Şimdiki nesil bilmez!
Bizim nesil bilir ancak. Pazar günü demek siyah beyaz televizyonlarda kovboy filmi izlemek demekti, özellikle John Wayne filmleri...

Sabahları Annemizin soba fırınlarından çıkardığı patatesleri tereyağına basarak verdiği unutulmaz lezzet ve akşam pişirilen kaz yemeği demekti...

Pazar günü demek banyo günü demekti.
Pazar banyosunu genelde leğende hacı şakir sabunu eşliğinde annemizin sinirlenince, hele istediği gibi durmayınca sağa sola hareketlendiğimizde kafamıza dannk! diye vurarak ses çıkartan taslarla yıkanma günümüzdü...

Özellikle kış günleri banyodan sonra havluya sarılır hadi sobanın yanına geç denilerek sıradaki kardeşim gelsin diye beklerdik...

Saçlarımızdan düşen sular soba üzerine  düşsün ve o cısss sesi gelsin heyecanı ile beklerdik.
Öğretmenimizin cuma günü son derste verdiği  ödevi nedense hep pazar akşamına bırakan ve bir an önce yerine getirmek için tutuşan nesildik.

Arkadaşımızın silgisini kullanır, gazozundan içer, ekmeğinden alırdık. Kızsa da mutlu olur ve arkadaşlığın anlamını bilen en güzel zamanlardaydık.

Anne terliğinin tadını en iyi bizler bilirdik.
Sabah güne Red Kit ve Dalton kardeşleri izleyerek başlar.
Sonrasında Cenk Koray’ın sadece pazar günleri sunduğu "Tele Kutu" yarışmasını beklerdik.

Kars’ta Mevsim zaten 8 ay kış olduğu için kardan adam yaptığımızda erimesin diye dua eden çocuklardık.
Sokak oyunlarından asla vazgeçmezdik.
Ekmeğimizin üzerine yoğurt sürsünler ve bizi bıraksınlar yeterdi bizler için.
Yere ekmekten bir parça düşse 3 kere  öpüp alnımıza getirir sonra kuşlar yesin diye yüksekçe çeper, duvar üzerlerine koyardık.

Oyunlarımızda bile üçe kadar saydığımızda bir, iki ve araya iki buçuğu sığdıracak kadarda vicdanlıydık.

Biz pazar günü gelsin diye beklerdik. Ve bizim pazar günlerimiz çok çok güzeldi…
Pazar günleri hep güzel olsun.
İyi pazarlar….

Sevgilerimle