) - Alacakaranlık (1922)

George Grosz, Metropolis ve Cenaze, 110 x 140 cm, kanvas-yağlı boya (1918) - Alacakaranlık, 40 x 52 cm (1922)

Grosz’un, Şehir, Patlama, Metropolis ve Cenaze, Alacakaranlık gibi eserleri gündelik hayatın izleniminden ve bu izlenimlerin tuvale yansıtılmasından ibarettir. Grosz’un gündelik hayata odaklanan eserlerinde, yaralı, sakat ve kötürüm askerler, fahişeler ve ensesi kalın kapitalistler ile ahlaksız, yaşlı generaller ve düşkün bohemler, hepsi de iç içedirler.[3]

Grosz’un Richard Nagy Galarisi’nde (Londra) Georg Grosz’un Berlin’i: Fahişeler, Politikacılar, Rantçılar adıyla açılan sergisi adeta Simmel’in metinlerine verdiği başlıkları andırıyor. Misal, ‘’bir toplumsal etkileşim biçimi olarak: Fahişelik’’. Tabii benzerlik bir isim benzerliğinden ibaret değil. Aynı zamanda her iki düşünür de eserlerinde bu tür toplumsal tipleri formüle (Simmel metinleri) etmiş ve görünür (Grosz resimleri) kılmışlardır.

Patlama (1917)

George Grosz, Patlama, 47 x 68, tual üzerine yağlı boya (1917)

Sosyolojinin anket çalışmalarına ve kanaat teknisyenliğine, sosyolog ve/veya sanatçının ‘masa başı’ çalışanına, kent yaşamının ise militaristleşerek dev bir alışveriş merkezine dönüştüğü günümüzde Ulus Baker’in tabiri ile “Simmel devrini gerçekten özlüyoruz...”

Şehir (1916-1917)

George Grosz, Şehir, 100 x 102 cm, kanvas-yağlı boya (1916-1917)

[1] Ulus Baker, Kanaatlerden İmajlara Duygular Sosyolojisine Doğru, Birikim Yayınları, 2010, İstanbul

[2] Georg Simmel, Bireysellik ve Kültür, Metis Yayınları, 2009, İstanbul

[3] Jonathan Jones, Grosz'un Berlin'i: Fahişeler, Politikacılar, Rantçılar, e-skop bülten, son erişim: 27.06.2023